Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

544 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Kafamda Bir Tuhaflık...
Veba Geceleri ile ilgili Youtube kanalımda kitap incelemesi yaptım. Okumak yerine dinlemeyi veya izlemeyi tercih ederseniz: youtube.com/watch?v=n69oAPG... Orhan Pamuk severek okuduğum bir yazar. "Meyve veren ağaç taşlanır," veya "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar," misali Orhan Pamuk yazdıkça onu eleştirenlerin sayısı da artacaktır. Buna şüphe yok. Hatta 9/10 verdiğim işbu kitabın incelemesinde ben de övmekten ziyade eleştirilere, daha doğrusu kafamdaki tuhaflıklara yer vereceğim. İncelemenin içeriğine yoğun bir şekilde girmeden önce yıllardır kafamı kurcalayan bazı soruları sizlere yönelteyim: Tarih nedir? Tarih kitaplarına inanır mısınız? Tarih kitapları nasıl olmalıdır? Tarih kitaplarında duygusallığa yer var mıdır? Tarih kitapları öznel mi olmalıdır, nesnel mi olmalıdır? Tarihi karakterlere yaklaşımımız nasıl olmalıdır? Onları sevmek zorunda mıyız? Sırf "bizim tarihimiz" diye bazı olayları kabullenmek zorunda mıyız? Tarihi karakterlerin kurgu romanlara konu edilmesi doğru mudur? Tarihi kurgulamak doğru bir yaklaşım mıdır? Bu sorular hem çoğaltılabilir hem de çoğaltılırken konudan sapmamıza neden olabilir. O yüzden şimdilik bu kadarı yeterli. Veba Geceleri, "Nobel ödüllü romancı (kurgucu) Orhan Pamuk"un yazdığı son romanıdır. Orhan Pamuk birçok insan için olduğu gibi benim için de çok iyi bir romancı ve kurgucudur. Kitaplarında öyle bir kurgu ortaya koyar ki, okurlar okuduğu metnin gerçek mi, yoksa bir kurgu mu olduğu konusunda inanılmaz bir şüpheye düşer. Birçok okur Masumiyet Müzesi'nde Füsun ile dans eden Orhan Pamuk'u gerçekten Orhan Pamuk'un kendisi zanneder. Oysaki yazar, okurun gerçeklik algısıyla öyle bir alay eder ki, neyin gerçek neyin kurgu olduğu kafamızda bir tuhaflığa dönüşür. Zaten Orhan Pamuk'un en önemli başarısı da bence buradan gelir. Bir önceki paragrafta yazdığım konuyu çok fazla uzatarak Orhan Pamuk övgüsünü uzun uzadıya anlatmak niyetinde değilim. Çünkü bu yazıda farklı konulara değinmek istiyorum. Bu noktada sadece Orhan Pamuk'un bir önceki paragrafta belirttiğim tarzının bende hayranlık uyandırdığını belirtmek isterim. Veba Geceleri isimli bu kitap da Orhan Pamuk'un diğer eserleri gibi esasen kurgudur. Düzletelim. Eser, tarihi kurgudur. Peki tarihi kurgulamak ne kadar mümkündür? Buna izin verilmeli midir? İşte Orhan Pamuk bu romanın tarihi karakterlerini öyle bir canlandırmış (kurgulamış) ve karşımıza oturtmuştur ki, gerçeklik algımız tam anlamıyla şaşmıştır. Örneğin, kitaptaki Abdülhamit karakteri hakkında yazılanların ne kadarı doğru ne kadarı yanlıştır? Kolağası genç Osmanlı subayı Kamil, Mustafa Kemal Atatürk müdür? Okurken kafam allak bullak oldu... Orhan Pamuk kendisini mütevazı bir tarihçi olarak nitelemektedir; ama bu mütevazı tarihçi, tarihi olayları aslına uygun bir şekilde mi anlatacaktır, yoksa tamamen tarihi karakterler