Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu.
"Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz. Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz..."
Nasıl'ı soran, bildiklerini kullanarak hayatını kazanır. Kim'i soran tanrısını bulur ve tapar. Neden'i soran ise nedenleri bulur, bir süre sonra savunur sonra unutur. Başka nedenler bulur, onları da savunur ve unutur.
Gürültü kesildi. Böğürtüsünü kesti ve başı göğsüne düştü. Bir
şeyler duyar gibi oldu; biraz zaman geçti ve kurşunlar
bacağına saplandı; gevşedi ve yavaşça yere yığıldı. Ağzıyla
ahırın kaba tabam arasında ince bir salya akıyordu, sol kolunu
saran ipler, derin mor lekeler bırakmıştı.
Köyün insanları onu yine de astılar. Çünkü o bir zenciydi.
''Fabrika programlanmış bir felakettir, silahlar insan kanıyla beslenir, polis şiddeti bedavadır, kilise insanlığın içinde bulunduğu koşullardan daha çok parayla ilgilenir ve dinin artık masumların katledilişine bir yanıtı yoktur.''
“Kendini gereksiz yere,
Gereksiz zamanlarda,
Gereksiz insanlar için yoruyorsan,
En gerekli zamanda,
En değerlinin sadece kendin olduğunu,
Çok gereksiz bir acıyla anlarsın.”
''Kitaplar çok pahalı ve bütün bunlar da bunun için bir neden; insanların iyi bir edebiyat eserini satın almayı dert etmediklerinin kanıtı bu; üzerinde konuşulan ve kitap kulüplerince önerilmiş bir kitabı okumuş olmayı istiyorlar. Kitabın içeriğine aldırış ettikleri yok.''
Eğer bir kadın sevgisini sevdiği adamdan aynı beceriyle saklarsa adamı elde etme fırsatını kaçırabilir,o zaman dünyanın da haberi olmadığına inanmak zayıf bir teselli olur.