Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Edgar Allan Poe
Senelerce senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz İsmi; Annabel Lee Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi
Bir Yudum Yaşar Kemal
Yaşamına 26 roman, 11 deneme, 2 öykü, 1 şiir ve 9 röportaj sığdıran; ailesiyle birlikte Van'dan Türkmen köyüne göç eden, Çukurovalı Âşık Ali'nin deyimiyle devrinin Karacaoğlan'ı olan Yaşar Kemal'in hayatına dair belki de pek çoğumuzun bilmediği hazin noktalar vardır. Yazarın bir gözü 3.5 yaşından itibaren kördür. Bunun sebebini de avluda koyun kesen eniştesini izlerken bıçağın deriden kayarak gözüne saplanmasıyla açıklar Yaşar Kemal. Talihsizlik bununla kalmaz ve babasını da bir cinayete kurban verir. Van'dan göç ettikleri sırada babasının kurtarıp himayesine aldığı oğulluğu Yusuf, üvey babasını camide namaz kılarken kalbinden bıçaklayarak öldürür. Bu durum Yaşar Kemal'in 12 yaşına dek kekeme olarak kalmasına neden olur. Ta ki okur-yazar olduktan sonra bu durumdan kurtulur. Okul hayatını da maddi imkansızlıklar yüzünden yarıda bırakır ve hayatını kazanabilmek adına pek çok işte çalışır. Adana'da arzuhalcilik yaparken komünizm propagandası yapmakla suçlanır ve bir müddet hapis hayatı yaşar. Hayatının en büyük şansı ise 50 yılını birlikte geçirdiği, kendisinden önce vefat eden eşi Thilda Kemal olsa gerek. Ruhun şad olsun güzel adam. "O iyi insanlar o güzel atlara bindiler, çekip gittiler."
Reklam
Serdar Tuncer Bugünki Yeni Şafak Köşe Yazısı
Gelişiyle memnun, gidişiyle mahzun edene sevgili deniyorsa eğer; Ramazan mü’mine sevgilidir. Dikkat buyurunuz herkese değil; mü’mine. Ramazan geliyor diye sevinmek, gidiyor diye mahzun olmak iman alâmetidir buyurmuşlar. 1438 yılının Ramazan-ı Şerif’i alıp başını gidiyor ve biz kalbimizdeki hüzne bakıp imanımız hakkında bir fikir sahibi
Sevgili Gökyüzü
Sevgili Gökyüzü, Gerçekten iyi insanların hepsi iyi atlara binip de gittiler mi? Kalmadı mı bize arkamızı kollamadan konuşmak? Eskiden ekerdin, biri gelip sulardı. Şimdi ekiyorsun yağmurunu bile kıskanıyorlar insanların. Arkamızda görüyorlar yüzümüzü, kimse arkamızı dönmeden ağzını açmıyor. Gülen yüzler görüyorum kime baksam. Peki bu dünyaya nefreti kim öğretti? İşte onlar yüzümüze gülüp arkamızı dönmemizi bekleyenlerdi... #Fesleğen
Denememin devamı:)
Renk'in yüzüne baktı Yekta özlemle. O kadar kan kaybetmişti ki, yapılan makyaja rağmen göz altlarında morluklar seyretmeye başlamıştı. Elleri üşümeye başlamıştı. Bu hayra alamet değildi biliyordu. Ellerini ısıtmaya çalışırcasına sımsıkı sardı elleriyle. Bir yandan ağzıyla sıcak hava veriyordu. Bir an döndü ve görevliye "Klimayı açabilir
denizlerin anısına : MEKTUP AŞIK İHSANİ Demem şu ki sevdiğim, ortaçağdan bu yana bana öyle bir ters geldi ki,1971 Mart,Nisan,Mayıs ve sonrası….Yıkılası mahpushaneler tıklım tıklım evde, yolda,işte, sokakta, on on, yüz yüz, bin bin adam toplanmakta. Anlayacağın ne kadar ben çağımdan ve üzerinde büyüyüp suyunu içtiğim toprağımdan
Reklam
............................................SAKIN OKUMA........................SAKIN OKUMA..................SAKIN OKUMA..................bunun ilk kelimesini okuduktan sonra bunun içinden çıkamazsın! okumaya devam et ya da bu gece öl!! (ölmeyeyim o zaman...) 9 yıl önce, jerry diye birisine arkadaşları tarafından lanetli olduğuna inanılan bir evde
Hayırlı geceler. Mehmet Erdoğan'ın Kalem Sırra Dokundu -yaşanmış hikayler- kitabından bir hikayeyi sizinle paylaşmak istedim. Elimden geldiğince kısaltmaya çalıştım. Doktordu. Günleri hastahane de geçiyordu. Eve yorgun argın dönüyordu her gün. İki çocuğu ve karısı ile beraber mutlu bir hayatları vardı. Bütün gelirlerini ve giderlerini bu
Ali Ural
Giderken nefeslerini size bırakacaklarını sanmıştınız değil mi? İşte gittiler ve nefeslerini de yanlarında götürdüler. Bunca yıl soluk alıp verdikleri alanları bile terkettiler. Senelerce nefes tüketip anlatamadıklarını, bir çırpıda anlattılar gidişleriyle. |Makyaj Yapan Ölüler, A. Ali Ural (Sayfa 25)
Acımasız Düzen
On üç yaşındaydım. Ortaokula gidiyordum. Babam öleli iki yıl olmuştu. Yoksul düşmüştük. Annem terzilik yapıyordu, zar zor geçiniyorduk. Büyük bir evin iki odasında oturuyorduk. Kitaplarımın çoğu noksandı, okul çantam bile yoktu. Bayram geldi. Annem ne yaptı etti, bana bir ayakkabı aldı. Bir pantolonla bir gömlek dikti. Sabah erkenden kalkıp
Reklam
YILMAZ ÖZDİLİ'İN BU YAZISINI NE ZAMAN OKUSAM GÖZLERİM DOLAR...BUGÜN YİNE PAYLAŞMIŞ TABİ BU SEFER ANAFİKİR BAŞKA. BEN SADECE BİR KISMINI PAYLAŞIYORUM. BUYRUN: Kıbrıs'ta vuruşmuş, gazi olmuş bir astsubayın, kahraman bir babanın evladıydı. Gölcük'te lojmanda doğmuştu. Liseyi bitirince Deniz Harp Okulu'na yazıldı. Sevgi'yle tanıştı. Aşık oldu.
Aslında her şey “cennete yazılan mektup”la başlamıştı. * “Sevgili babacığım… Seni çok özledik. 1 mayıs işçi bayramını sensiz geçirdiğim için çok üzgünüm. Cezalarını çekecekler, içinde hiç kuşku olmasın. Oradaki bütün abi, dede ve amcaların ellerinden öpüyorum. Seni çok seviyorum. Cennette mutlu bir şekilde bizi bekle babacığım… Ben pilot olacağım,
955 öğeden 931 ile 945 arasındakiler gösteriliyor.