Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

565 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
İçindeki Dehşet Verici Atmosfer Bambaşka
Bugün bir haftadır özümseyerek okuduğum
Elias Canetti
Elias Canetti
'nin
Körleşme
Körleşme
'sinden bahsedeceğim. Edebiyatçılar sürekli bana kitap özümsenmek için okunur hızlı okumanın, bir çırpıda bitirmenin faydası yok diyor. Lakin kişiden kişiye değişir bu durum. İncelememe geçmeden önce bir teşekkür konuşması ardından yazar hakkında biraz bahsedeceğim. Teşekkür; Öncelikle bu serinin Türkçe'ye erken kazandırılmasında önemli rol olan henüz hiç bir kitabını okumadığım (Yazdığı eserleri okumak için uzun süreli bir boş zamana ihtiyacım var.)
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'a ve bu kitabı bize çeviren
Ahmet Cemal
Ahmet Cemal
'e bir teşekkür borçluyuz. Ne üzücü ki
Ahmet Cemal
Ahmet Cemal
'in yazdığı önsözde öğrendiğime göre
Oğuz Atay
Oğuz Atay
çevirinin bittiğini göremeden hayata gözlerini yummuş.
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'ın eserlerini her ne kadar okumak istesem de, Türkiyede bu kadar popüler olan kitapları okumayarak herkes gibi olmaktan uzak kalmak istiyorum. Lakin
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
'nin
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu Madonna
'sı ve
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki Şeytan
'ı bu yüzden geç tatmıştım. Lakin iyi ki de geç tattım bu duyguyu, çünkü o zaman anlayabilirdim. Özümserdim o kitabı. Bu yüzden
Elias Canetti
Elias Canetti
'nin
Körleşme
Körleşme
'sini de anlayabiliyorum. Kim bilir daha nice kitapları tadacağız daha...
Elias Canetti
Elias Canetti
Hakkında; (Rusçuk, 1905- Zürih, 1994) İspanya'dan göç eden Sefarad Yahudisi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Öğrenimini Zürih ve Frankfurt'ta tamamladıktan sonra Viyana'ya dönüp Doğa Bilimleri ve Felsefe bölümlerinde doktora yaptı. Ardından, yazarlığa yöneldi ve 26 yaşında başyapıtı sayılan
Körleşme
Körleşme
'yi kaleme aldı.
Elias Canetti
Elias Canetti
1981 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. İncelemem; Nasıl başlasam bilemiyorum, kelimeler ile anlatmak istersem kitabı; Karmaşık, derin, boşluk, delilik ve körlük. Bu beş kelime ben kitabı okurken zihnimde canlandı. Kitap, I. Dünya Savaşı ile II. Dünya Savaşı arasındaki dönemde, Almanya'nın ilk dünya savaşının yenilgisini üzerinden atamadığı ve yenilgi psikolojisinin faşizme önayak olduğu bir dönemi, bu dönemde faşizme taban olacak sıradan insanları anlatıyor. Kitabın ana karakteri (yani hep onun bahsi geçiyor) bir sinolog olan Kien dir. Sinoloji; Çin uygarlığını, dili, kültürü, dünü ve bugünüyle araştıran bir bilim dalıdır. Kien'in tüm tutkusu kitaplarıdır. Tüm dünyası kitap olan bu adam, kendisi hariç herkesi aptal olarak nitelendirirdi. Kien'in fiziksel hali bir deri bir kemik kalmış zayıf bir adam olarak tasvir ediliyor. Başlangıçta kitaplara aşık bir adam olarak gördüğümde ondan etkilenmiştim, kitaplardan başka kimsesi olmayan bu adamla bir bağ kurmak istedim. Kien küçüklüğünden beri kitaplara aşık bir adamdı. Onun için kitaplığı ait olduğu tek Dünyası idi. Kien kendisini herkese karşı soyutlamıştı, onun için kitap haricinde konuşan bir insanın yaşaması tamamen gereksizdi. Belki abartıyorumdur lakin öyle. Tabi 8 yıldır kendisine hizmetçilik yapan bir kadın var. Therese... işte Kien'in dünyasını tamamen yıkacak kişi.. hayır spoiler değil. Aslında kitapta çok fazla yerme var. Çeşitli dinlere ve ideolojilere yönelik tavırlar. O dönemin Almanya'sının ilk dünya savaşının yenilgisini üzerinden atamadığı ve yenilgi psikolojisinin faşizme önayak olduğu bir dönemi, bu dönemde faşizme yeni yeni taban oluşturduğu zamanları ele alarak bakmış ##$##yazarSeolar:i467.