Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Affedersiniz Sözde Kızlar
Affedersiniz Sözde Kızlar, Peyami Safa'nın okuduğum 6. kitabı oldu. (Neden "affedersiniz" dediğimi incelemenin ilerleyen paragraflarında açıklayacağım.) Bu kitabın en önemli özelliği, 1923 yılında Peyami Safa tarafından yazılan ve ona ilk edebi şöhretini kazandıran romanı olarak kabul edilmesidir. Peyami Safa'nın edebi karakterine hayran olan bir okur olarak, yine bu eserinde de ciddi bir edebi hazza ulaştım. Onu çok sevmememin ve ara ara Peyami Safa okuma isteğimin ortaya çıkmasının en önemli nedeni, eserlerinde olaylardan çok psikolojik tahlillere önem vermesi... Tabii onun psikoloji bilimini ele alış şekli çoğunlukla metafizik öğelerle iç içe geçmiş şekildedir; ama bunu eserlerinde bir dayatma gibi önümüze sunmaz. Zaten Sözde Kızlar isimli bu eserindeki psikolojik tahlilleri metafizik öğelerle pek yakınlık göstermemektedir. Ancak, Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'ndaki ve Yalnızız'daki psikolojik tahlilleri fazlasıyla metafizik öğelerle iç içe geçmiş şekildeydi. Peyami Safa, "insan"ı çok iyi analiz etmiş bir yazar. Safa'ya göre, araştırmaya ve hakkında bir şeyler yazmaya değer yegane konu insan ve onun bilinmez geleceğidir. Her ne kadar, her kitabının konusu birbirinden farklı görünse de esasında işlediği tek konu "insan"dır. Eserlerinde, toplumdaki ahlaki çöküntüyü, zıt kavramları iç içe işlemeyi ve Türkiye'nin doğu-batı çatışmasını işlemeyi sever. Bu konuları işlerken, yine odak noktası her zaman olduğu gibi, insandır. Sözde Kızlar isimli bu eseri de yine aynı minvaldedir. Kitabın konusunda biraz bahsettikten sonra, Peyami Safa'nın Sözde Kızlar isimli bu eserinde, toplumdaki ahlaki çöküntüyü nasıl işlediğini, zıt kavramları iç içe nasıl işlediğini ve Türkiye'nin doğu-batı çatışmasını nasıl işlediğini bölümlere ayırarak inceleyeceğim. Öncelikle Sözde Kızlar isimli bu kitap Peyami Safa (D.T: 1899- Ö.T: 1961) tarafından 20'li yaşlarının hemen başında yazılmaya başlanmış ve 1923 yılında ilk defa Orhaniye Matbaası tarafından basılarak okurlarla buluşmuştur. Tam tarihini bilmemekle birlikte, Cumhuriyet'in ilan edildiği tarihe çok yakın bir tarihte kaleme alınarak yayımlandığı tarihsel olarak ortadadır. İşe bu kitabın konusu da tam olarak o dönemdeki, Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş dönemindeki bocalama, "öz"ümüzden uzaklaşarak "medeniyet"e kavuşma adı altında nasıl "yabancı"laştığımızdır. Kitabın ana kahramanı, böyle karmaşık bir dönemde Yunan saldırıları sırasında kaybolan babasını aramak amacıyla İstanbul'a gelen Mebrure adlı bir genç bir kız gibi görünse de Mebrure veya kitaptaki diğer kahramanlar, Peyami Safa'nın işlemek istediği konunun sadece birer piyonlarıdır. Safa'nın amacı, büyük savaşların dahi yıkamadığı bir medeniyetin nasıl savaşlardan bile daha yıkıcı bir şekilde "İstanbul sosyetesi" tarafından ahlaki bir çöküntüyle özünden uzaklaştırıldığının okuyucuya gösterilmesidir. Bu amacını yerine getirirken de bir takım araçlar kullanır. Yukarıda bahsettiğim ve kitapta açıkça görülen bu araçlar ise şu şekildedir: 1- Toplumdaki Ahlaki Çöküntü: Yukarıda kısaca bahsettiğim, Mebrure isimli genç kız, Yunan saldırıları sırasında İzmir'de kaybolan ve izini aradığı babasını bulmak amacıyla İstanbul'a gelir. Ancak İstanbul, artık eski bilinen İstanbul değildir. Kadınların bir cinsel obje haline getirildiği, erkeklerin tek amacının kadınları yatağa atmak olduğu, genç-yaşlı demeden herkesin birbirine kötü gözle baktığı, eski saygının tamamen ortadan kalktığı, kültürümüze çok uzak olan dansların