Su-i zan (kötüye yormak) etmek ile ilgili bir hikaye;
Dağ evinde, kocası yeni ölmüş tek başına yaşayan hamile bir kadın, kendisine arkadaş olması için dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Evcil bir hayvan haline gelir. Bir süre sonra kadının çocuğu doğar. Gelincik zarar vermesin diye çok dikkat eder. Bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak zorunda kalır. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve koşarak gelir. Gelinciği kanlı ağzındaki kanları yalarken görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır, hemen öldürür. O sırada içerden bebeğin ağlaması duyulur. Anne odaya girer. Odada beşiğin içindeki bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.
Erkekler kadınların bir gelincik çiçeği kadar narin olduğunu bilmeli, ona göre davranmalı, gelinciğin hoyrat tavırlara, şiddete, haksızlığa maruz kalmak bir yana el üstünde tutulması, kırmızı renginin asaleti ve güzelliği içinde renginin soldurulmaması gerektiğini bilmeli ve ona göre davranmalıdırlar...
Reklam
Sustuk sonra Yolun kıyısında açan gelincik gibi İçimize gömüldük...
Gümbürdüyor yerin altı. Sarsılıyor gök kuleler. Özgürlüğe gebe toprak, Doğuracak bizi yeniden. Ellerim ceplerimde, adımlarım minnetsiz. Gamsız yürüyorum mezar diplerinden. Ölülerimize yeminimiz var,
Boğaziçi Notları
İhtiyar bir kayıkçı, omzu çökük, Bir de gam yüklü, köhne bir şair: İki yorgun hayat ağır bir yük. Martılar bizden ürküyor gibidir. Geç vakit vardık aşina dereye. Akşamın göğsü erguvan demeti: Yosma bir kız elinde kır sepeti.
Varlık YayınlarıKitabı okudu
Şiir
Papatya Kelimeler can buluyor bu kirli bedende Sensizliğin her anında Sensizlikle imtihanım Bu küçük dünyada Gökten inen kar misaliyim Hayatın içinde usul usul erirken Sana olan özlemim
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.