Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Eylül Türk yorumladı.
183 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Kitap okuyan her okurun içinde az da olsa yazma isteği oluşur. Yazma işi ise göründüğü kadar kolay değildir. Son yıllarda ülkemizde yazarlık atölyeleri artmakta, 'yazar olabilirsin' tarzı kitaplar çok okunmaktadır. Genelde bu tür kitapları okuduğumuzda 'herkesin yazar olabileceği" vurgusu yapılır. Bu ne kadar doğrudur? Herkes
Yazar Olabilir miyim?
Yazar Olabilir miyim?Semih Gümüş · Notos Kitap · 2021213 okunma
··
14,6bin görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
Öne Çıkan Yorum
Düşündüğünüz pek çok şeyi, güzel bir dille ifade etmişsiniz Mustafa hocam. Kimdi bilmiyorum ama bir düşünür şöyle diyordu; "Bir kitabı yazmamak epey zaman alıyor." :) Yazar atölyeleri ile ilgili olarak söylediğiniz şeylere katılmakla beraber şunu da eklemek isterim benim halihazırda atölyelere devam eden arkadaşlarım var ve yazı yazma düzeylerinin gün geçtikçe arttığını, bir yazı yazma bilinci edindiklerini, çok faydalı olduğunu söylüyorlar. Biraz da birlikte çalıştığınız usta ile ilgili bu mevzu ama okumanın gereğine sonuna kadar inanıyorum. Bir insan ne zaman yazmalı biliyor musunuz? Yazmak istediği konuda bir aşkınlık hissettiğinde, özgün bir şeyler söylemeye başladığını farkettiğinde... Bu biraz istidat meselesi, biraz da işin içine zihin akrobasisi giriyor. Çalışma bütün bunlardan sonra geliyor benim bakış açıma göre çünkü bir insan çalışarak akademik bir şeyler çıkarabilir, fakat bir bir eser bırakmak, başyapıt yaratmak başka bir şey, o bir delilik hali :) Şu anda, sizin de bahsettiğiniz gibi kitap piyasası, bazı çevrelerin ticari çabası haline gelmiş durumda. Bir eserin öne çıkmasını istiyorsanız, belli kişiler Instagram'da, Twitter'da o kitabı tanıtmalılar. Her şeyden önce yazarlık artık bir vitrin meselesi... Bazı yayınevlerinin kitapları çok zayıf dahi olsa öne çıkabiliyor, çünkü o yayınevlerinin sempatizanları var ve muhakkak alınıyor o kitaplar okunmasa da bir kenara konuluyor, böyle de maalesef garip durumlar var. Bir kitap vardı bundan 3 yıl önce okumuştum;
Okumadığınız İçin Teşekkürler
Okumadığınız İçin Teşekkürler
Şahane bir eserdir, tavsiye ederim :) Siz yazar olmuşsunuz bence çünkü yazdığınız her şey kendini okutturuyor bize :) Zamanınıza ve zihninize sağlık.
