İçimde iki insan var. Biri uyuyan Engin ve öteki uyanmış Süheylâ.
İkisini de anlamaya çalışıyorum. Diyorum ki, uyuyan bir insan, her şeyden ve dünyadan uzaktır ve kendi hülyalarına dalıp gitmiştir. Dünya olmasın, sen olma, ben olmayayım, şu hevesler olmasın, sadece uyuyalım ve rüya görelim der. Öyle ki göreceği rüyaların ne olacağı da hiç belli olmaz. Belki dünyanın en güzel rüyasını izlemektedir, belki de cehennemden fena bir kabus... Rüyalarla birlikte ordan oraya sürüklenip aynı zamanda bir sağa bir sola kıvrılırken bir ses geliverir kulağına. Uyanmış bir Süheylâ sesidir bu. Essalatühayrumminennevm demektedir mesela. Hayyaalelfelah demektedir...
Şimdi içimdeki iki insan da resmen kavga ediyor. Biri uyumayı kendine layık görürken öteki kalkmasını ve uykulara layık olmadığını anlatmaya çalışıyor. Ben de tıpkı
Yoksulluk İçimizde nin karakterlerinde olduğu gibi ikisi arasında gidip geliveriyorum. Bir gün Şükran'ın düğününe denk geliyorum, bir gün Münire Teyze'nin evine kendi ayaklarımla gidiyor, evi kiraya verdiklerini görüyorum ve o ikilemden bir türlü çıkamıyorum. Bir Engin olup daldığım rüyalardan uyanamıyorum mesela...
Kalemine, yüreğine sağlık