ve eğlencelerin İstanbul sosyetesi tarafından sahiplenildiği bir yerdir. Bu noktada, Peyami Safa'nın toplumdaki ahlaki çöküntüyü neden sadece kadınlar üzerinden ele aldığını anlamakta güçlük çektiğimi belirtmeliyim. Aslında kitabın içerisinde konuyu sadece kadınlar üzerinden ele almıyor. Farklı açılardan da değerlendirmelerde bulunuyor. Fakat her zaman ön planda kadınlar var ve kitabın ismi "Sözde Kızlar." Ne yazık ki Peyami Safa'nın bu konuda cinsiyetçi ve ayrımcı bir yaklaşım sergilediğini düşünüyorum. Toplumdaki ahlaki çöküntünün işlenmesinde hiçbir sakınca yok. Ancak konunun, "kız-kadın" , "kadın-erkek" meselesi üzerinden veya "esas kız-sözde kız" ayrımı üzerinden ele alınmasını doğru bulmuyorum. Mesela kitabın ismi, "Sözde Kızlar" değil de "Sözde İnsanlar" olsaydı hem daha doğru olurdu hem de daha geniş bir kitleye mesaj vermiş olurdu. Kitaptaki "Sözde Kızlar" tabirinin kimler için kullanıldığını da kitabın içerisinde yer alan cümlelerle göstereyim: " Sözde Kızlar! Serbest kaldıkları zaman gördüğünüz şeyleri çekinmeden yapan bu mahluklar, koca aramaya başlayınca, sıkılgan, utangaç, tecrübesiz, saf görünmesini de pek iyi bilirler." 2- Zıt Kavramları İç İçe İşlemek: Peyami Safa, Sözde Kızlar isimli bu kitabında "zıt kavramları" genellikle ilçeler üzerinden ele almış. Ona göre Şişli ve Beyoğlu semtleri, İstanbul sosyetesinin yoğun olarak yaşadığı ve ahlaki yozlaşmanın en çok görüldüğü yerlerdir. Daha doğrusu, kitapta Şişlili veya Beyoğlulu birini görürseniz bilin ki bu kişi medeniyetleşme adı altında özünden uzaklaşmış bir Batı yalakasıdır. (Şişli doğumlu biri olarak teessüflerimi sunuyorum sevgili Peyami.) Yine aynı şekilde, Cerrahpaşalı ya da Fatihli birini görürseniz, bilin ki özüne sadık kalan ahlaklı biridir. Peyami Safa'nın bu tarzını daha önce okumuş olduğum Fatih-Harbiye kitabında da görmüştüm. Orada da farklı yaşam tarzlarını, farklı kültürleri ince ayrıntılarla anlatmadaki ustalığı hemen dikkatimi çekmişti. Fatih ve Harbiye semtleri yazar tarafından simgeleme yöntemiyle okura sunulmuş ve kitap ismini Fatih-Harbiye arasında giden bir tramvaydan almıştı. Fatih semti, doğu kültürünün yer aldığı kültürü ifade ederken; Harbiye semti, batı kültürünün yer aldığı kültürü sembolize etmekteydi. Bu eserinde de "Şişli-Fatih" sembollerini kullanarak gayet başarılı bir şekilde zıt kavramları iç içe işlediğini söyleyebilirim. 3- Türkiye'nin Doğu-Batı Çatışması: Hem coğrafi konumumuz hem de kültürümüz göz önüne alındığında Doğu-Batı çatışma bu toprakların her zaman en değerli konusuydu ve bundan sonra da üzerine sıklıkla işlenecek en önemli konusudur. Peyami Safa da bu konuyu hemen hemen her kitabında severek işlemiştir. Çünkü batılılaşmaya karşı olan, özümüzden ve kültürümüzden uzaklaşmamamız gerektiğini söyleyen bir yazardır. Eserlerinde çoğunlukla Müslümanlık ve Türklük yüceltilirken modernleşmenin ne kadar fena, ne kadar ahlak yoksunluğu olduğu vurgulanmıştır. Safa'ya göre, "batılılaşma" bizim tarafımızdan hep yanlış anlaşılmıştır. Modernleşme adı altında yozlaşanlar ve kendi kültürüne sırt dönmeler doğru değildir. Bu yüzden de Sözde Kızlar isimli bu eserinde, çarpık ilişkilerin, yalanların ve yalnızca gününü gün etme anlayışının hâkim olduğu bir kültürün bize uygun olmadığı sıklıkla okuyucuya söylenmiştir. Netice itibarıyla, yine Peyami Safa'nın edebiyatına hayran olduğum, ancak bir o kadar da verdiği mesajları sakıncalı bulduğum bir eseri daha geride bıraktım. Görüşlerine katılmasam da Peyami Safa okumaya devam edeceğim. Çünkü iyi edebiyat neredeyse, bir okur olarak ben de oradayım. Herkese keyifli okumalar.