üzerinden bir kurgu mu oluşturacaktır? Pek tabii bir diğer ihtimal de mevcuttur: kısmen tarihe uygun, kısmen kurgu... Tarihle arası iyi olmayan bir okur olarak, Orhan Pamuk'un kısmen tarihe uygun, kısmen kurgu bir roman kaleme aldığını düşünüyorum. Kitabın konusundan kısaca bahsetmek, kanaatimce mümkün değildir. Zira dolu dolu bir kitaptır ve neredeyse kitabın içeriğiyle alakalı olarak değinilmeyen bir konu kitapta kalmamıştır. Orhan Pamuk her zamanki gibi değindiği konuları tüm ayrıntılarıyla anlatmış, en ufak ayrıntılar için dahi uzun uzadıya paragraflar yazmış, okuru bunaltma tehlikesini bir çırpıda göze alarak etraflıca bir metin kaleme almıştır. Pek tabii onun bu tarzını sıkıcı bulan ve sevmeyen okurlar olacaktır. Yine belirtmek isterim ki, ben sevenlerdenim. Herkesin malumu olduğu ve benim de az önce sizlere yazdığım üzere, eser bir tarihi kurgu romandır. Romandaki karakterler,Sultan Abdülhamit, Sağlık Başmüfettişi kimyager Bonkowski Paşa, Doktor Nuri, V. Murat'ın kızı Sultan Abdülhamit'in yeğeni Pakize Sultan, genç Osmanlı subayı Kolağası Kamil, Kamil'in aşık olduğu Zeynep ve Vali Sami Paşa'dır. Tabii kitapta yüze yakın daha karakter ismi geçmektedir; ama romanın seyrini belirleyen kişiler bu saydığım isimlerdir... Biz okurlar ise Veba Geceleri isimli bu romanı Mina Mingerli'den dinliyoruz. Mina Mingerli, Pakize Sultan'ın torunudur ve bu tarihi kurgu roman ise Pakize Sultan'ın 1900'lu yıllarda, ablası Hatice Sultan'a yazmış olduğu 113 adet mektubun içeriklerini derlemesiyle oluşturulan bir kitaptır. Kitapta tıpkı şu anda yaşıyor olduğumuz gibi, yoğun bir salgınla mücadele dönemi var. Kitabı okuyanlar fark etmişlerdir ki, zaman-mekan-şartlar değişiyor; ama insanın bir salgın karşısındaki çaresizliği ve kırılgan yapısı değişmiyor. Tıpkı tarihte şimdiden yerini alacağı kesin olan "2020'li Koronavirüs yılları" gibi o dönemin Veba Geceleri de oldukça zorlu ve korkutucu geçmiştir. Orhan Pamuk kitapta Minger Adası diye bir yerden bahsediyor. Kitaptaki olayların neredeyse tamamı da Minger Adası'nda geçiyor. Gerçekte böyle bir yer var mı yok mu, inanın bilmiyorum. Araştırmaya da hiç istek duymuyorum. Çünkü bu sorunun cevabı önemli değil. Orhan Pamuk gibi bir kurgucunun romanını okuyorsanız, Minger Adası'nın gerçek olup olmadığını bilmek size hiçbir anlam ifade etmeyecektir... İşte bu Minger Adası'nda korkutucu veba salgını baş gösterince dönemin padişahı Sultan Abdülhamit önce Sağlık Başmüfettişi kimyager Bonkowski Paşa’yı, onun arkasından da genç ve başarılı Doktor Nuri’yi salgını durdurması için adaya gönderiyor. Doktor Nuri'nin eşi Pakize Sultan da onunla birlikte adaya gidiyor. Salgınla mücadele günlerinde onlara bir de genç Osmanlı subayı Kolağası Kamil eşlik ediyor. Dönemin Minger Valisi Sami Paşa'nın da "tarih"teki yeri mühim olduğundan bu paragrafta ona da yer vermemiz icap eder. İşte kitabın özeti olarak bu üç paragraf yeterlidir. Gerçekleşen olayları ve detayları merak eden okurların kitabı okumaları