Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

300 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Tabuları Yıkmak
Herkese merhaba. Kurgu dışına nadiren çıkabilen ve bu tarz kitapları diğerlerinden daha yavaş ve daha zor okuyabilen biriyim. Ancak okuduğum son dört kitaptan üçü bu şekilde oldu ve ben bunlar arasında en etkileyici, en sarsıcı bulduğum -belki de ben bu tarz kitaplara alışık olmadığım için bana üst düzey geliyor- üslup olarak da en beğendiğim; hepsinden ziyade kendime ve çevreme en yakın bulduğum kitabı incelemek, daha doğrusu tanıtmak istiyorum. Detaylara girmeden önce ebeveyn, öğretmen olan/olacak olan herkesin, bilhassa da psikoloji/psikiyatri alanlarında ilerleyecek olan; bundan ziyade kendisini ya da çevresindekileri -çocuğunu, öğrencisini, anne babasını- sorunlu bulan herkesin okuması gerektiğini düşünüyor, okumanızı tavsiye ediyorum. Kitap; dört ana bölüm, bir mektup, kitap tavsiyeleri ve dipnotlar bölümünden oluşuyor. Yazar Nihan Kaya, geçmişinde Alice Miller eserleri üzerinde çalışmalar yapmış ve kitabında da
Alice Miller
Alice Miller
’dan,
Thom Hartmann
Thom Hartmann
’dan ve
Kurtlarla Koşan Kadınlar
Kurtlarla Koşan Kadınlar
kitabından bol bol alıntılar yaparak tespitlerini güçlendirmiş. Hemen bütün bölümlerde üzerinde en fazla durulan iddia ve söylem; ebeveynlerin, çocukları için yapmak zorunda olduklarını yapmasının onları iyi yapmayacağı, anne-babanın bilerek ya da bilmeyerek çocuğa yaptığı kötülüklerin/sınırlandırmaların/istismarların hiçbir gerekçeyle (özellikle de “senin iyiliğin için yaptık” ifadesiyle) kabul edilemeyeceği, iyilik kisvesine gizlenemeyeceğidir. Ayrıca annelik-babalık görevlerinin kutsallaştırılmasının; çocuğu en fazla istismar eden, onun hakkını en fazla yok eden, onu en fazla yaralayan unsurların kökeninde yattığı somut örneklerle gösterilmeye çalışılmış. İlk bölümde çocuğu tanımanın, sevmenin ve ona gereken ilgiyi göstermenin, maddi ihtiyaçları gidermekten daha önemli olduğu üzerinde durmuş Nihan Kaya. Bu bölümde “Saygı, fedakârlık, öz güven, çocuğu birey olarak kabul etme, anne babaların hatalı olup olmaması, depresyon nedenleri” gibi konularda çok yerinde olan ulusal ve evrensel tespitler yapıldığını düşünüyorum. Bölümde en çok dikkat çeken şeylerden biri çocukların ilgi ve sevgi ihtiyacına yönelik yapılan bir deneydi. Merak edenler için: #130917333 Eğitimin ortaya çıkış nedenleri üzerinde başlayan ikinci bölümde okul ve öğretmen figürleri, müfredat gibi kavramların çocukların yeteneklerini, meraklarını, bireysel farklılıklarını ve devrimci ruhu yok edip öğrencileri itaatkâr birer köle haline getirme amacı bizlere aktarılmış. Bunun yanında anne-babanın her zaman suçsuz, çocuğun her zaman suçlu görüldüğü anlayışının çocuk istismarlarını artırdığı savında bulunulmuş; toplumun da anne-babayı yüceleştirerek çocukta “kendini her zaman haksız görme” hissi yarattığı farklı örneklerle ortaya konulmuş. Üçüncü bölümdeki en önemli noktalar “sen bizim elimizde büyüdün, altını ben temizledim, saçımı süpürge ettim” gibi ifadelerle çocuklar üzerinde hak sahibi olmanın yanlışları, çocukların yanında bir şeyleri konuşmak/konuşmamak gibi kararların önemi, çocukları “kurban” etmemizin onların hayatındaki etkisiydi. Çocukların öfkelerini, küskünlüklerini engellemenin çocuğa vereceği zararlar