Sözde Kızlar
Sözde KızlarPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20219,1bin okunma
··1 alıntı·
1 artı 1'leme
·
6,3bin görüntüleme
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Semih Bey, öncelikle kaleme aldığınız bu kaliteli inceleme için emeğinize sağlık. Sayenizde Peyami Safa ile ilgili bilgilerim ve düşüncelerim tazelenmiş oldu. Yazar ve eserleri hakkındaki düşüncelerimizin benzer olduğunu görmek beni ayrıca mutlu etti. Safa'nın, Fatih-Harbiye ve Yalnızız olmak üzere iki eserini okudum. Sizin de bahsettiğiniz gibi Peyami Safa insan odaklı bir yazar ve eserlerinde genel itibariyle işlediği ortak konular mevcut. Ahlaki çöküş, zıtlıklar, doğu-batı çatışması, yabancılaşma... Peyami Safa deyince aklıma ilk gelen şey eserlerindeki ustalıklı psikolojik tahliller elbette. Belki sözünü ettiğiniz psikoloji ve metafizik kavramlarının kesişimi olarak "parapsikoloji" kavramını kullanabiliriz. Yazar her ne kadar bunu açık bir şekilde ifade etmiyor olsa da ben de yazdıklarının, erkek egemenliğini üsteleyen ve alttan alta kadınları aşağılayan cinsiyetçi mesajlar içerdiği kanaatindeyim. Ama tüm bunları bir kenara bırakacak olursak kalemini okumaktan edebi manada ciddi zevk aldığım ve zaman zaman bana bilişsel sınırlarımı zorlama hazzını yaşatan dikkate değer bir yazar. Tekrardan emeğinize sağlık, keyifli okumalar...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Safa’nın büyülü atmosferinin tadına varmışsınız. Yorumunuzdan bu çok belli. Özellikle sondan ikinci cümleniz çok hoşuma gitti. Düşüncelerimiz bir hayli benzer :) Müsait bir zamanınızda Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’na da oturmanızı öneririm :)
1 sonraki yanıtı göster
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
İster üç asır önce Lale Devri’nde İstanbul ‘da Göksu’da renkli şemsiye ve abayeleriyle gezen bir hatun olayım,ister Anadolu’da çeşmeye ırba doldurmaya gideyim,ister şimdi bedeni belirginleştiren elbiseler eşliğinde ışık saçan gözler ve şen kahkahalar atan biri olayım muhakkak bir erkek nazarında değil sadece kadın gözüyle de bir kategoriye illaki yerleştirileceğim bu dünya’nın neresinde olursa olsun böyle.Bence Peyami Safa Sözde Kızlar derken erkek milleti’nin ırkı dili ,dini ne olursa olsun ,bir doğulu ama moderleşmeye maruz kalmış olanlarının özellikle ,Sözde Erkekler olduğunu söylemiş.Sözde Kızlar ,Sözde Erkekler’in sonucudur:)Bugün bu kadın erkek ilişkileri üzerine bir awtobüs durağında tefekkür ettim:) Yaşadığım konumda üniversiteli kızlar iki belik örülmüş uzun saçları,kıpkırmızı elbiseleri ve uzun ceketleri ile birbirlerinin aynısı ,erkek üniversitelilerde siyah takımları ve ofis çantaları ile tıpatıp aynılar.Düşündüm bu sistem yani aynılaştırma çabası birbirlerinin daha az dikkatini çekmesine hizmet etsin diye düşünülmüş ama ciddi bir beyin egzersizi yaptırıyorlar farkında olmadan..Bu kadar aynı görünen insanlar arasındaki farklılıkları bulunuz der gibiler😆...Kadın-erkek ilişkileri söz konusu olduğunda batılılaşma,modernleşme gibi kavramlar kılıfına uydurulur sadece..Sözde Kızlar dan sonra Sözde Erkekler mantiken akla gelir ama şu da bir gerçek ki;erkekler değil kadınlar güzelliklerini kaybeder,erkekler değil kadınlar gebe kalır isteyerek ya da istemeyerek daha çok kadınlar da görülür sözdeliğin götürdükleri saflıklar,masumluklar,güzellikler….Hülasaten; O zamanlar toplum elden gidiyor diye endişe ediliyormuş ama günümüzde aidiyetsiz ,neden yaşadığını sorgulayacak kadar manasızlığa düşmüş,kendine de yabancılaşmış bireyler topluluğu var artık..
