Suikast Bürosu . Bu yıl içinde okuduğum en ilginç kitaplardan biri bu oldu muhakkak. Etik ilkelere bağlılığın bir sınırı var mıdır? ya da etik ilkelerine aşırı bağlılık, bir tür delilik midir?
Suikast Bürosu bu sorulara cevap aramaya çalışıyor. Hem de hiç akla gelmeyecek bir kurgu ile…
Kitabın merkezinde bir organizasyon var ve adından da anlayabileceğiniz gibi bu organizasyonun amacı suikastlar düzenlemek. Ancak her önüne gelen işi kabul etmiyorlar. Çok sıkı kuralları var bu şirketin. Öncelikle hedef kişinin gerçekten öldürülmeyi hak edip hak etmediğini araştırıyorlar. Eğer bu kişinin ölümü hak ettiğine karar verirlerse en geç 1 yıl içinde bu kişiyi öldürüyorlar. Eğer başaramazlarsa -ki bu hiç olmadı- aldıkları parayı faiziyle birlikte geri ödüyorlar. Eğer araştırma sonrasında bu kişinin ölümü hak edecek bir kişi olmadığına karar verirlerse de müşteriden aldıkları parayı iade ediyorlar. Ancak ufak bir araştırma kesintisi yapıyorlar bu ücretten. Bu konuda çok prensipliler. Kendi ifadeleriyle “ölenler arasında bunu hak etmeyen tek bir kişi bile yoktu. Ölümü insanlığa fayda sağlamayan tek bir kişi bile ölmedi”.
Örgütün başında ise nevi şahsına münhasır bir adam var: Ivan Dragomiloff. Benimsediği ahlaki değerlere sıkı sıkıya bağlı bu adam, hiçbir şekilde prensiplerinin dışında hareket etmemektedir. Bir gün karşısına Winter Hall diye bir adam çıkar. Winter Hall çok zengin bir aileden gelmesine rağmen sosyalist fikirlere sahiptir. Bu sebeple ona “sosyalist milyoner” adını takmışlardır. Felsefeye tutkun olan Hall, Dragomiloff’a bir suikast talebinde bulunur. Öldürülmesini istediği kişi büronun başkanıdır, yani Dragomiloff’un kendisi. Tabi büronun prensipleri gereği gerçekten de Dragomiloof’un ölümü hak edip etmediği konusunda bir tartışma başlar. Uzun süren bu felsefi tartışma sonucunda, Dragomiloff yaptıklarının ona ölümü hak ettirdiği konusunda ikna olur ve büronun suikastçılarına kendisini öldürmeleri gerektiği konusundaki emrini verir ve kaçar. Kaçmadan önce yaptığı son şey ise büroya geçici sekreter olarak Hall’u atamak olur. Hall’un amacı aslında Dragomiloff’u öldürtmek değildir, büronun kendini feshetmesini sağlamaktır. Ancak büronun prensipleri gereği alınan emir mutlaka uygulanmalıdır. Büronun suikastçıları gelen emire ilk başta şaşırsalar da çok geçmeden Dragomiloff’un peşine düşerler. Böylece büyük bir kedi-fare kovalamacısı başlar. Bu arada suikastçı derken aklınıza zalim, hırpani caniler gelmesin. Bu büronun suikastçılarının hepsi birbirinden entel. Aralarında akademisyenler, felsefeciler, bakteriyologlar, dil bilimcileri falan var. Birbirleri ile sık sık felsefi tartışmalar yapmaktalar. Tek kusurları ise benimsedikleri etik değerlere ölümüne bağlı olmaları. Delicesine bir bağlılık bu. Ölüm bu adamlar için bir şey ifade etmiyor. Önemsemiyorlar ölümü. Verilen sözlerin, ahlaki değerlerin yanında hayatın hiçbir önemi olmadığı görüşündeler. Öldürmek istedikleri Dragomiloff’a ise tapıyorlar neredeyse ama verdikleri söz sebebiyle onu öldürmek konusunda kesinlikle geri adım atmıyorlar. Hall ise bu deliliğin ortasında her iki tarafı da vaz geçirmeye çalışmakta. Ama boşuna bir çaba bu. Kararlılık bu adamların tüm ruhuna sirayet etmiş durumdadır. Bu arada durumu daha da karıştıran bir şey daha vardır, Dragomiloff’un yeğeni (!) Grunya, Hall’un sevgilisidir.
