Kitap okumak insanı geliştirebilir de geriletebilir de. İlkinin nedenleri üç aşağı beş yukarı herkesin malumu olduğu için onu şimdilik geçelim. İkincisine gelelim: Kitap okumak, insanı neden geriletir? Ben, bu konuda sıkça gözlemlediğim iki nedenden kısaca bahsedeceğim.
Bizim gibi düzenli kitap okuma oranlarının düşük olduğu toplumlarda kitap okumak, kişinin entelektüel hiyerarşide üst konumda hissetmesine neden olur ve bu da kişinin egosunu fazlasıyla tatmin eder. Bunun artısı, kişinin özgüvenini yükseltmesiyken eksileri eğer dizginlenemezse aşırı kibirli biri haline gelme, akabinde gelişecek megalomani ve narsizmdir. Bu noktadan sonra kişi, kitapları kendi gelişimine değil bu özelliklerinin gelişimine katkı vermesi için okur, tabi kendisi bunu ya kabul etmez ya da bunun böyle olduğunun hiç farkında olmaz. Kısacası, okunulan her kitaptan sonra başkalarından tebrik, övgü ve başka türlü olumlu yorumlar bekler.
Kitap okuma eylemini siyasallaştırmak ve politik bir kavga arenası haline getirmek, bir başka gerileyiş nedenidir. Kitap okumanın politikadan tamamen kopuk bir mecra olduğunu söylemiyorum tabi ki, benim işaret ettiğim husus, kişisel siyasi düşüncelerin tamamen okuma eylemiyle bir bütün oluşturup, farklı fikirlerin yer aldığı kitaplara, yazarlara ve bunları okuyanlara karşı çeşitli ön yargılara sahip olunmaya başlanması hatta bunların birer rakip, ülkedeki politikayla ilişkili sorunların müsebbibi ve bunla ilişkili olarak bir düşman gibi algılanmaya başlanmasıdır. Ayrıca, bu tarz bir okuma eylemi içindeki kişilerin kendilerini toplum için bir rehber, öğretmen, yol gösterici olarak konumlandırmaları sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bunun sonucunda kişi, sürekli olarak başkalarının okuduklarıyla ilgilenir. Bu, başta sağlıklı bir durum gibi gözükse de ilerleyen süreçte rahatsız edici bir hale gelebilir ve kişi, başkalarını kendi 'okuma tarikatı'ndaki birer mürit olarak görmeye başlayabilir. Bu noktadan daha ilerisinde ise bu kişi için okuma alanı tamamen bir savaş arenası haline gelir, artık burada dost veya düşman vardır sadece. Yani ya onun istediği kitapları, yazarları okuyanlar ya da tam zıddı fikirleri barındıran kitapları ve yazarları okuyanlar. Bununla birlikte, böyle bir kişi her zaman en az bir düşmana ihtiyaç duyar, yani kendi varlığı artık tek başına bir anlam ifade etmez, hatta var olduğunu hissedebilmek için sürekli surette 'hayali' düşmanlarla kavga etmesi elzemdir. Adeta kendini 'hayali' bir hapishaneye mahkum etmiştir.