Semih Doğan okurunun profil resmi
Neler düşünmüşsünüz bugün yahu? :) Peyami Safa mezarında kıpırdamış olabilir bu yorumunuzdan sonra :)
Neşe okurunun profil resmi
Ahlakî çküntü deyince akla Tamam şimdi buldum Her an onun adı gelir: Kızlar kızlar kızlar... Toplumdaki ahlakî çöküntü denince cinsiyetler değil de insan açısından bakmaya başladığımız gün bu sorunu çözeceğiz. Ancak o gün elbette hiç gelmeyecek. Doğu mu ahlaksız batı mı, kadın mı ahlaksız erkek mi, modern mi ahlaksız geri kafalı mı... şeklinde uzayıp giden tartışmalar senin de belirttiğin üzere bu coğrafyanın en iştah açan konusu. Halbuki hiçbiri diğerine yeğ değil. Ele alınması gereken insandır, insan davranışlarıdır görüşüne yürekten katılıyorum. Modern dünyayı takip ederken kendi kültürümüze sahip çıkmamak yozlaşmaktır. Özünü kaybeden her şey değersizleşir, içi boşalır. Zaten en önemli noktalara yerli yerinde değinmişsin. Rol çalmayayım. Sen bu okuma ve inceleme işinin hakkını veriyorsun Semih. Ellerin dert görmesin.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Rol çalabilirsin Neşe hocam. Aynı role uygun insanlarız zaten :) Çok teşekkür ederim. Yorumunun tamamına katılıyorum.
Batu okurunun profil resmi
Peyami Safa'nın ahlaki çöküntüyü kadın üzerinden ele alması diğer romanlarında da az çok görülüyor. Hakkında epey araştırma yapmış ve gazetelerde çıkan birçok köşe yazısını okumuş biri olarak söylüyorum ki, bana göre batılılaşmayı kötü gördüğü için bunu bir sembolize etme aracı olarak kadını seçiyor. Erkeğin kalıplarından çıkması, medenileşmesi ne hikmetse kendisine batmazken, kadınların üniversiteye atılması, "ev hanımlığı" kavramının azalması kendisini düşündürüyor ve bunları eleştiriyor da. Safa'nın hiçbir romanında "doğuyu temsil eden kadın" yoktur mesela, bunu Berna Moran da işaret eder. Bunca itici faktöre rağmen romancılığı takdire şayan ve bazı noktalarda hakkını vermek gerekiyor kendisinin. İnceleme için teşekkürler, eline sağlık.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Katılıyorum. Gayet güzel bir yorum olmuş. Sadece batıyı temsil eden kadın karakterlerin genellikle hafif ve kötü karakterler olduğunu eklemek istedim :)
Necip G. okurunun profil resmi
Ben bu kitabı okumadım ama incelemeyi okurken aklıma hep Farih-Harbiye kitabı geldi. Çünkü orada da aynı sorun vardı. Hatta o dönem inceleme yazarken birkaç cümle değinmiştim. Bir yandan bunları düşürken senin de bu incelemende o kitaba yaptığın göndermeye denk geldim. Olaya sanırım tamamen dönemin koşulları üzerinden bakmak gerekiyor. Belki de Batılılaşmayı o dönem kadınlar daha şekilsel bir boyutta yaşadıkları için ihale onların üzerine kalmıştır:) Yine de ne olursa olsun, sözde kızlar başlığı, semtlerin kalın çizgilerle ayrılması falan günümüzde biraz karikatürize geliyor okura. Ama son cümlene katılmamak elde değil. Peyami Safa’yı okumak her türlü keyifli. Emeklerine sağlık Semih, ve teşekkürler detaylı analizin için...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Fatih-Harbiye incelemeni hatırlıyorum abi. Aynen dediğin gibi... Teşekkür ederim. Peyami Safa kitapları okuyup yeni incelemeler yazmanı bekliyorum. Çok keyifli bir yazı olacağına eminim... Sevgiler :)