Kitap gerçekten de bir çırpıda okunup bitirilecek türde. İnanılmaz sarıyor. Hani bazen okuduğunuz kitaplardan tatmin olmadığınızda okuma eyleminden sıkılır gibi olursunuz ya işte bu durumun ilacı bu kitap. İnsana tekrar okuma hevesi kazandırıyor. Otur ve beni bitir diyor kitap.
Suikast Bürosu birçok yönüyle
Jack London kitaplarının ortak özelliklerini göstermekte. Bitmeyen bir aksiyonun yanında felsefi bir bakış açısı. Aynı
Jack London ’ın hayatı gibi. Kitabın sonunu ise az çok tahmin edebiliyorsunuz. Bu arada
Jack London ’ın kimlerden ve hangi kitaplardan etkilendiğine dair bir ipucu da bırakmış kitabın içinde.
Jack London ’ın en sevdiği düşünür olan Spencer’dan da yine kitabında az da olsa bahsetmekte.
Farklı bir kitap okumak isteyenlere tavsiye edebilirim bu kitabı.
Jack London hayranlarının ise muhakkak okuması gerektiğini düşünüyorum. Son olarak Türkiye’de
Jack London kitaplarını genelde İş Bankası Kültür Yayınları yayınlar ama maalesef
Suikast Bürosu ’nu henüz yayınlamamışlar. İthaki’den edinebiliyorsunuz bu kitabı. İthaki’de sık gördüğümüz imla ya da yazım hatalarına neyse ki bu kitapta rastlamadım. Çeviri de gayet iyi yapılmış.
Suikast BürosuJack London · İthaki Yayınları · 20191,719 okunma
Jack London için değil kendi yaşadığı dönemde bilim camiası adına çok önemli bir şahsiyet. O dönemdeki insanların ağzının içine baktığı önemli ve büyük bir düşünür:
Charles Darwin’in meşhur evrim teorisinden oldukça etkilendiği söylense de aslında Darwin’den önce bu fikirlerin temelini ‘’The Principles of Psychology (Psikolojinin İlkeleri)’’ adlı kitabıyla attığı bilinir. Bu kitaptan yaklaşık 7 sene sonra C.Darwin’in ‘’Türlerin Kökeni (1859)’’ kitabı çıkacaktır. Bugün evrim kuramını açıklarken kullanılan birçok terimi de ilk kez kullanan kişi,
Herbert Spencer olmuştur.
H.Spencer, Evrim’in herşey için geçerli olduğunu savunmuş - " Survival of the fittest (En iyinin hayatta kalması)" ifadesini Darwin’den önce telafuz etmiştir. Kast edilen, yalnızca biyoloji bilimi değil sosyo-ekonomik yapıya da uygulanmasıdır*(Sosyal-Darwinizm). ‘’İlk Prensipler’’ kitabında bu yönde bilgileri derlemiştir.
Sigmund Freud ‘un insan ruhunu yaran neşteri
Bunlar da olmasa insan kabuğunu nasıl kıracak, doğrulacak. . .
Suikast Bürosu , kurgusunda biraz raskolnikov-vari atraksiyonlar var gibi, işin içine
Jack London aksiyon adamlığı da girince kurgusu ve akışı sürükleyici bir esere benziyor. Bu tarz eserlerdr en çok haz aldığım şey, roman karakterlerinin kendi aralarında yaptıkları felsefi diyaloglar.
Haruki Murakami eserlerinde de bunlardan cok fazla, her bir karakter bilgili; özellikle kitaplar ve felsefe üzerine donanımı olan karakterler kurguda yer alır hep. Herkesin her şeyden haberi var gibidir biraz peygamber karakterlidir roman karakterleri.
Elinize sağlık gayet güzel bir inceleme olmuş, okuma hevesini insanın içine kaçıran bir inceleme 👍🏻Teşekkürler 🙏🏻
Jack London 'ın tüm kahramanları hem karizmatik hem de fiziken güçlü kişilerdir.
Jack London beyin ile bedeni ayrı tutmaz. kişinin her anlamda güçlü olması gerektiğini düşünür.
Suikast Bürosu nda da yer alan tüm kahramanlar da hem derşn hem de fiziken güçlü kuvvetli kişiler. bu arada peygamber karakterli kahramanlar yaratmata bizden de bir örnek verebiliriz sanırım.
Peyami Safa nın da kitaplarında yer alan kahramanlar bir parça peygamber gibidir. hissikablelvuku denen şeye sık sık rastlarız onun kitaplarında da.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.