örneklerle detaylandırılmış. Dördüncü bölümde günah keçilerinin hep çocuklar görülmesi, suçsuz olsalar bile çocukların her zaman birilerini “affetmeye” zorlanmaları, “içine atma”nın sorunlara etkisi; toplumun, hukuki mercilerin, psikologların dahi suçluyu masumlaştırma ya da anne-babayı her daim kusursuz bulma çabaları gibi konular üzerinde durulmuş. Buradaki en önemli noktalardan biri ise “gösterilmesi gereken kişiye gösterilmeyen öfkenin topluma yöneltileceği” iddiasıdır ki Adolf Hitler örneği bu anlamda son derece çarpıcıydı. (Alice Miller, toplama kamplarında bulunan biri olarak Hitler’i daha doğru tanıyabilen birisi, bu nedenle bu örneğin dikkat çekici olduğunu düşünüyorum.) Ayrıca kitlenin gözünde çocuğun ve ailenin yeri, çocukların değersizleştirilmesi gibi farkında olmadan ya da “yüce” bir amaç uğruna bilerek yapılan yanlışlar değerlendirilmiş. Kitaba yönelik olumlu ve olumsuz çok fazla eleştiri var; değinilen konuların her zaman güncelliğini koruyacak olması, çocuğu öne çıkarması yönleriyle olumlu bakılırken üslûbunun sertliği, Alice Miller’dan çok fazla alıntı yapılması, aynı konular etrafında çok fazla dolaşılması ise olumsuz değerlendirilmiş. Üslûbun sert bulunması alışık olduğumuz ve esiri olduğumuz düşünceleri yıkma çabası nedeniyle düşünülmüş olabilir. Kaldı ki bu çabasında aşağılayıcı, küçük düşürücü bir dil kullandığını düşünmüyorum. Konunun toplumsal bir eksiklik olan “çocuğu önemsemek” olması ve ne yazık ki bu alanda insanlığın geri kalmış olması, yazarın kendi sesini bir “çığlık” ile duyurmasını gerekli kılmış. Ve çığlıklar bazı kişileri rahatsız edebilir, bu da normaldir. Ayrıca metinde “sen” dili yerine “ben” dilini tercih ederek suçlayıcı yerine onarıcı bir dil kullanmayı tercih etmiş yazarımız. Kitaba dair şahsi görüşüme değinecek olursam, zaman zaman kendime ve çevremdeki kişilere yönelik üzüldüğüm, şaşırdığım, kızdığım tespitler bulmak, bunların altında yatan sebepleri anlayabilmek, toplumsal sorunların nasıl olup da tek bir birey kaynaklı olabileceğini görebilmek açısından verimli bir kitap oldu benim için. Geçmişe dönüp baktığımda annemin bize karşı disiplinli, babamın ise çok rahat davrandığını görür; çevremdeki arkadaşların başarılarına bakıp “keşke babam çok otoriter olsaydı, daha iyi yerlere gelirdim.” dediğim olmuştur. Bunu hala diyenlerin de olduğuna eminim. Disiplini dışarıdan beklemenin sağlıksızlığını zamanla öğreniyor insan. Annem, babam, teyzem, eniştem, öğretmenim, dedem vs. benden daha deneyimli, ne derlerse doğrudur anlayışının sağlıksızlığını da zamanla, yaşayarak öğreniyoruz. Kitap, bana bunları ve daha fazlasını anlattı, eminim sizlere de anlatacağı bir şeyler vardır. Keyifli bir sohbet esnasında kitabı belirlediğimiz, okuma konusunda beni teşvik eden ve kendisini epeyce yavaşlatmama rağmen bana eşlik eden; bununla birlikte bu incelemeyi derleyip toplamamda, eksik gördüğüm noktaları görmemde destek sunan https://1000kitap.com/ALCESTE’a çok teşekkür ediyorum. İncelemeyi Nihan Kaya’nın kendi kitabı için yazmış olduğu şu sözlerle bitirmek istiyorum: “Bir çığlık olan bu kitap, dilsizleştirilmiş, ağzı bantla kapatılmış çocuğun yardım çığlığı; duyulmak için çırpınan, başka derdi olmayan bir çığlık; anne-babalara bağıran bir çığlık değil ya da onları hizaya getirme mercii değil.” (s. 208) Keyifli okumalar!
