...Ve güz geldi Ömür hanım.
Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul.
İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde.
Yağmur ha yağdı ha yağacak.
İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır.
Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan.
Kalbimin üstünde binlerce
bıçak
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı...
Ah Nastyenka, Nastyenka! Beni kendimle ne kadar uzun süreliğine barıştırdığınızı biliyor musunuz? Sayenizde belki de bir daha asla suç ve günah dolu bir yaşamım olduğunu, çünkü böyle bir yaşamın başlı başına suç ve günah olduğunu düşünüp kederlenmeyeceğimi biliyor musunuz? Sakın abarttığımı düşünmeyin, Tanrım, bu aklınıza bile gelmemeli Nastyenka,
“Arada bir kendime, hani hayallerin nerede diye sorarım. Başımı sallar, yılların ne kadar da hızla gelip geçtiğini söylerim. Kendi kendime bunca yıl neler yaptığımı sorarım, en iyi günlerini nereye gömdün? Gerçekten yaşadın mı?”
Ve yine soruyor kendine:
Peki, bunca yıl ne yaptın?
Hayatının en iyi yıllarını hangi mezarlığa gömdün?
Gerçekten yaşadın mı yoksa yaşadığını mı sandın?
“… Ve güz geldi Ömür Hanım.”
“Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı…
….
Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?”
“Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan,
seviş biçimden hoşlanmıyorum.
ben gidiyorum, dedi.
sana yalan da söyleyebilirdim, dedim, çoğu insan söyler.
erkeklerin bana yalan söylediklerini mi ima ediyorsun?
evet, kutsal olduğunu sandığın şeye sahip olmak için.
kutsal değil mi yoksa?
bilmiyorum. ama bu uğurda yalan söylemeyeceğim.
cehenneme kadar yolun var öyleyse, dedi.
iyi geceler, dedim.
gerçekten çarptı kapıyı.
kalkıp radyoyu açtım.
piyanistin teki Grieg' in artık kabak tadı veren eserini çalıyordu. Hiçbir şey değişmiyordu. Hiçbir şey asla değişmiyordu.
hiçbir şey.