şarttır. Şimdi gelelim kitaptaki en sevdiğim detaya: Orhan Pamuk'un kurgulamış olduğu 1900'lü yılların Osmanlı Devleti gerçekten de Türklerin, Ermenilerin, Rumların, Kürtlerin vs. bir arada yaşadığı, başka deyişle bir arada yaşamanın mümkün olduğunu gösterdiği yıllardır. Tabii 1900'lü yılların öncesi de öyledir; ama bu yazıda sadece Veba Geceleri isimli romandan bahsettiğim için öncesine değinmiyorum. Zaten çok tarih bilgim de yoktur. Çünkü tarih denildiğinde dikkate aldığım tek alan, "yakın tarih"tir. Yakın tarihimizde de Ermenilerin ve Rumların rolü çok büyüktür. (Bu cümleden Kürtleri çıkarmamın nedeni hala Türklerin ve Kürtlerin bir arada yaşadığı bir devlet olmamızdır.) Ben İstanbul Şişli doğumlu bir insanım. Çocukluğum da İstanbul Kurtuluş'ta, Ermenilerin ve Rumların çoğunluk oluşturduğu bir yerde geçti. Tabii şu anda Kurtuluş'ta çoğunluk Ermenilerden ve Rumlardan oluşmuyor. Ancak benim çocukluğumun geçtiği 8 dairelik binanın 5 dairesinde Ermeni veya Rum komşularımız vardı. Bunlardan neden bahsediyorum? Çünkü Ermeni demek Rum demek bize uzak ırklar demek değil... Çok değil 100 yıl öncesine kadar bizimle aynı devletin vatandaşları olan, aynı sofrada ekmeğimizi paylaştığımız bu insanlar, tıpkı bizler gibi bu vatana hizmet etmiş kişilerdir. Hatta sinemada, tiyatroda, güzel sanatlarda, inşaatta, ticarette vs. birçok alanda 1900'lü yıllarda öncü rol almış ve ülkenin bu tür alanlarda ilerlemesine büyük katkı sağlamışlardır. Yeşilçam'da yan karakter olan birçok oyuncu şimdilerde pek konuşulmaz ama Ermeni veya Rumdur. Dolayısıyla Orhan Pamuk'un da 1900'lü yılları anlattığı bu eserinde Ermenileri ve Rumları, daha doğrusu gayrimüslimleri, tıpkı bizler gibi anlatması benim çok ama çok hoşuma gitti. Bu konuya değinmeden inceleme yazmam, hem kendime hem eski komşularıma hem Orhan Pamuk'a haksızlık olurdu. Şimdi gelelim bu kitabı okurken kafamda oluşan tuhaflıkların sebeplerine... Orhan Pamuk daha önce ondan fazla roman yazmış Nobel ödüllü bir yazarımız. Fakat daha önceki hiçbir kitabını bu denli insanların önüne ısrarla servis etmemiş ve bu denli reklamını yapmamıştır. Bunun sebepleri için kendimce cevaplarım var; ama bu cevabı direkt size sunmaktansa incelemenin içerisinde yakalamanızı tercih ediyorum. Ne oldu da Orhan Pamuk bu kitabını bunca övdü, bunca reklam yaptı ve canlı yayınlarda bu kadar açıklama gayretine girişti? Zira Orhan Pamuk'un bazı kitapları vardır ki, hala sır perdesi aralanmamıştır, her okuyan ayrı anlamlar çıkarır. Okur kıvranır durur da Orhan Pamuk çıkıp o konuda bir açıklama yapmaz. Şimdi ne oldu da yazdıklarını okurlara açıklama gayretine girdi? İşte kafamda oluşan bir tuhaflık bu. Yazımın başlarında da sorduğum gibi, tarih ne kadar kurgulanabilir? Bu soruyu çeşitli şekillerde sormak mümkün. Bir çeşidini daha ortaya sunmak istiyorum: Tarih ne kadar kurgulanmaya müsaittir? Lise zamanlarımda tarihi kurgu kitapları okuduğumu hatırlıyorum. Barbaros Hayrettin Paşa'yı veya Turgut Reis'i anlatan