Mustafa A. okurunun profil resmi
Atölyelerin törpülediği, düzellttiği ve geliştirdiği doğrudur. Ama istidat yoksa bir yere kadar oluyor Eylül Hanım. Misal, Resul abi de zaten yetenek var, o üstüne koyuyor.;)Yoksa herkes fabrikadan çıkma olur, herkes aynı yazar olurdu. Bir kitabı yazmamak epey zaman alıyor gerçekten, iyiymiş.;)) Kitap tavsiyenize uyacağım. Güzel yorumun için de teşekkür ederim.;))
1 sonraki yanıtı göster
Erhan okurunun profil resmi
Eline sağlık Mustafa, güzel bir yazı olmuş. Türk hikayeciliği ile yazdığım bir yazıda atölyelere ve sisteme değinmiştim ben de. Fazla farklı değildi. Yazdıklarının hepsi katıldığım şeyler. Ama bunun atölyeciliğin ekmeğini en çok yiyen birisinden çıkması ayrı bir güzel. Tekdüze öykücülüğümüzün önemli aktörlerinden birisi herkes yazmasın diyor. Oysa pastanın büyümesine sevinmeliydi belki de..Neyse Miraç Çağrı ve benzerleri tüm dünyada var. İngiltere'de de best sellerlar çok matah olmuyor çoğunlukla. Olamaz da zaten. Bizim gibi eğitimin özellikle baltalandığı ülkelerde hiç olmaz. O yüzden çok takmamak gerekiyor bence. O kendi kitabını bastıranların yüzde 99'u çöp olsa bile aralarında Semih Gümüş'ün ödül verdiklerinden çok daha iyileri vardır gibi geliyor bana. Ama önemli değil, sistem böyle, yazan yazsın, payını alsın, pasta daha da küçülsün. Allah deyip gerisini bırakalım, sabah uykumuzu kötü çocuklarla alalım. Elif gibi sevip, Bukre Bukre ölelim. Önemli değil (Şiir gibi oldu:) Neyse uzattım, söylediklerinin hepsine katılıyorum (şiir dahil), okuyunca anlıyor insan yetersiz olduğunu çoğunlukla, ya da Kenan Evren gibi bunu ben de yaparım diyor, ve yapıyor işin kötüsü parayla da olsa. Daha kötüsü, kötü olduğunu söylemiyor kimse. Gaza getiriyor etrafındaki kütle. Neyse en azından tatmin oluyor yazan bir şekilde. Zorlamayayım daha fazla. Eğitim şart:) Eline sağlık tekrar, dediğin gibi okuyalım önce, yazarız zamanı gelince.
Mustafa A. okurunun profil resmi
Aslında Semih Gümüş incelemede yazdıklarımı söylemiyor olabilir. Herkes yazmasın dememiş de , yazmanın zorluklarını göstermiş diyeyim. Semih Gümüş'ü çok tanımıyorum ama seni tanıdığım için eleştirdiğin noktalarda haklı olduğunu düşünüyorum. Herkes yazmasın ama sen yaz, yorumunu okumak bile keyifliydi.;))
1 sonraki yanıtı göster
Resul Bulama okurunun profil resmi
Herkes bu incelemenin altına toplanmışken birkaç şey de ben söyleyeyim Mustafa hocam. Bu konuya ilgimizin olduğu doğrudur :)) Öncelikle yazı serüveni ve ülkemizde yayımlanan, çok satılan, popüler kitaplar üzerinde daha önce de baş başa sohbet etmiştik. Konuya nereden baktığınızı, beklentinizi biliyorum. Nitelikli ve özgün edebiyata dair arayışınızı bildiğim için okuma serüveninizi dikkatle takip ediyorum. Daha önce kısmen konuştuğumuz noktaları biraz daha aralamış olalım bu vesileyle. İncelemeyi, daha doğrusu silkelemeyi (:)) dikkatle okudum. Yorumları da aynı şekilde ilgiyle okudum. Sizin de dediğiniz gibi yorumlardan da bir inceleme çıkabilirdi. Katıldığım ve katılmadığım yönleriyle bir inceleme de ben yazmaya gayret edeyim müsaadenizle. Yazı atölyeleri ile vasat, popüler kitapların ayrı ayrı değerlendirilmesi daha doğru olur diye düşünüyorum. Sizin yorumda belirtmiş olduğunuz gibi Miraç Çağrı Aktaş atölyelerden çıkmış değil. Kitap okumayan