Bilimi en genel anlamda, evrendeki gerçekliğin insan bilincinde doğru olarak temsil edilmesi biçiminde tanımlamak mümkündür.
Ukde Güneş, badanası kat kat kabarmış binaların arkasına çekildi. Sıcak kentin göbeğine çökmüş ter içinde kalabalıklar, sokakta, kıran girmiş karınca katarı gibi kaynıyordu. Güneşe ve sıcağa bela okudu renklere ve seslere yakası açılmadık küfürler etti.Bir marketin içine attı kendini. Yorgunluktan artık bacaklarını hissetmiyordu. Marketin içinde
Reklam
1950 yılında, Şehir Tiyatroları'nın kendisinden istenen bir tiyatro çevirisini almak üzere Ankara'ya gider Orhan Veli. Burada o meşhur 'çukura düşme' hikâyesi vuku bulur. Füruzan Hanım'ın aktardığına göre, Orhan Veli Ankara'da çukura düşüp yaralanır fakat sağ salim İstanbul'a döner. Eve döndüğünde kız kardeşine yaralı hâldeki dizini açıp gösterir. Füruzan şaşkınlıkla çığlık atar, Orhan Veli'nin cevabı ise "Sakin ol, bir şeyim yok. Az daha gazetede Orhan Veli çukura düşüp ölmüş diye okuyacaktınız" olur. Bu diyalogtan kısa bir süre sonra Orhan Veli, Haluk Oral'dan adının Muzaffer Gençay olduğunu öğrendiğimiz bir arkadaşının evinden fenalaşır. Apar topar Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırılır. Yapılan müdahalede beyin kanaması geçirdiği anlaşılır ve aynı gün saat 22.55'te hayata gözlerini yumar.
Sayfa 33
Olaylara ve çevreye bilimsel zihniyetle ve akılcı bakış açısı ile yaklaşma alışkanlığı kazandırılmalıdır.Bilime ve akla dayanan bir kültür teknolojik alandaki gelişmenin de temel şartıdır.
Türkçü Sistem Sağlıklıdır
Türk iç politikası, Türk milli kültürünü yansıttığı sürece sağlıklıdır.
424 syf.
9/10 puan verdi
Bir kitap ne kadar acıtabilir? Satırların arasında kayboldum. Sözcükler içime işledi. hem ağladım hem güldüm. Sürekli yarım bırakıp kendime gelip öyle devam ettim bu kitaba. Kitabı her gördüğümde hüzün kaplıyor içimi. Kitabı bilmeyen en azından adını duymayan yoktur herhalde. Kitap o kadar güzeldi ki gerk bölüm başları gerek şarkıları... Bu kitap sayesinde çok güzel şarkılar çok özel insanlar tanıdım. Kim mi¿ Tilkilerini sevdikleri için çalıştıran,  ölüme şarkılar söyleten, ağlamanın gerçek manasını öğreten,  çok fazla konuşmayan ama bir sözcüğüyle binlerce düşüncelere sokan, Gidişlerini sevdiğimiz, Ölüme fısıldayan adam... O kadar değişik, o kadar özel, o kadar kendine hastın ki Özgür GENCAY Daha fazla onun hakkında konuşmak istemiyorum zira her bahsi geçtiğinde göğüsüme okyanusun dalgaları çarpıyor, boğuluyorum... Bir kitabın her karakterine aşık olabilir mi bir insan? Özellikle de Pınar, O kadar içime işledi ki, o naifliği, o kibarlığı , o fedakarlığı o kadar özeldi ki! Bazen sadece pınarın bağıramayan sesi olmak istiyorum. Anıl ah anıl ah, aşkı sevgisi benim için o kadar buruktu ki :') Anıl gibi güzel seven insanların hayatta olma ihtimalini bile o kadar sevdim ki. Ve Yosun Albağlar Daha yürüyemiyorken koşmaya çalışan hatta uçmaya göz koyan, daima bir denizkızı olmak isteyen, küçuk aptal balık. İlk başta yosunu sevmiyordum. Bence hiç bir şey ölümü istemeye sebep olmamalıydı. Ama sonra yaşadıklarını ögrenince psikolojisinin bozulmasına hak veriyorum. Ve O son Kitabı elimden fırlatıp ağlamaya başladım. O kadar dokundu ki yüreğime , inanmak istemedim. BALIK OLUP O SONU UNUTMAK İSTİYORUM.
Ölüme Fısıldayan Adam
Ölüme Fısıldayan AdamBüşra Yılmaz · Epsilon Yayınları · 202013,2bin okunma
Reklam
260 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.