kurgulanmış tarihi romanlar okuduğumu çok iyi hatırlıyorum. Kurgulanmış dememin sebebi, tarihi karakterlerin adeta efsaneleştirilmiş ve masal kahramanına çevrilmiş olması... Günümüze gelirsek, televizyonda hemen her kanalda bir tarih dizisi yer almıyor mu? Peki bu diziler ne kadar tarihi gerçeklikle örtüşüyor, hiç sorguladınız mı? Bu dizilerin hiçbirini izlemeyen bir insan olarak izlediğim fragmanlara birçok defa güldüm. Çünkü gerçek dışı olduğu ve kurgulama yönünün bayağı abartıldığı çok kolay anlaşılabiliyor. Peki bunca dizide tarih farklı şekillerde kurgulanmış olarak önümüze servis edilirken, bunca romanda tarih kurgulanmış bir şekilde yazılırken, Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un bu yönde bir tarihi roman yazması neden garipsenir? Peki tüm bunların yanında Orhan Pamuk bir de çıkıp, romanın çok güzel bir dizi olacağını, görüşmelere açık olduğunu ama karışacağını söylemesi tesadüf müdür? Acaba Orhan Pamuk son dönemlerin modası olan "Abdülhamit hayranlığı"nı, yazmış olduğu bu tarihi eserle eleştirmekte ve alternatif bir "Abdülhamit karakteri" mi göstermeye çalışmıştır? Kafamda yine bir tuhaflık... Bugüne kadar yazmış olduğu her yazıyı "Orhan Pamuk bir romancıdır," veya "Orhan Pamuk iyi bir kurgucudur," diyerek savunmuş insanlar var. Ben de bunlardan biriyim. Değişmiş de değilim yanlış anlaşılmasın. Fakat Orhan Pamuk'un hiç bu kadar siyasete yakın bir romanını hatırlamıyorum. Beni bu şekilde düşünmeye iten, Orhan Pamuk'un yakın tarihi kurgulamış olması mıdır, Abdülhamit hakkında sürekli eleştirel bir roman kaleme alması mıdır, bunun yanında buram buram Mustafa Kemal kokusunun burnumuza geldiği Kolağası Kamil'i övmesi ve sonsuza kadar hayranı olacağını romanın içerisinde belirtmesi midir, bilemiyorum. Fakat bu romanın içerisinde bir şekilde siyasi görüş yansıtması, hükümet eleştirisi, tarihçi eleştirisi bulunduğunu düşünüyorum. Bu da kafamda ayrı bir tuhaflık daha oluşturuyor. Çünkü ilk defa "kurgucu Orhan Pamuk"un kurgucu olmaktan çıkıp siyasi görüşlerini belirttiği bir roman yazdığını düşünüyorum. Yine yanlış anlaşılmaması adına belirtmek isterim ki, eleştirmiyorum sadece tespitte bulunuyorum. Çünkü Pamuk'un bu yaklaşımı hem benim dünya görüşüme uygundur hem de siyasi görüşlerime yakındır. Fakat romancı kimliğini kaybedip muhalif kimliği kazanması da istemeyeceğim bir durum olduğu için bu konuya bir şerh koymak istedim. Tabii son bir konuya daha değinmek şarttır. Benim kafamdaki bunca tuhaflıklara karşın, Orhan Pamuk çıkıp da "Kardeşim sen ne diyorsun? Bunlar kurgu, kurgu!" dese haklıdır. Çünkü gerçekten de kurgudur. Ama insana acayip şeyler de düşündüren bir kurgudur. Zaten kitabın içerisinde de kendisini haklı çıkaran argümanlara fazlasıyla yer vermiştir. Yani bu romana dil uzatıldığı anda emin olun ki Pamuk'un size en ağır cevabı kitabın bizzat içerisinde yer almaktadır. Yani yine yaş tahtaya basmamıştır. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Veba Geceleri
