Ehmedê Xanî, 1651 yılında kendi ifadesinde de belirttiği üzere doğmuştur. Doğum yeri Doğubayazıt tır. İran da uzun yıllar bulunmuş ve orada mistisizm öğrenmiştir. Kürtçe ye olan ilgisi ile ün salmıştır. Doğubayazıt ta bir okul kurup, oradaki öğrencilere Kürtçe eğitimi vermiştir.
Nizami Gəncəvi den etkilenmiştir. Arapça, Farsça ve Osmanlıca bilmektedir.
Mem ile Zin kitabı mesnevi tarzındadır. 1707 de vefat etmiştir. Türbesi Doğubayazıt tadır.
Kitabı
Selîm Temo nun çevirisinden okudum. Çeviri genel anlamında iyiydi. Kendisi de doğal dokuyu Türkçe ye çevirirken koruduğunu ve diğer kitabı Türkçe ye çevirenlerden yardımlar aldığını kitabın girişinde belirtmiştir. Kitabın birçok çevirisi olduğu için bu çeviri sınıfı geçer not aldı benden. Değerlendirirken buna da dikkat edersiniz arkadaşlar. Temo ya göre
Şota Rustaveli den sonra Doğu nun çıkardığı en iyi şairlerdenmiş Xani. Kitabın çevirisi ile alakalı olarak daha önceki maceraları, kitabın yasaklanması vs gibi hikayeleri kitabın girişinde 2016 tarihli yazısında Temo anlatmış. Özellikle bu macerada
Mehmed Uzun isimleri geçince ve öldüklerinden dolayı bu çeviri olayında yardımcı doğal olarak olamadıklarından dolayı, bu iki büyük kalemin ruhlarına kitabın çevirisini ithaf etmiştir Temo.
Kitap, 2.657 beyitlik bir mesnevi, 12 hece ve 5.314 kafiyeden oluşmaktadır. Kitapta Xani her bölümün girişinde o bölümde ne anlatacağını uzun uzun paragraf şeklinde yazarak belirtmiş. İlk söz ve son söz, Allah ve Peygamber aşkı gibi bölümlerde vardır. Bu kısımlarda hoşuma gitti. Yazanı değil, yani yazdıranı büyük bir bölümde anmış Xani.
Özellikle Kürtlük ve Kürtçe ile ilgili görüşleri rahatsız edici idi. Irkçılık seviyesinin dahi üstünde idi. Bu kısımlar, kitapla ilgili incelememde belirteceğim il konu olacak. Çünkü rahatsızlık duydum.
1. Amma Rabb ezelden böyle takdir etmiş
Bu Türk ve Farsları başımıza dikmiş
Gerçi onlara tabi olmak utançtır
2.Eğer birlik olsaydı aramızda
Birlikte kabullenseydik esasında
O Türkler ve Araplar ve Acemler ki
Hepsi de bize uşaklık ederlerdi
Dini de, devleti de tamam ederdik
İlmi de, hikmeti de tahsil ederdik
Sözler birbirinden ayırt edilirdi
Hüner sahipleri hemen seçilirdi
Altına uzun uzun açıklama yapmama gerek yok sanırım. Türk, Fars, Acem, Araplara kısaca tüm geçmişimize hakaret etmiş. Tabiliği utanç vesilesi görmüş. Kürtleri bir olamamaktan suçlamış. İlmin, hikmetin, dinin geri kalmasının vesilesi de bu yukarıda saydığım devletlerden dolayıdır demiş. Irkçılığın zirvesine çıkmış. Bir medeniyetin geri kalması nasıl ırka bağlanabiliyor anlamış değilim. Kürtlerde bizim, Türklerde, Acem de, Farsta, Arap ta, Osmanlı da. Hepsi atamız. Hepsi bu toprağın geçmişi.
Rahatsızlık duyduğum ikinci kısım bu kadar karakteri beş para etmez bir Mir i, kitapta anlatırken öve öve bitirememesi. Sanki bu iki aşığın ölmesine bu Mir in çabuk gaza gelen bir adam olması sebep olmamış gibi. Yok bakışları kimyadır, sahte malları billur eder, sahte nakdi altın eder, en yüceyi alçak yapar, en alçağı yüce yapar şu bu. Sanki Allah dan bahsediyor. Ciddi rahatsızlık duydum.
Mem ile Zin öncelikle söylemekte fayda var ki; kitapta yazdığı gibi bir hikayede olmayabilir. Hikaye çünkü gerçek bir hikayedir. Hatta Cizre de bu iki genç aşığın yan yana yattıkları bir mezar yerleri de vardır. Hatta ayak uçlarında fitnecileri Bekir in de mezarı vardır. Herkes başka başka anlatmaktadır. Hikayenin aslı nasıl kimse net bir şekilde bilmemektedir. Ortak tek bir nokta vardır. O da Beko, yani Bekir isimli bir fitnecinin dönemin Mir ini sözleri ile gaza getirdiği.
Hikaye Cizre de yaşanmıştır. 1450 yıllarında yaşanmıştır. Yani Xani den yaklaşık 200 sene önce yaşanmıştır. Xani kısaca kulaktan dolma bilgilerle yazmıştır bu hikayeyi. Kısaca hikayesi şudur : Mir Zeynuddin in Zin adında bir kız kardeşi vardır. Divan katibinin oğlu Mem yani Memo ya bir şekilde aşık olur.Siti, Zin in arkadaşı. Tacdin de Mem in arkadaşıdır. Onlarda aynı anda birbirlerine aşık olmuşlardır. Tacdin ve Siti kavuşmuşlar. Ama Mir in yanında çalışan Bekir in Mir Zeynuddin i fitneleriyle kandırmasından dolayı Mem ile Zin kavuşamamışlardır. Ta ki ölene dek!
Mem ve Tacdin, kız kılığında, Siti ve Zin de erkek kılığında olarak kırlara giderler. Birbirlerine bu gençler orada görür. Bu bir gelenekmiş. İlk kez duydum.
Bu arada, youtubedeki şu youtube.com/watch?v=YwNqgfO... kısa belgeselde Mem in atıldığı kuyunun hala günümüzde durduğunu ve kadınların kara çarşafa bu aşk hikayesinden dolayı girdiğini belirtiyor. Anlatılan hikaye yukarıda da belirttiğim gibi farklı. Herkes bir hikaye anlatıyor kısaca. Aşk gerçek. Fitne gerçek. Hikayede yer yer farklılıklar var.
Kara çarşaf olayını Xani de şu mesnevisi ile doğruluyor:
Bu yası ve bu karalar bağlamayı
Bu peçeyi, peştamalı ve çarşafı
O zaman bir adet saydı Botanlılar
Kadim töre oldu kıyamete kadar!
Kalemi, edebi dili, İlahi ve peygamber aşkı ile ilgili sözleri söylediği kısımlar süperdi. Kafiyeler de. Şairliği kusursuzdu Xani nin. Tek beğenmediğim kısmı ırkçı söylemleri idi.
Puanım 7.
Mem ile ZinEhmedê Xanî · Everest Yayınları · 20192,206 okunma
Abi öncelikle teşekkür ederim. Çünkü yarın okulda Ahmed-i Hani'yi tanıtacağım. Senin bu incelemenle birlikte ırkçılık kısmıyla ilgili bilgiler de bulmuş oldum. Yarın ki sunum için birkaç cümleni çalabilir miyim👉👈