Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

198 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Edebiyat dünyasının tartışılan eserlerinden biri “Çavdar Tarlasında Çocuklar”. Seveni çok seviyor, sevmeyeni eseri abartılmış buluyor. Kimi travmalarını atlatamayan, iç çatışmaları ile boğuşan, uyumsuz ergen Holden Caulfield’in 4. okulundan da atıldıktan sonra geçen birkaç gününü anlatıyor kitap. Yani konusuna bakıldığında öyle ahım şahım bir tartışma yaratacak gibi durmuyor. Ancak daha ilk çıktığı 1951 yılında tartışmaların fitilini ateşlemiş bir kitap “Çavdar Tarlasında Çocuklar”. O zamanki tepki sebebi, kitabın içinde çokça argo kullanılması. 1950lerin Amerika’sında, hele Holden gibi zengin bir aileden gelen ve New York’un ayrıcalıklı okullarında okuyan bir aristokratın bu kadar ağzı bozuk resmedilmesi özellikle Cumhuriyetçileri fena kızdırmış. Kitap kimi okullarda yasaklanmış, kitabı öğrencilerine tavsiye eden öğretmenler işten atılmış, hatta Salinger “Amerikan düşmanlığı” ile suçlanmış -bize ne kadar tanıdık değil mi? Seçkin sınıf, Holden’in küfürbazlığını kendilerine bir hakaret addetmişler anlayacağınız… Aradan 30 yıl geçtikten sonra bambaşka bir sebeple tekrar namlunun ucuna oturtulmuş kitap. Bu kez tam tersi bir sebeple hem de… John Lennon’u öldüren Mark David Chapman’ın -ki Lennon’ı “masumiyetini kaybetmesini engellemek için öldürdüğünü iddia etmişti”- yakalandıktan sonra kitaptaki kahramanımız Holden Caulfield’a hayranlığını ifade etmesi ve hatta kitaptan bir pasajı savunmasında kullanması ile dikkatler tekrar kitabın üzerine çevrilmiş. Bir yıl sonra Ronald Reagan’a suikast düzenleyen John Hinckley Jr’ın, 9 yıl sonra da sevgilisini öldüren Robert John Bando’nun yanlarında “Çavdar Tarlasındaki Çocuklar”ı taşımaları ile de kitap, bu tarz uyumsuz ve kriminal tipleri suça özendirdiği iddiası ile topa tutulmuş. Bir “kült” eser haline gelmiş. Ancak kitap hala Avrupa’da ve Amerika’nın büyük kısmında liselerde yardımcı ders kitabı olarak okutuluyor. Neden derseniz? Kitap hepimize çok tanıdık bir dönemi, ergenliğin o duygusal iniş-çıkışları ile boğuştuğumuz sancılı yılları çok başarılı anlatıyor. Kahramanımız Holden’in iç sesini dinliyoruz sürekli ve onun duygudan duyguya sürüklenişini izliyoruz. Holden’in anlattıklarında bir tutarlılık var mı derseniz, yok. Holden her şeye karşı öfkeli, her şeye karşı; mutluyken bir anda bunalıma giriyor, durup dururken gülüp ağlamaya başlıyor, kimsenin onu anlamadığını düşünüyor ve sanki tüm dünya onun üstüne geliyormuş gibi hissediyor. Popüler tiplere özeniyor, ama kendisi öyle olamadığından öfkeleniyor. Cinsellik özlemi had safhada; kız arkadaşı olanları kıskanıyor, hele “o işi” yapmış olanlara gıcık kapıyor. Bir an önce büyümek istiyor Holden; barlara gidip içki almaya çalışıyor, ona göre “yetişkinlik”in simgesi sigarayı elinden düşürmüyor. Yetişkinlerin o öğüt veren halleri Holden’i çıldırtıyor, anne-babasını hem seviyor, hem sevmiyor, öğretmenlerine gıcık, hele kuralcı olanlara iyice gıcık. Büyümenin bütün sancılarını son derece üst perdeden yaşıyor ve yaptıklarının etkilerini hesaplayamıyor. Holden’in yaşadıklarını tüm ergenler aynı şekilde yaşıyor mu, tartışılır. Üzerinde hemfikir olunan bu şiddetli duygusal iniş-çıkışların her ergende yaşandığı yönünde. Kimileri bunu sağlıklı şekilde dışa vurup kolay atlatabiliyor; kimileri ise içine kapanarak ya da Holden gibi aşırı tepki göstererek zorlanıyor. Çevrenin; özellikle aile, okul ve arkadaş çevresinin yaklaşımı, bu dönemin ne kadar sağlıklı atlatıldığında belirleyici oluyor. İşte tam da bu nedenle; Holden’in hissettiklerinin sadece ona özgü olmadığı, her gencin farklı zamanlarda benzer duygular içine düştüğü ve bunun ergenliğin doğal bir sonucu olduğunun bilinmesi, bu duyguların kabullenilmesi ve üzerinde konuşulabilmesi için bu kitap okullarda okutuluyor. Öğretmenlerin mutlaka okuması isteniyor. Hem onların gençleri anlaması, hem de ergenin kendini anlaması ve -gerektiğinde-affetmesi için… Zira Holden gençlere yardım etmek istiyor: "Hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar ge­tiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakma­dan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında ço­cukları yakalayan biri olmak isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyo­rum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim." Bunun yanısıra Salinger’in kitabında az yerde vurguladığı, ancak Holden’in durumunu sadece ergenlik bunalımından çıkarıp depresyona yönelten travması da var. Küçük kardeşini lösemiden kaybeden bir genç o ve kardeşini özlüyor. Bu derin ve üstü kapanmamış acı, ergenlik ile birleşip fırtınalar koparıyor Holden’in zihninde. Ve Salinger bu depresif hali müthiş resmediyor. Kitabın ağır ilerleyişi ve tekdüzeliği kimi okuyucuda bıkkınlık yaratıyor; zira sürekli Holden’in kafasının içindeyiz ve sadece onun iç sesini dinliyoruz. Aralıksız, uzun paragrafları ve çok az diyalogla Salinger 190 sayfada bize belki 400 sayfalık okuma yaptırıyor. Bu yüzden duyulan sıkıntıyı ve pişmanlık hissini anlıyorum. Ancak bir ergenin tutarsız duygu durumunu ve düşünce sistematiğini bu kadar güzel anlatan bir kitap bence “abartılmış” sıfatını hak etmiyor. Tam tersine, benim gibi psikolojiye meraklıysanız, size son derece meraklı ve keyifli bir okuma deneyimi sunuyor. O yüzden meraklılarına öneririm.
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Çavdar Tarlasında ÇocuklarJ. D. Salinger · Yapı Kredi Yayınları · 202159bin okunma
··1 alıntı·
4 artı 1'leme
·
17bin görüntüleme
Hᥱsᥒᥲ Hypatia okurunun profil resmi
Beğenen ve mantıklı bir yorum yapan birilerinin olması çok hoşuma gitti, öncelikle bunun için teşekkür ederim. Ben sanırım hep kafasının içinde yaşayan, kafasının içindekileri anlatan karakterleri seviyorum. Kitap o yüzden bana çok akıcı geldi, aslında argolarıyla birlikte tam bir Amerikan kültürü ve tam bir Amerikan Edebiyatı👍 Karakterin o ergen haliyle yaptığı birçok tespit yerindeydi de bana göre👌
AkilliBidik okurunun profil resmi
Aynı görüşteyim, Holden'in kafasının içinde dolanmayı ben de sevdim, travmalarını da son derece gerçekçi çizilmiş buluyorum. Almanya'da yaşıyorum, kızım 10. sınıfta ve bu yıl "Çavdar Tarlasında Çocuklar"ı okuyup Holden'in hissettikleri ve yaptıklarına ilişkin düşüncelerini detaylı bir proje kapsamında birbirleri ile paylaştılar; hatta Holden'in ruhsal bunalımını Sylvia Plath'ın "Sırça Fanus"u ile karşılaştırmalı değerlendirdiler.
1 sonraki yanıtı göster
M.D. okurunun profil resmi
Güzel inceleme için teşekkürler. Eklemek gerekirse, Sallinger'ın bu tek romanıyla ilgili edebiyat dünyasında tartışmalar bitmiş değil. Ona yönelik en büyük itham, kitabı kendisinin yazmamış olabileceği. Sallinger hayatı boyunca yazmış, ancak yazdıkları hem onu hem de yayıncıları tatmin etmemiş. Çavdar tarlasında çocuklar romanı da çalıntı olma ihtimali yüksek bir kitap olarak kabul ediliyor. Kendisinin de katıldığı 2. Emperyalist paylaşım savaşı'nda, silah arkadaşı olan bir yazara ait olduğuna dair iddialar var. Sallinger, arkadaşı savaşta hayatını kaybedince onun notlarını ele geçirip kendisine mal ediyor. Hatta Holden Caulfield karakterinin doğrudan o yazarın yarattığı bir karakter olduğu konuşuluyor. Bu romandan sonra başka roman denemeleri de olduğu, ancak uslubunu tam oturtamadığı için bunların başarısız denemeler olarak kaldığını söylerler. İddialar ciddi. Sallinger'ın başka eseri olmaması da kuşkuları artırıyor. Her şeye rağmen edebiyat dünyasına armağan edilmiş özgün bir eser olarak çavdar tarlasında çocuklar'ın yeri her dönem önemini koruyacak gibi görünüyor.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Salinger ortalarda fazla görünmemeyi tercih etmiş bir yazar. Bu, kendisine, tam da isteğinin dışında, gizemli bir ün kazandırmış. Bu gizem gazetecileri de cezbetmiş ve Salinger uzun yıllar, kişisel mektuplarını yayınlamaya çalışan gazetecilerle hukuk savaşı vermiş. Hakkındaki intihal iddialarına ilişkin somut bulgular yok, çoğunlukla varsayımlar. Kitap zaten öyle bir bütünlük içinde ilerliyor ki kitabın tümünü çalıp kendi adına yayınlamadığı müddetçe böyle bir intihal imkansız görünüyor. Çevresinde yaratılan gizemli esrarın ve basınla çok sert hesaplaşmasının bedeli olma olasılığı daha yüksek. Kaldı ki Salinger Çavdar Tarlasında Çocuklar dışında eser vermemiş bir yazar da değil. Beğenilen bir hikayeci, çok sayıda hikayesi var, bir kısmı yine YKY tarafından yayınlandı. Gizemli olmayı rahatsız edilmemek için seçti ise çok yanlış düşünmüş, ilgi çekmek için yaptı ise de başarmış Salinger.