Veba GeceleriOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20216,7bin okunma
··
1.884 görüntüleme
Necip G. okurunun profil resmi
İncelemeni okurken aklıma yine o bilindik Afrika atasözü geldi: “Aslanlar kendi hikayelerini yazana kadar avcıların hikayelerini dinlemek zorundayız.” Tarihin ideolojik olarak okunup yazılması her dönem vardı ama son yıllarda bunun dizilere, sanata, edebiyata yansıması çok daha fazlalaştı. Tarih, tıpkı seks gibi ‘satan’ bir konuma yükselince herkes bundan payını almak için kendi meşrebince bir ‘ürün’ ortaya koyuyor. Orhan Pamuk maalesef artık özgür bir yazar değil. Nobel ödülü, onun prangası oldu. Benim Adım Kırmızı’yı yazarken gerçekten de mütevazi bir tarihçi gibiydi. Tarihi kurgulamanın en güzel örneklerinden biridir o roman bana göre... Ancak senin de okurken dikkatinden kaçmayan ve bizimle paylaştığın o tuhaflıklar çok da ‘mütevazi bir tarihçinin’ kaleminden çıkmış gibi görünmüyor. Yeni bir dizi yayına girdiğinde dizi konuşulsun diye başrol oyuncuları arasında hemen bir aşk dedikodusu çıkartılır ya, artık Pamuk’un da yeni bir roman yazdığında böyle bayağı yollara başvurduğunu düşünmeden edemiyorum. Kitaptaki bazı karakterlerin de bu PR sürecine katkı sunması için eklendiğine inanıyorum. Salgını anlatan bir romanın salgın döneminde piyasaya çıkmasına da tesadüf deyip geçmek bana biraz safça geliyor. Kısacası, masum değiliz hiçbirimiz deyip kapatıyorum bu bahsi:) Emeklerine sağlık değerli dostum. İncelemede öne çıkardığın konular ve sorduğun doğru sorular, fikir edinme sürecinde oldukça katkı sağladı. Selam ve sevgilerimle...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Kesinlikle aynı fikirdeyiz Necip Abi. Biz okurlar kafamızı karıştıran, bizi yönlendirme amacı güden metinler görünce durup eseri sorgulamaya başlıyoruz. Bu zamana kadar Pamuk eserlerinde bunu hissetmemiştim; ama bu eser kafamı karıştırdı... Katkın için teşekkür ederim. Selamlar ve sevgiler :)
4 sonraki yanıtı göster
emine okurunun profil resmi
On kitabını okumuş " Veba Geceleri" kitabını da hemen almış ama daha okumamış Orhan Pamuk severlerden biri olarak😉incelemenizi muazzam buldum, kaleminize sağlık..Kitapları okumadan önce incelemelerini okumak tercihim değil ama bahsettiğiniz 'tuhaflık' kitap çıkar çıkmaz başladığı için bu kitapta kaliteli inceleme okumak şart oldu. Ama bu incelemenin üstüne artık inceleme okumam direkt kitap😉👌 Tekrar emeğinize sağlık...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Orhan Pamuk ile ilgili profilimiz benzermiş Emine Hanım. Ben de 1 hafta önce başladım işte... İncelemeyi beğenmenize sevindim. Umarım siz de okuduktan sonra bir şeyler yazarsınız. Teşekkür ederim :)
Kaan okurunun profil resmi