veya okuduğunu sanıp kendini mutlu etmek isteyen bir kitleye hitap ediyor o kitaplar. Kaldı ki söz konusu okurlar o kitabı okumasa Savaş ve Barış’ı okuyacak değil. Şimdi yazı atölyeleri ne verebilir, ne veremez konusuna değinmek istiyorum. İlham, yetenek ve emek konusunda her zaman emekten yana olduğumu söylemek isterim. Bununla birlikte dünyanın bütün ressamları bir araya gelse ve ben de çok çalışsam yine de resim yapabileceğimi düşünmüyorum. Bu anlamda size katılıyorum, yoksa yoktur! Asıl soru şurada, biz olup olmadığını nasıl bileceğiz? Yazı atölyesinde dördüncü yılımdayım şu an. Daha öncesinde hep okur olarak vardım kitapların arasında. Fakat yazıp yazamayacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. İlk derse katıldım ve benim yerim burası dedim, ara vermeden devam ediyorum. Hiç kitap çıkarmayacak olsam yine devam ederdim. Özellikle pandemi sonrası online eğitimlerin arttığı gerçekten doğru. Kendi atölyemin dışında farklı derslerde de seminer adı altında farklı yazarları dinleme imkânım oldu. Birçoğunun ortak noktaları var ve hiçbirinde çıkın popüler olun, vasat kitaplar yazın denmiyor. Hepsi nitelikli okumaya vurgu yapıyor, ortak kitap ve öyküler okunuyor. Filmler izlenip beraber değerlendirme imkânı bulunuyor. Ben bunu çok değerli buluyorum. Yakın zamanda bir yakınım da bizim derslerimize katıldı. “Hiç yazı yazmasam bile burada olmak çok güzel,” dedi. Gerçekten hiç yazı yazmadan şehir dışından derslere gelip edebiyat sohbeti dinlemek isteyenler gördüm. Vasat kitaplar, yazarı ve okurları açısından daha vahim olanını vurgulamak gerekirse birçoğunu kendileri bile yazmıyor. Medyada tanınan biri, örneğin bir manken veya işadamıysa ücret karşılığı başkalarına yazdırıldığı ve bu yöntemle çok satanlar listesine bile girdiğini biliyoruz. Bu anlamda nitelikli eserlerle farklı bir yol çizer bu tür kitaplar. Bununla birlikte saydığımız kötü örneklerin atölyelerle ayrı başlıklar halinde incelenmesi daha doğru olur diye düşünüyorum. Atölyeler yetenek varsa besler, geliştirir. En kötü ihtimalle nitelikli eserler okunmuş ve edebi zevki beslenmiş olur. Edebiyatta aradığımız bu değil mi? Saygı ve sevgiyle :))
Mustafa A. okurunun profil resmi
Merhaba abi.;) Aslında atölye konusuna incelemede çok fazla değinmemiştim. Sadece iki yerde geçiyor ki birisi kitabın önsözünde yazan kısım. Atölye konusunu daha önce seninle konuşmuştuk ve yorumlarda da dediğim gibi, atölyeler yazar adayına dili kullanma, biçim gibi şekilsel şeyleri öğretebilir ama üslubu öğretemez. Yani yazarlık öğrenilecek bir şey değil. ( Bu benim fikrim) Sende varsa bir istidat üstüne koyabilirsin, eksikliklerini tamamlarsın, fazlalıkları o törpülersin. İncelememde ve birçok arkadaşın yorumda bahsettiği ise Türkiye'de okurdan çok yazar olması. Miraç Çağrı Aktaş, Ahmet Batman popüleritesi olan kötü yazarlar. Bunları geçiyorum ama bu sitede okur olup kitap çıkaran da çok arkadaş var. Kitap çıkarmak artık çok kolay. Bir kısmını başarılı ama birçoğunu basarısız buluyorum. Alıntılara baktığımda ucuz kopyalar görüyorum.