Oğuzhan Hasdoğru okurunun profil resmi
Bu kitap üslubu, ice bakışı,kurgusu ve bütünsel olarak bıraktığı estetik haz ile edebiyat kültürünün mihenk taşı olmayı fazlasıyla ha ediyor. İncelemenizi çok beğendim.Basyapıta değer bir inceleme olmuş. Tebrikler.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim. Teşekkürler
Zeki okurunun profil resmi
Ben de Çavdar Tarlasında Çocuklar'ı abartılı bulan güruhtanım. bu kötü bir kitap olduğu anlamına gelmiyor. İkisi aynı şey değil. Neden abartılı buluyorum onu açıklamaya çalışayım: Kitap yazıldığı dönem için aşırı bir üsluba sahip olabilir, incelemede belirttiğiniz gibi bazı olaylar ve güruhlar tarafından bir kavganın sopası haline de getirilmiş bunların hepsi kitaba bir cazibe katıyor ister istemez. fakat kitabın bu ekstra cazibeye ve isteğe cevap verecek yanları yok. Kitabın 1950'lerden 2000'lere gelene kadar anlattığı herşey normalize olmuş aynı klasmanda daha iyi edebiyat örnekleri çıkmış. kitap zamanını aşamamaya doğru ilerlemiş. 1950'de küfür eden, hayat kadınlarıyla muhatap olabilen bir aristokrat çocuğu ne kadar akıl almaz olursa olsun, günümüz gençleri için bunlar çok çok normal şeyler. Yeni okurların Holden'de bulacağı tek şey sevimsiz bir ergen liseli. Holden'in onlara verebileceği hiçbir şey yok. Aynı örneği
Görünmez Adam
Görünmez Adam
içinde verebiliriz. konsept o zaman için eşsiz olsa bile modern dünyada ihtimal dahilinde olan, artık normalize olmuş, heyecanını yitirmiş bir konsept olduğu için karakter çok zayıf kalıyor. Çavdar Tarlasında Çocuklarbeklentisiz okunsa bir çok kişinin güzelmiş diyebileceği bir eser. Ama şuan ki popülaritesi kitabın tatmin kapasitesinin çok üstünde.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Yorumunuz benim için değerli, teşekkür ederim. Lakin "abartı" tanımınız tam da neye itiraz ettiğimi gösteriyor. Zaman geçtikçe değişiriz; toplumsal yapı, ekonomi, yaşam şekli yanında zevklerimiz de değişir. İyi ama bu doğal bir süreç, "abartı" değil ki... Bugün kılıç kullanmıyoruz diye Dumas'nın eserlerine, at arabasına binmiyoruz diye Dickens'a, ya da artık karşı cinsle ilişkiler çok daha rahat yaşanıyor diye Madame Bovary'e küçümseyerek mi bakacağız? "Abartı", tanımı gereği, başkaları tarafından yapıldığına göre yazara ilişkin bir değerlendirmeyi içermiyor, benim itirazım işte buna. Okuyup beğenmeyebilirsiniz, ancak beğenenleri "abartanlar" olarak tanımlarsanız bence haksızlık edersiniz. Holden bazen kendini tekrarlıyor, bazen de delice davranıyor, karşı cinsle kafayı bozuyor, sıra dışı olmaya çabalıyor da çabalıyor. Kimi okuyucular için bu hali çok sıkıcı, ama ben onda gerçek bir gencin iç dünyasını hissediyor ve keyif alıyorum. Abartmıyorum 😉
1 sonraki yanıtı göster
Adem okurunun profil resmi
Ne güzel yazmışsınız. Bu kitaba yönelik bir karalama kampanyası ısrarla devam ettiriliyor. "Abartılmış" deyimini insanlar çok kolay bir şekilde kullanıyor. Bence de böyle bir tabiri hak etmiyor bu kitap. Salinger'in 3-4 kitabını okudum. Savaş döneminden kalma travmaları olan bir yazar. Eserlerindeki depresif hallerin oluşumunda yaşadığı olayların etkisi büyük. Kendisi hakkında neredeyse hiç röportaj vermeyen kendi kabuğuna çekilen bir yazar. Değindiğiniz gibi ergenlik döneminin çalkantılı dönemlerini işleyen bir eser. Abartılmış tabirini kullananların beklentilerini yükselten Salinger değildir sonuçta.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.