Tarih, büyük ölçüde kurgudur. Zweig'ın yeni bitirdiğim kitabının bir bölümü, "Bizans'ın Düşüşü"ne ayrılmıştı. Aynı olaya farklı isimler vermemiz bile her şeyi özetlemiyor mu? Ancak ben bununla yetinmeyerek Zweig'ın anlatimindan manidar bir örnek vereceğim. "Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi yeğlerim" diyen Lukas Notaras'ı, bilmeyenimiz çok çok azdır lakin Rumeli Hisarı yapılırken yıkılıp taşlarından faydalanilan kiliseyi veya şehir ele geçirildikten sonra Padişah II. Mehmet'in emri ve izniyle askerler tarafından 3 gün boyunca kıymetli tüm eşyalar dahil ve kadın, çocuk demeden her insanın yağma edilmesini bilenimiz oldukça azdır. Ama Fatih Sultan Mehmed'in Ayasofya'da korkan ahaliye meşhur söylevini yine bilmeyenimiz yoktur. Şimdi, eğer tarih kitaplarımızı baz alarak klasik bir Fatih Sultan Mehmed filmi çekerseniz, herkes sizi takdir eder, bilhassa yaşadığı muamma Ulubatlı Hasan'ın burçlara bayrağı diktiği an, 80 milyonun gözleri yaşlı, elinde oklavalarla "Allah Allah" nidalari attığını hayal edebiliriz rahatlıkla. Hatta halkımız malum, dramı sevdiği için dramı artirmak için tarihte olup olmadığına bakmadan kurguya bir de, Bizans imparatorunun savaş öncesi bir camiiyi kilise yaptığını eklediniz mi tadindan yenmez. Ve hatta bu yüzden, elinde oklavalarla Tofaş'ına atlayan bey babalar ve yiğit gençler bu kilise haline getirilmiş camiileri aramaya çıkabilir öfkeyle. Öte taraftan, bir romancı veya kurgucu, yıkılan veya yikilmaya yüz tutmuş ve dönemin kanunları gereği onarilmasi yasak olan kiliselerden veya camii haline getirilmiş kiliselerden mağdur olan kesim gözüyle bir roman ortaya çıkarırsa vay onun başına geleceklere! Hele hele 3 günlük yoğun yağma eylemini de detaylıca anlattı mı, memlekette ne kadar oklavali yiğit varsa soluğu klavyelerinin başında alarak klavye üstüne klavye bozarlar. Ama ben yine, tarih kitaplarimiza bakacak olursak eğer "milli kahramanimiz" sayılabilecek Lukas Notaras'a gelmek istiyorum. Onun bu eylemini bize ne kadar büyük, ozverili, adil bir davranış olarak gösterirler. Ancak bir Batılı olan Zweig açısından Notaras, iki kilisenin ve de düşmana karşı birlik olmak üzere olan Avrupanın bu birlik beraberliğini bozan bağnaz, tutucu biridir. Şimdi kolaylıkla Zweig'ın tarihi çarpıttığını, sacmaladigini iddia edebilirsiniz ancak sadece iddia edebilir ve bundan öteye gidemezsiniz. Her ne kadar tarihi gerçekler olarak gördüğünüz şeyleri "mutlak gerçekler" olarak kabul ediyor olsanız da, bu çoğunlukla öyle değildir. Nerede ve ne zaman doğduğunuzla ve kim olduğunuzla yakından alakalidir çünkü bu gerçekler. Ve kim olduğunuz da yine birçok açıdan nerede ve ne zaman doğdunuzla yakinen ilişkilidir. Tarihle ilgili sorularının bulunduğu paragrafin hoşuma gittiği için ben de bu konuda kısa bir şeyler yazmak istedim Semih, incelemen çok güzel olmuş, kalemine sağlık. :) Sonra, birkaç gündür bilhassa Twitter'da insanlar "Orhan Pamuk'u yakalim mi keselim mi yiyelim mi vs" gibi farklı metotlar üzerinde tartışıyorlar. Vay Atatürk'e hakaret edilmiş, dalga geçilmiş. Ben kitabı henüz okumadım ama bu iddialara dayanak olarak sunulan kısımları okudum. Bir kere bir romanın salt bir kesitini alıp bir sonuca varmak bence baştan mantıksız olsa da yine de salt bu kesitlere baktığım vakit ben