Sonra bir uzaklık çöktü köye, bir uzaklık sokak olup, duvar olup, kapı, pencere, baca ve ses olup kıpırtılar olup ve bakışlar ve susuşlar olup her yeri doldurdu.
Saatlerce yürümüş daha sonra; gidemem sandığı, ölürüm dediği ve üşüyüp ısındığı ve acıkıp doyduğu köyden uzaklaştıkça uzaklaşmış. Bir yanı şaşırmışmış, bir yanı seviniyormuş. Nasıl sevinmesinmiş, içinde biriken uzaklara gidiyormuş işte...
Kilisemde vaaz veriyorum, iyi insanları boyun eğmeye ve alçakgönüllülükle köleliğin rahatlıklarını elde etmeye çağırıyorum, bu köleliği gerçek özgürlük olarak sunmak pahasına da olsa.