( Taklit değil, taklit etmek bile beceri işi) Kötü örneklerde hemfikiriz anladığım kadarıyla. Yazdıklarında haklısın ama kötü örnekler ile atölye aynı başlık altında yazılmadı ya da amaç o değildi diyeyim. Yazarlık yolunda emeğinin ve gelişiminin farkındayım. Kitabını da heyecanla bekliyorum.;)) Değerli yorumun için teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Nitelikliliğinin ve haklılığının yanı sıra gündemdeki popüler bir konuyu ele alması bakımından da sükse yapacağına inandığım güzel bir inceleme Mustafa Hocam. Bu konu hakkında pek çok okurun söyleyecek bir şeyleri vardır muhtemelen. Buna önayak olmak suretiyle yarattığınız katarsis ortamı için teşekkür ederim öncelikle. Incelemelerin bir işlevi de bu tarz ikincil kazanımlar sağlatmaktır aslında. Genel itibarıyla sizinle hemfikir olmakla birlikte düşüncelerimi kısaca paylaşmak isterim. Her ne kadar çoğu insan salt atölyeler yoluyla bir yazar kimliği edinebilme yanılgısına düşüyor olsa da bu nevi atölyelerin sıfırdan bir yazar yaratamayacağı su götürmez bir gerçek bence. Bununla birlikte atölyeler; birtakım teknik konularda rehber olma yoluyla var olan istidadı geliştirme misyonuyla varlığını kabul ettirebilir ancak. Tabii yazar adayının özerkliğine olabildiğince müdahale etmemek şartıyla. Aksi halde hocanın güdümünde ve çizgisinde ilerleme talihsizliği söz konusu olur. Atölyeler doğru bir misyonla varlığını kabul ettirdikleri takdirde, 'Kimler atölye hocalığı yapabilir?' sorunsalı ortaya çıkar bir de. Bunun ölçütü ayrı bir tartışma konusu belki ama sadece edebiyat bölümü mezunu olmak, daha önce benzer bir atölye eğitimi almak yahut da bir iki kitap yazmak gibi kriterler yeterli olmamalı hiç olmazsa. Maalesef ki günümüzde kıymeti kendinden menkul pek çok hoca görebilmek için etrafımıza şöyle bir bakmamız yeterli. Ülkemizin kitap, film, müzik vb konulardaki ortalama düzeyi istendik seviyede değil ne yazık ki. Her arz kendi talebini doğurduğu gibi her talep de kendi arzını oluşturuyor. Şiirden de söz açılmışken sözlerimi -Hoca Ahnet Yesevi'den esinlendiğim- şairane bir üslupla noktalayayım madem, Gözüne gözlük takar Kendine talebe arar Ilmi yok neye yarar Ahir zaman hocası Kağıda kalem çalar Kendini yazar sanar Kitabı beyin yakar Ahir zaman yazarı ... Kaleminize sağlık hocam.. :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
Bu incelemenin böyle ses getireceğini düşünmemiştim Sümeyra. Herkes eteklerindeki taşı döküyor.;) Aslında ben atölyelere karşı değilim. Zira Miraç Çağrı Aktaş da atölyelere gitmemiştir. Kitap çıkarmanın bu kadar kolay olmaması gerekiyor ama dediğin gibi arz talep meselesi. İtirazım vasat okura. Yoksa herkes yazabilir ama hobi olarak yazalım.;)) Yorum değerliydi. Şiir de çok güzeldi. Teşekkür ederim.;))
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Evet yazar olabilirsiniz,ben okurum:)
Mustafa A. okurunun profil resmi
Eyvallah😊
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
“Tıp benim nikâhlı karım, edebiyat ise metresim." sözlerini dile getirmek için Çehov kaç kitap okumuştur hocam:)) (Biraz yeşillendireyim dedim)
1 önceki yanıtı göster
Mustafa A. okurunun profil resmi
Yaşadığı dönem itibariyle çok kitap okuduğunu sanmıyorum. ;) Onlarınki doğuştan gelen bir yetenek. Ayrıca metresini daha çok seviyor.;)
Necip G. okurunun profil resmi