hakaret falan görmedim. Dalga geçiliyor mu geçilmiyor mu ben ilgili kısımlardan (iddia edenlerin verdiği kısımlar bunlar sadece) iddia edenlerin ayaklandigi gibi bir durum sezmedim. Bunlara ek olarak, Atilla İlhan'ın zamanında Orhan Pamuk hakkındaki bir yazısına denk geldim. Soner Yalçın görse komplo teorisyenliginden emekliligini isterdi bu yazıdan sonra, üstada saygıdan. İnsanlar çok kolay büyük iddialarda bulunuyorlar ama altlarini doldurmaya gelince bunu, çok kolay galeyana gelen oklavalilara birakiyorlar. Başka zaman Kadir Mısıroglu vb isimlerden ve bunları destekleyen kesimden kanıt, belge vb isteyenler, iddia eden taraf kendi adamları olunca hemen kanıt, belge vb aramaz oluyorlar. Tarihi dizi, roman demişken buradan bir örnek vereyim; Yakın zamana kadar Kanal D'de, Kurtuluş Savaşı sürecini anlatan bir dizi vardı. Dizide herkes vardı neredeyse ama bir Mustafa Kemal Paşa yoktu. Arada sırada ondan bir telgraf, mektup vs veya onun bir fotoğrafı ortaya çıkarılıyor ve gözler yaşlanıyordu. Kimse de bu dizide neden Mustafa Kemal Paşa karakteri canlandırılmıyor diye sormuyordu. Bence bu durum, az önce mevzu bahis ettiğim kesimin nasıl da eleştirdikleri kesime benzediklerinin bir işaretidir. Bu noktada aklıma Falih Rıfkı'nin "Babanız Atatürk" adlı kitabı geliyor ama okumadım kitabı, sadece yazarin bu ismi neden verdiğini gördüm bir alintida. Ben bu ismi hoş bulmuyorum ve bir başka işaret olarak buraya koyuyorum. Son olarak, "Atatürk de eleştirilebilir tabii ki," sesleri de duyabiliyorum lakin herkes de biliyor ki, birisi Atatürk'ü eleştirince kendim de dahil, annemize babamiza sövülüyormuş gibi tepki veriyoruz ve mantıklı düşünemiyoruz; bu övünülecek bir şey değil ayrıca. En azından ben bu durumdan kurtulmaya gayret ediyorum. Nerede ve ne zaman doğduğuma karar veremiyorum ama en azından kim olduğumun yönünü elimden geldiğince ben belirlemeye çalışıyorum. Durum bu iken Atatürk'ün masumane bir mizah konusu yapmak bu ülkede oklavaları yemeye meydan vermek anlamına geliyor. Bunun övünülecek bir şey olup olmadığına da siz karar verin.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Bu zamana kadar seninle birçok konuda düşüncelerimizi paylaştık. Böyle bir yorum yapacağını tahmin etmiştim. Katılıyorum tüm yazdıklarına. Bakış açın o kadar doğru ki... Tabii benimkine uygun olduğu için “doğru” diyorum :)
2 sonraki yanıtı göster
fazi okurunun profil resmi
Semih inceleme çok iyiydi. Senin kafanda oluşan o tuhaflık bende de var. Yazdığın tüm detaylara katılmakla birlikte, kurgu tarih ve kurgucu Pamuk meselesine değinmene de ayrıca sevindim. Senin de fikirlerini aşağı yukarı bilsem de tam anlamıyla aydınlanmış oldum. Emeğine sağlık canım arkadaşım...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Fazi. Okurken zaten düşüncelerimizi fazlasıyla paylaştık birbirimizle. Etkileşim halinde okumak güzeldi :)
Ayşe* okurunun profil resmi