İyi Aile Yoktur
İyi Aile YokturNihan Kaya · İthaki Yayınları · 20186bin okunma
··
11,7bin görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Büyüklere saygı, küçüklere sevgi diye büyütülmüş bir nesiliz. O yüzden büyükler ne derse doğru mantığı ile kabul etmişiz. Buna en çok da anne ve babalar dahil. Dediğin gibi yaşadıkça her söylediklerinin doğru olmadığını anladık. Ben çocuklarıma küçük olsun, büyük olsun herkese saygı duyun derim. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama saygı duymak zorunda. Bir anne, babanın çocukları için yaptıkları asla konu olmamalı bence. Anne, baba bunu dile getiriyorsa bence bencillikten kaynaklanıyor. Ancak ve ancak bencil insanlar yaptıklarını birilerinin başına kakar. Bütün yapılanlar bana göre iyilik değil, olması gerekendir. Bir anne, baba iyilik olsun diye değil, olması gerektiği için çocukları için bir şeyler yapmalı ve yapar. Ben bu şekilde düşünüyorum. Yazar, alıntılardan ve incelemenden okuduğum kadarıyla doğru tespitlerde bulunmuş. Bu arada ellerine sağlık. Çok faydalı bir inceleme olmuş.
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Çok doğru noktalara değindiniz Sultan Öğretmenim, yazar da benzer konulara değindi. Özellikle anne - babanın yaptıkları şeyleri çocuklarına sürekli dile getirmesi konusunda. Bunun fedakarlık olmadığı, sözlüğü dünyaya getiren anne babanın sorumluluğu olduğunu üzerine basa basa vurguladı. Yorumunuz ve görüşleriniz için çok teşekkür ediyorum :)
1 sonraki yanıtı göster
Öğretmen Hanım okurunun profil resmi
Ne zaman bitireceğinizi merak ediyordum. Gerçekten etkileyici bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okuma listeme almıştım alıntılarınızı okurken. Çok güzel bir inceleme olmuş.
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum, gerçekten okunup incelenmeye değer bir kitap, karşıt görüşlerde olunulsa bile okunması gerek diye düşünüyorum. Bu arada ben de merak ediyordum ne zaman bitireceğimi, neyse ki çoooooooook geç bitirmedim 😄
1 sonraki yanıtı göster
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Kitapla ilgili favori iki alıntımı paylaşmadan gitmeyeceğim :))) « .. çocuğu ömür boyu uğraşacağı problemlerle sakatlayacaksanız, o çocuğu doğurmayın. » (s.111) « Çocuk, bir oyuncak ya da kedi yavrusu değildir; potansiyellerini geliştirmesi için büyük miktarda sevgi, ilgi, bakım isteyen bir ihtiyaçlar yumağıdır. Buna hazır olmayan insanlar, çocuk yapmamalıdır.» (s.245) ( Canı sıkıldıkça çocuk yapan millet olduğumuz için bu iki alıntı benim düşüncemin de özünü oluşturuyor. Keşke; yaşlandığımızda bize baksın diye, kız oldu erkek de olmalı diye (tersi de olabilir), bir tane de kardeşi olsun diye, kazara oldu diye, çocuk evin neşesi - bereketi diye, bunlar büyüdü bir tane daha yapalım diye diye...bol bol çocuk yapan bir millet olacağımıza çocuklarımızın sesini duyabilen, anlayabilen, saygıyı görmek istediği kadar vermeyi de bilen ebeveynler olarak önce kendimizi yetiştirmeyi becerebilseydik. Ama bu konular zaten toplumun tepkisini çektiği için birçok okurun dahi yazarı anlamadan yargıladığını düşünüyorum. ) İçimi de döktüğüme göre kaçayım ben :)) 🙋🏼‍♀️🌸
The  Misanthrope okurunun profil resmi
