YouTube kitap kanalımdaki Azerbaycan edebiyatı videosunda bu muhteşem kitabı önerdim: ytbe.one/FM7RoOXGSok
Hayatımda ilk kez
Celil Memmedguluzade okuyorum ve Azerbaycan edebiyatı okudukça her geçen gün şaşkına dönüyorum. Meğer ne güzel kitaplar kaçırıyormuşum da hiç haberim yokmuş...
Şimdi bu kitabın gözünüzde biraz olsun canlanabilmesi için size bir tarif vereceğim. Öncelikle
Aziz Nesin'in de mizahi yönlerini bu karışıma ekleyin. İşte alın size
Danabaş Köyünün Öyküsü kitabı... Nasıl, sizce de muhteşem değil mi?!
Madem öyle hadi bir benzetme daha... Boğaziçi Üniversitesi'ne hukuksuz olarak atanan rektör olayını hatırlıyorsunuz değil mi? Şimdi Boğaziçi Üniversitesi'ni bir köy gibi düşünün. Adı da Danabaş olsun. Rektör yerine de bir muhtar koyun. Adı da Hudayarbey olsun. Üstelik bu muhtar sadece atanmış olmakla kalmasın, elde etmek istediği şeyler için her yolu mübah görsün. İşte şimdi bu kitap sizin için daha anlamlı hale gelmiş olabilir.
Ben eminim ki herkesin etrafında mutlaka bir Hudayarbey vardır. Kendisini en ahlaklı gösterip etrafına ahlakçılık taslayan, en Müslüman benim diye geçinip Müslümanlık satan, para nereden gelirse gelsin mübah sayan ve şeriata uyduğunu söyleyip türlü dalavereler yapan... Size de tanıdık geliyor mu bütün bunlar? Çünkü biz Hudayarbey'leri çok iyi tanıyoruz.
Bu kitapta en keyifli bulduğum yönlerden bir tanesi yoksul ve yaşlı bir köylü olan Mehemmed Hasan'ın başına kötü bir olay geldikten sonra kendi inandığı Tanrı'yı sorgulaması oldu. Keşke biz de inandığımız Tanrı'yı sorgulasak onun yaptığı gibi. Biz de inandığımız dinin kutsal kitabını anlayarak ve sorgulayarak okusak... İşte
Celil Memmedguluzade bana hep bunları düşündürdü kitap boyunca.
Peki, bütün bu dediklerimin incelemenin başlığıyla ne ilgisi var? O halde gelelim artık kitabın en can alıcı noktasına: Kadın hakları! Evet, yanlış duymadınız. Ben de bu kitabı okumadan önce kadın haklarıyla ilgili bir kurgu olabileceğini hiç düşünmezdim. Ama Azerbaycan edebiyatı tam olarak böyle işte. Sizi şaşırtıyor, rahatsız ediyor ve gerçekten de kitapların içinden beklemediğiniz harika tespitler çıkıyor.
Ne demiştik? Kadının adı yok. Sadece Türkiye'de değil hem. Azerbaycan'da da yok. Şehirde de yok. Köyde de yok. Tarihte de yok. Kocaman bir yok! Bir hiç uğruna öldürülen Hypatia, Anne Frank, Farkhunda, Özgecan ve daha binlercesi bize bu gerçeği kanıtlıyor. Bu kitaptaki Zeynep ise bütün bu kadınların çaresizliğinin bir temsilcisi gibi aslında. Eğer kadınsan dünyanın neresine gidersen git, ülke fark etmiyor. Yaşam senin için dikenlerle dolu bir yoldan ibaret!
Sevdiğim filozoflardan Ali Şeriati'nin bu sözleri,
Danabaş Köyünün Öyküsü kitabını tam olarak özetler nitelikte:
"Siz eğer ilim meclislerinde, ders ortamlarında, konferanslarda, günümüz düzeyindeki üniversite ortamlarında araya kadınla erkeği ayıran bir perde çekip, kadını kat kat örtülere bürüyüp en arka sıraya oturtursanız; onu konuşmacıyı görmekten, soru sormaktan, itiraz etmekten, hatta konuyu anlamaktan mahrum bırakırsanız; kadın gördüğü bu hakareti, yaşadığı bu bedbahtlık ve çaresizliği dine yüklemez mi? Kurtuluşu böyle aşağılanmayacağı yerlere gitmekte bulmaz mı?
Buna karşılık fikir ve yetenek açısından kendisinden aşağı olan bir kişi, salt erkek olduğu için nasıl tüm bu haklara sahip olabilir? İslam böyle bir şey mi söylüyor? İslam'da kadın olmak tek başına bir zaaf ve bir suç mudur?" [
Dine Karşı Din, s. 274]
Sizin de yolunuzun bu kitapla ve yazarla mutlaka bir gün kesişmesini dilerim. Bu incelemeyi paylaşıp beğenerek daha çok insanın Azerbaycan edebiyatı kitapları okumasını sağlayabilirsiniz!
bu incelemeleri yazmamın tek motivasyonu özellikle de azerbaycanlı takipçilerimden gördüğüm sevgi ve destektir. o yüzden bu değerli yazarların ve kitapların daha çok kişiye ulaşmasını isterseniz incelemeyi paylaşabilirsiniz. ❤️
Çoğu azerbaycanlının yaptığı / yapacağından daha detaylı, kitapla ilgili fikir, bilgi oluşturan ve güzel noktalara dokunan bir inceleme olmuş. Elinize sağlık.
Celil Memmedguluzade "Molla Nəsrəddin" jurnalının baş redaktoru olmuşdur. Bu jurnal Şərqdə satirik mətbuatın əsasını qoymuşdur. İnsanları güldürərək düşünməyə sövq etmiş, milli şüurun, özünüdərkin formalaşmasında əvəzsiz rolu olmuşdur.
Möhtəşəm bir incələmə olub. Qələminizə sağlıq 🌼❤️
sizin de yorumunuz mükemmel olmuş. azerbaycan edebiyatında bugüne kadar en çok gördüğüm şeylerden biri bu satirik yönler ve zeki alaycılığın olması. ben bunu genel olarak çok sevdiğim için şimdilik bu serüven çok iyi gidiyor 🥳
Çok güzel bir inceleme olmuş. Bu kitabı yıllar önce Azerbaycanca orjinalinden okumuştum. Yorumunuzu okuduktan sonra tekrar okuma isteğim geldi. Yazarın çok değerli eserleri var. Yaşadığı dönemin üzerinden yıllar geçse de hâlâ okurları düşündürüp birşeyleri sorgulamaya itiyor.