Semih tespitlerin çok güzel, ağzına sağlık. Veba gecelerinin bu kadar ortalığa dökülüp, böylesine gündeme sürülmesindeki en büyük payın pandemi döneminde olmamız olduğunu düşünüyorum. Bunun da yayınevi ile alakalı olduğu geliyor nedense aklıma. Orhan Pamuk'un önceki kitaplarında sosyal medyanın bu kadar yaygın olmaması sebebiyle sanırım kendisini daha fazla izleme, görme fırsatı yakalıyoruz, ben bunu fırsat olarak görüyorum. Bir nedeninin de, belki de Orhan Pamuk'un popülerliğini görmek istemesi, bu fırsatı da kitabı çıkmışken değerlendirmek istemesi gibi de düşündüm. Bana iğreti gelmiyor, aksine memnuniyet duyuyorum. Siyasi kısımda da, Orhan Pamuk'un bir muhalif olabileceğine hiçbir zaman inanmadım. Belki hayalindeki karakterler olabilir ama birey olarak Nişantaşı'lı Orhan Pamuk'tan hükümete muhalif olabileceğini hiç sanmıyorum :) Orhan Pamuk romanlarında mevcut koşullardan beslenmeyi çok sever, saf ve düşünceli romancı'da bundan bahsetmişti, Atatürk gibi bir tarihi figürü eline almasının nesi garip onu da anlamadım ben. Salt düşmanlıkla yaklaşılırsa eleştirilecek bir sürü şey bulunur, ama biz onun maharetli bir kurgu ustası olduğunu biliyoruz. Bizi yine şaşırtmadığı için ben memnunum, seni de öyle görüyorum. Ağzına sağlık tekrar.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Ayşe. İlk paragrafta yazdığın gibi bir durum olabilir belki; ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Biraz daha art niyetliyim sanırım :) İkinci paragrafına katılıyorum. Fakat okuyup bitirdiğinde bence sen de bana yakın düşüncelerde olacaksın. Çünkü biraz şaşırtıcı benzerlikler ve karşılaştırmalar var kitapta :) Tekrar teşekkürler. Yorumunu görmek beni mutlu etti.
1 sonraki yanıtı göster
Yeşim okurunun profil resmi
Tıpkı "Veba Geceleri" gibi dolu dolu bir inceleme yazmışsın. Eline sağlık Semih 🌿
Semih Doğan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Yeşim. Bir süredir kafam dolmuştu. Sanırım bir kısmını boşalttım bu vesileyle :)
Demet okurunun profil resmi
Eline sağlık Semih. Kitabı henüz bitirmedim, ancak gayet beğendim. Son paragraflarda değindiklerine göz gezdirdim kitabı bitirmediğim için, yalan yok. 🤪Spoiler vermemişsindir sen, ama tadı kaçmasın okuduğumun. :)) tekrar eline kalemine sağlık.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Spoiler yok bence ama kitaptan bahsediyorum sonuçta :) Karar senindir Demet. Teşekkür ederim. Sen de inceleme yazınca tokuştururuz incelemeleri :))
2 sonraki yanıtı göster
Melike Sena okurunun profil resmi
Semih o kadar güzel bir inceleme olmuş ki... Emeğine sağlık arkadaşım.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Melike. Beğenmene sevindim...
Rîndkeş okurunun profil resmi
Güzel insan, kitap sonrası incelemeni sıcağı sıcağına okuyorum. su gibi aktı vallahi eline sağlık !!! ( Bu inceleme üzerine başka inceleme hadsizlik olur :))) diyerek vazgeçtim :) selamlar
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok naziksiniz. Yorumunuzu okuyunca mutlu oldum. Teşekkür ederim. Selamlar benden :)
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.