Nesrin A. okurunun profil resmi
Bu ayki Sabitfikir kadim tartışmamız ‘Batıcılık’tan dem vuruluyor. Peyami Safa’nın Doğu ile Batı arasındaki mücadeleyi insanın kendi nefsi ile mücadelesine benzettiğini yazmışlar. Ben senin ve Ayşe’nin yazılarınızdan vakıfım daha çok Peyami Safa’ya :) Ama o dönemin edebiyatında süregelen endişe çoğunlukla yüzeysel, taklitçi, yapay batılılaşma ile ahlaki çöküntü. O zamanlar Ahmet Hamdi Tanpınar öyle, Halit Ziya vb. öyle. Keza şimdinin Orhan Pamuk’u daha masalsı daha katmanlar arasında sunuyor. Geçenlerde Reşat Nuri’nin Gizli Hastalık’ını okudum, bahsettiğin gibi çarpık ilişkiler, danslı İstanbul eğlenceleri, yalancı dostluklar... çok gündemi meşgul etmiş demek ki. Siyaseten kaybettiklerimiz için edebiyatla hınç alıyoruz galiba. Eline sağlık Semih, ne kadar özenli bir yazı olmuş.
Semih Doğan okurunun profil resmi
“Nefis mücadelesi” benzetmesi çok hoşuma gitti. Çok yerinde bir tespit. Bu kitaptaki kullanım da tam olarak öyleydi zaten... Çok teşekkür ederim Nesrin. Sevgiler :)
Miss Nobody okurunun profil resmi
İlki 13 ikincisi 23 yaşımda olmak üzere 2 kez okudum eseri. İlkinde çok beğenmeme rağmen ikinci okuyuşumda ben de yazarla ters düştüm bazı konularda. Bu düşünsel farklılıklar kişinin kendinden kaynaklandığı gibi içinde yaşadığı toplumun değişen düşünce yapısından da kaynaklanıyor. Ahlak kavramı her çağda ve her millette farklı anlamlara maruz kalmıştır. Yazarın düşünce yapısının o zamana uygunluğu tartışılmazdır. Ben de hayranlık duyarım Peyami Safa'ya karşı. Kitapla ters düşmem hayranlığımı azaltmadı açıkçası:)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Katılıyorum yazdıklarınıza. Sadece o dönem için yazarın düşünce yapısında olmayan insanlar da bayağı vardı. Bir değişim süreciydi çünkü. Fakat PS’nin tercihi bu şekilde olmuş :)
Ferah okurunun profil resmi
Affettim affettim Semih :) Eğlenilecek kızlar evlenilecek kızlar kategorisi gelir hep aklıma bu kitabın başlığını görünce. Tabii senin incelemeni okuyan herkes daha izahlı bir psikoloji analizi hissedecektir. Emeğine sağlık Semihçiğim.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Ferah ablacığım. İyi geceler :)
Elif okurunun profil resmi
Okuduğum en iyi inceleme 🫡
Harun mert okurunun profil resmi
Marifetin iltifata tabii olduğunu düşünen biri olarak, yaptığınız incelemelerin kalitesinden ve bakış açısınızdan dolayı teşekkürü borç biliyorum... :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok naziksiniz, teşekkür ederim...
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.