Mustafa hocam, emeklerinize sağlık öncelikle... Çok kapsamlı, dallı budaklı bir konuyu bu inceleme vesilesiyle çok güzel toparlamışsınız... Toplumsal yaşamda tekil bir meseleyi ele alırken bütünün içinde değerlendirmek gerekiyor bazen. Bu son dönemde 'kitap yayınlama' meselesine de böyle bakıyorum ben... Çünkü kitap yayınlayan insan sayısı kadar, müzik albümü yapan, yoga eğitmeni olan, gastronomi alanına girip aşçılık kursları alan ve burada sayamayacağım kadar çok farklı alanlarda 'uzmanlaşan' insanlara tanık oluyoruz. Alanlar farklı olsa da o insanları bu noktaya getiren motivasyonun aynı kaynaktan beslendiğini düşünüyorum. Sosyal medyanın ve diğer uyarıcıların insanın karar mekanizmasını ele geçirmesi ve toplumların birer 'performans toplumu'na dönüşmesinin sonuçlarından biri bu aslında... 'Sen yapabilirsin' olumlaması, farklı maskeler altında gün içerisinde aldığımız duyumlarla defalarca bilinçaltımıza işleniyor. Bizim gibi toplumlarda bireyler, kendini tanıma/bilme çabası göstermeye ihtiyaç duymadıkları için bu altı boş etiketleri çok daha kolay sahipleniyorlar. Dolayısıyla yazar, müzisyen, oyuncu, aşçı veya yoga eğitmeni olmak için bir 'kendini gerçekleştirme' süreci yaşamaya gerek duymuyorlar. Zaten atölyeler, gruplar, yaşam koçları, hocalar vs hemen bu aşamada imdada yetişerek kişinin o ihtiyaç duyduğu 'eğitimli imajı'nı cüzi bir ücret karşılığında ona veriyorlar. Nihayetinde, parasını verip bir kitap bastırmak veya single çıkartmak veya aşçılık sertifikası almak, 'ben yapabilirimci-gerekli atölye eğitimi almış-cebinde biraz parası olan' bir birey için hiç de zor olmuyor... Mustafa hocam kusura bakmayın yorum biraz uzamış:) Çok sık giremiyorum siteye, sabah sizin bu değerli incelenize denk gelince bir anda eski günlere döndüm:) Bize böyle bir beyin fırtınası yapma fırsatı verdiğiniz için ayrıca teşekkür ederim. Keyifli okumalar...
Mustafa A. okurunun profil resmi
"Performans Toplumu" ifadesi çok doğru galiba. Herkes bir performans gösterme derdinde. Tiktok, Facebook gibi mecralarda dediğiniz gibi toplumun karar mekanizmasını ele geçirmiş. Bu durum geçici mi yoksa düzelir mi? Bence daha da bozulur. Siteye sık girmediğinizin farkındayım Necip Bey. İncelemelerinizin eksikliğini hissediyorum. Ayrıca Türkçeyi duru ve güzel bir şekilde kullanmanızın da hayranıyım. Siz de mi atölyelere gittiniz acaba? ;)) Yorumunuz değerliydi. Teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Semih Doğan okurunun profil resmi
Utanacaklarını bilsem bu incelemeyi bana mesaj göndererek kitabını okumama yönelik çağrıda bulunanlara gönderirdim ama pek işe yarayacağını sanmıyorum… (“Çağrı” kelimesi ince mesajlar içermekte olup yazar kumaşımın olduğunu göstermektedir.) Mustafa Hocam uzun zamandır düşündüğüm bir konuyu Semih Gümüş kitaba, sen de incelemeye dökmüşsün. Yazarın tespitlerine katıldığın ortada. Dolayısıyla hem yazara hem de senin yazdıklarına katılıyorum. “Türkiye okumuyor ama yazıyor,” tespiti de muazzam bir tespit. Emeğine sağlık. Bir tokat etkisi yarattın yazamayan yazarlarda :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
"Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" diye bir atasözümüz vardı. Çağrı Aktaş buradaki "kızım" oluyor. ;))) Bir dönem beraber yazamadığımız için yazma zorluğunu en iyi biz biliriz aslında.;)) Değerli yorumun için teşekkür ederim.
4 sonraki yanıtı göster
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.