Batının bir sözü vardır bir Rus'u biraz kazırsan altından bir Tatar çıkar rus ve Tatar Türk Moğol mücadele ve olaylari anlatan biraz rus yanlısı bir kitap okumaya değer
İhtiyar padişah ilk defa darbeci bir fırkayla karşı karşıyaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nda 17. asırdan beri darbe yapan çoktu. Hatta Fatih Sultan Mehmed’in birinci defa tahttan inişi, Yavuz Sultan Selim’in babası II. Bayezid’i tahttan inmeye zorlaması gibi olaylar da bu darbe geleneğinin içinde yer alır ve yeniçerilere dayanır.
1914 Temmuzu’nda
İstilâ yolları üzerinde katledilen erkek, kadın ve çocukların sayısında vakanüvisler tarafından mübalağa yapılmışsa dahi, Moğol harplerinin toplam insan za yi atı bir çok milyonu bulmuş olabilir.
Başka bir vakanüvis, Agiles’li Raymond “Mabet’de ve Süleyman’ın kapısında askerler dizlerine ve dizginlere kadar gelen kan içinde at sürüyorlardı... Şehir cesetler ve kanla dolmuştu.” Ve yine de “bu yerin kâfirlerin kanı ile dolması o kadar uzun süre onların küfürleriyle kirlendiği için Tanrı’nın muhteşem bir hükmüdür” diye düşünüyordu.
Suriye seferinin komutası tecrübeli bir general olan Kit Buka’ya tevdi edildi. Kit Buka bir Nesturî Hristiyandı ve Müslümanlara karşı mücadelesinde Yakın Doğu Hristiyanlarının sempatisine sahip olabilirdi. René Grousset’in ifadesiyle bu bir “Sarı Haçlı Seferi” idi.
[Moğollar] krallarına ve asilzâdelerine diğer milletler, özellikle de Müslümanlar gibi bir çok öğücü ad veya ünvan vermeyeceklerdir. Ve krallığın tahtında oturanın [adına] sadece Han veya Kaan adını ekleyeceklerdir. Ve erkek kardeşleri ve kız kardeşleri ve akrabaları onu doğumunda verilen ilk adı ile çağıracaklardır.
Şunu bilmek gerekir ki kilise ayinleri Latince ve Grekçe değil, sadece Kilise Slavcasıyla yapılıyordu. Slav dili ibadet sahasına girmişti. İncil, Makedonya'da doğan ve Slav Havarileri olarak bilinen Bizans misyonerleri Aziz Cyril ve Methodius tarafından Grekçe'den tercüme edildi. Bu ikisi, 863'de Moravya'ya geldiler. Vazifeleri, Bulgaristan'da talebeleri tarafından devam ettirildi. Erken çağda basit Slav dilleri arasındaki farklılık modern zamanlardaki kadar belirgin değildi. Dolayısıyla Makedon, Moravya ve Bulgar lehçeleri temelli Kilise Slavcası, Ruslar tarafından kolaylıkla anlaşılmaktaydı. Aslında, Kilise Slavcası, Rus edebi dilinin temelini atmıştı. Moravya ve Bulgaristan'dan, Rusya'ya birkaç Slavca kitap getirilirken, Kiyef'de diğer kitapların tercüme işlemleri üstlenildi.
Mamafih, talih Rusya'nın yüzüne gülmüştü. Çünkü Toktamış'ın yönetimi altındaki Altın Orda'nın yeniden dirilişi kısa ömürlü bir yükseliş olacaktı. Çünkü Batı Avrasya'nın siyaset sahnesine üçüncü bir partner çıkmıştı: Timur'un genişleyen dünya imparatorluğu. Timur ve Toktamış arasındaki mücadele neredeyse sekiz yıl sürecek ve neticede Toktamış 1395'de kesinkes bertaraf edilecekti. Bu savaş sırasında Timur'un kuvvetleri içlerinde Saray'ın da bulunduğu belli başlı bütün Altın Orda şehirlerini tahrip etmiş, böylece Orda'nın hem ticareti hem de endüstrisi çökertilmişti. Bu kasırganın ardından hanlığın kendini toparlaması hiçbir zaman mümkün olamayacaktı. Timur, Toktamış'ın defterini dürdükten sonra Moskova üzerine bir sefer düzenledi. Bu dönemde Rusya hazırlıklı durumdaydı ve Dmitri'nin oğlu I. Vasili (1389-1425), her türlü olasılığa karşı güçlü ordusunu Oka nehrinin uzun hattı boyunca mevzilendirdi. Ama burada bir savaş olmadı. Timur, Riyazan Prensliği'nin güney kesiminde durdu ve ordusuyla birlikte Semerkand'a geri döndü. Rusları bertaraf etmeyi umuyorken, zaferin bir hayli maliyetli olacağı kanısına vardı; bunun yanı sıra, imparatorluğu uzak doğuya kadar uzanmıştı ve Rus ormanlarının kontrolünün onun için hiçbir cezbedici yanı yoktu. Ruslar, Timur'un beklenmedik geri çekilişini Kutsal Bakire'nin mucizevi şefaatine atfettiler.
Timur'un Rusya'dan çekilmesinin ardından, Toktamış, Altın Orda'daki otoritesini yeniden tesis edebilmek için bir teşebbüste bulundu, fakat bu girişim Timur'un tayin ettiği han tarafından akamete uğratıldı. Söz konusu dönemde, Orda'daki gerçek otorite, durumu Mamay'kini andıran Emir Edigey'e aitti. Toktamış uğradığı hayal kırıklığının ardından Litvanya'ya sığındı ve Vitovt'dan "korunma" talep etti. Bu iki lider arasında imzalanan anlaşma uyarınca Toktamış, Vitovt'un yardımı ile tahtına yeniden oturacak; ama bunun karşılığında Rusya üzerindeki hakimiyet haklarını Vitovt'a terkedecekti.