Hem bu güzel öneri için hem bana eşlik ettiğin için hem de beni inceleme yazma zahmetinden kurtardığın için ben teşekkür ediyorum. Birlikte okumuş olmaktan çok mutlu oldum ben de :) yavaş okuma konusuna gelince 'sorun sende değil bende' diyeceğim. :)) Kitaptaki değindiğin eleştirileri bir kenara bırakırsak (ki bu konuda seninle aynı fikirdeyim) herkesin okumasını isteyeceğim bir kitap oldu benim için. Görünen o ki biz de ne olduğunun farkına varmadan birtakım kusurlu çocukluk yıllarından geçmişiz. Ama bizden sonraki nesillerin çocukluğu 'bir cehennem' olmaması için uyanmamız, bilinçlenmemiz gerekiyor. Değişime kendimizden başlayarak 'iyi bir anne - baba' olmaya çalışmak yerine çocuklarımızın aslında ne istediğini duyabilen, anlayabilen ebeveynler olmaya çalışmalıyız. Bu açıdan kitap ebeveynlere rehberlik etmekle kalmıyor, kendi içimize de ayna tutmamızı sağlıyor. Nihan Kaya'nın dediği gibi " kendisine uyum sağ­lamayan insan topluma, dünyaya doğru şekilde uyum sağlayamaz." İnceleme için çok teşekkür ederim. Emeğine, yüreğine sağlık.. 👍🏼🙋🏼‍♀️🌸
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum, eminim dopdolu bir inceleme yazardın yine, başka kitaplara diyelim artık. Çok fazla alıntı paylasmam nedeniyle utanarak daha fazla alıntı paylaşmayayım dedim, yorumlarınla bu eksikleri de gidermiş oldun, bu okuma süreci için çok teşekkür ediyorum ben de 😊🍀
Kaan okurunun profil resmi
Güzel bir kitaba benziyor, listeme aldım hemen, emeğinize sağlık. :) Ailelerin korumacılığı bence en başta çocuğun ileride oldukça özgüvensiz bir kişiliğe sahip olmasına neden oluyor. Bir kere böyle olunca da kişinin ileriki yaşamı kökten sekteye uğruyor. Genelde bu tarz aileler çocuğun yaptığı her işe karışır, aman yanlış yapmasın, bir yere kirmasin vb. gibi endişe ederler sonra çocuk 20 yaşına vs gelince de şak diye tüm sorumlulukları üzerine dört dörtlük alsın tam bir yetişkin gibi davransın diye beklerler. Sonra böyle yetişen kişi de kendi çocuğuna böyle davranır, bu kısırdongu devam eder durur.
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Teşekkür ediyorum, okununca pişman olunmayacağını düşünüyorum cidden. Korumacı aile konusunda da kesinlikle aynı fikirdeyiz, bizde "çocuk" algısı kendi başına bir şey yapmasına izin verilmeyen, "destek" ifadesini "senin yerine ben yaparım" anlayışıyla değiştiren bir aile yapımız var. Hatta bu durum öyle yerleşiyor ki bizlere, küçükken nadiren de olsa atari salonuna giderdik. Dövüşlü oyunlar vardı Street Fighter, Mortal Combat gibi... Her atarinin yanında da bu oyunları uzun zamandır oynayan ve artık oyunun uzmanı olmuş çocuklar -yaşı genellikle bizden büyük tabi- bulunurdu. Biz ilk dövüşü kaybedince o uzman çocuk gelir ve "bak burayı ben oynayıp senin yerine geçeyim." derdi; kimimiz de kaybetmemek adına onlara izin verir ve bizi hayatta tutmasını sağlardık. Bu yüzden hiçbir zaman o oyunlarda çok başarılı olamadık; o uzman çocukların, başkalarına bu şekilde izin verdiğini sanmıyorum. 😄
2 sonraki yanıtı göster
Hatice okurunun profil resmi
Etkileyici, güzel, faydalı bir inceleme olmuş emeğine sağlık✨ Anne babaların yapmak zorunda oldukları şeyleri yapmamaları onları kötü yapar peki onları ne iyi yapar?
Sıfır Virgül Beş okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Hatice :) Nihan Kaya'nın bu kitaptaki görüşlerini kısaca özetleyecek olursak öncelikle anne-babalar çocuklarını, onların duygularını iyi tanıyacaklar, bunun aksi ebeveynlerin en büyük suçu. Çocuklarının kişilik özelliklerini koşulsuz kabul edecekler, değiştirmeye çalışmayacaklar, onun seçimlerine saygı duyacaklar. Sadece büyüğe saygı duyulur ifadesini çocuğa yüklemek yerine ona saygı duyarak, onun saygıyı öğrenmesini sağlayacaklar. Çocuklarını en değerli varlık olarak kabul ediyorlarsa bunu eylem olrak da yansıtıp başka şeyleri daha değerli tutmayacaklar. Daha fazlası kitabın kendisinde ;)
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.