Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Köpeklerin tanrısı, kedilerin tanrısı, yoksulların tanrısı olabilirsin, elinde bir tasma, biraz ciğer, biraz servet olması bunun için yeterlidir, ama asla bir ağacın efendisi olamayacaksın. Kendin de bir ağaç olmayı istemekten başka bir şey yapamayacaksın.
İnsan ne harikulade bir buluş! Isınsın diye ellerine, soğusun diye de çorbasına üfleyebilir.
Sayfa 99
Reklam
“Mutsuzluk üzerine atılmadı, üstüne çullanmadı; yavaşça sızdı, neredeyse tatlılıkla sokuldu. Büyük bir dikkatle yaşamına, hareketlerine, saatlerine, odana işledi, uzun süre gizli tutulmuş bir hakikat, reddedilmiş bir gerçeklik gibi; direşken ve sabırlı, incecik, zorlu mutsuzluk, tavandaki çatlakları, çatlak aynadaki yüzünün kırışıklarını, dizilmiş oyun kağıtlarını ele geçirip sahanlıktaki musluktan damlayan suyun içine girdi. Saint-Roch’un çanı her çeyrek saati vurduğunda onunla birlikte çınladı.”
“Değişiyorlardı, bir başkası oluyorlardı...”
“Fiziksel acıyı yeterince tanıdığımı sanıyorum. En kötüsü insanın ruhunun ölmekte olduğunu hissetmesidir…”
Konuşmaktan vazgeçtin ve sana cevap veren tek şey sessizlik oldu. Ama bu sözcükler, boğazında takılıp kalan bu binlerce, milyonlarca sözcük, arkası gelmeyen sözcükler, sevinç çığlıkları, aşk sözcükleri, budalaca gülüşler, peki onları ne zaman bulacaksın yeniden? Şimdi sessizliğin dehşetinde yaşıyorsun. Ama sen herkesten daha sessiz değil misin?
Sayfa 79
Reklam
“Ne sevinç, ne üzüntü hatta ne de sıkıntı duyuyorlardı, ama hala varolup olmadıklarını, gerçekten varolup olmadıklarını kendilerine sordukları oluyordu; düş kırıklığına uğratıcı bu sorudan, hiçbir özel hoşnutluk çıkaramıyorlardı, şu ayrıntı dışında: zaman zaman, belli belirsiz, bu yaşam uygun, yerinde, tuhaf ama, gerekliymiş gibi geliyordu: boşluğun ortasındaydılar.”
“Anlaşmazlıklar çıkıyor, kopmalar oluyordu. Zaman zaman da birbirlerini kışkırtmaktan şeytanca bir zevk alıyorlardı. Ya da çok uzun süren somurtkanlık, soğukluk, araya mesafe koyma dönemleri oluyordu. Birbirlerinden kaçıyorlar ve karşılaşmamaya çalışmakta kendilerini haklı görüyorlardı, ta ki bağışlama, unutma, sıcak barışma anları gelip çatıncaya dek…Çünkü ne de olsa birbirlerinden vazgeçemiyorlardı.”
Artık tükenmez olanın içinde yaşıyorsun. Her bir gün ses ve sessizliklerden, ışık ve karanlıklardan, yoğunluklardan, bekleyişlerden, ürpermelerden oluşuyor. Olan tek şey, bir kez daha, sonsuza dek, her seferinde biraz daha fazla yitip gitmen, sonu olmadan başıboş dolaşman, uykuyu,bir tür vücut huzurunu bulman; vazgeçme, bıkkınlık, uyuşukluk, kendini koyveriş. Kayıyor, sürükleniyor, gevşiyorsun; boşluğu aramak, ondan kaçmak, yürümek, durmak, oturmak, masaya dirseğini dayamak, uzanmak..
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.