$$#$$ Lakin Kadınlara yönelik hakaretler ve küçük düşürmeler yüzünden çoğu kişi beni yanlış anladı. Kien'in psikolojisinin aslında insanın gerçeklikten ne kadar kaçacağı, gerçeklik karşısında ne kadar körleşeceğini göstermekte. Yaşadığı dünya öyle bir şey ki okurken hangisi gerçek hangisi Kien'in hayali çok ufak farkla ayırt edebiliyorum. Kien aydın görünen bir cahil miydi? O zaman her çok kitap okuyan aydın olmuyor. Evet iğneyi kendime de batırıyorum. Çok okumak iyi değildir. Aslında bilgi ve kitap susuzluğunun üründür çok fazla okumak. Ben de Kien gibi kitaplarıma dalabiliyorum. Onları kendimden bir parça, bir dost bir arkadaş görüyorum. Ben gerçeklik ile hayali ayırt edebiliyor muyum? Benim için o önemli. Kadınlar hakkındaki tutumundan da bahsetmek isterim. Sırf Therese gibi kadınlar yüzünden hayattan soğuyacak mıyız? Ya da her kadın Therese gibi midir? Asla değildir. Zaten biz çoğunluğa bakarak konuşuruz. Herkesi neden kendimizden soyutluyoruz? Çünkü zamanında güvenimiz sarsıldı ve bunu atlatmak kolay değildir. Hele ki hayatımıza biri girmek isterken onun önüne bir duvar koydumuz düşünülüyor. Hayır aslında öyle değil. O duvar hiç olmadı ki. Önüne her gelen yürüdü geçti ve böyle oldu. Lakin dikenli telleri çekince, o dikenleri hiçe sayarak , kendini kana bulasa bile bize ulaşmak isteyen insalar dolu etrafımızda. Biz dış dünyadan soyutladğımız için kendimizi aslında bize iyi gelecek olanları bile saf dışı bırakıyoruz. Biz de Kein gibi kendi elimizle bir dünya kurduk ve o dünyada kendimize hayat bulduk. Anlatacağım çoğu şey zaten belirli kişileri etkiledi. Kein kendini çok soyutladı, kardeşi onu bir bilge olarak görüyordu abisine saygısı çoktu onun. Lakin Kein onu da itiyordu kendinen. Ve Kein kendi trajik sonunu hazırladı. Peki ya Kein kendi kabuğunda olmasaydı ne olurdu. Kendi dünyamız dışında başka dünya olamayacak mı? Therese'nin ona yaptığı işkencelere maruz kalabilir miydi? Veya kapıcı gibi bir adama kalabilir miydi? Kien için hayat sadece kitaplıktan mi ibaretti? Bence kendiniz bir bakın derim... Kitap üç bölümden oluşuyor, kısaca özet geçmem gerekirse (hafif spoiler); Dünyasız Bir Kafa: Evinden hiç çıkmayan Kien'in ev içindeki hayatı anlatıyor, bu bölümde o hizmetçisi Therese'ye sırf kitaplara ilgi duydu diye evlenme teklif ediyor. Bir insan sırf kitaplara ilgili oldu diye evlenmek ister mi? Hadi onu geçtim neden 8 yıl sonra ilgilenmeye başlıyor. Ah evet biz erkekler öyleyiz (bazıları şimdi genelleme yapmayayım) ki bir kadın bizim sevdiğimiz veya hoşlandığımız bir şeyden ilgi duymaya başlayınca o kadına karşı yelkenleri suya indiriyoruz. Bu yanlıştır, kadınlar bunu bildiği için ilgileniyormuş gibi yaparlar. Kadınlar için erkeği (çoğu) elde etmek basittir. Peki ya evlenince noldu. Kapı dışarı etti mi seni? Senin vasiyetine de konmak istiyor mu? Hah işte davulun sesi uzaktan hoş gelir. Onun evlenmeden önceki hali ile şimdiki hali bir olur mu olmaz. Kien kafasında oluşturduğu, dış dünyadan tamamen bağımsız iç dünyada yaşar. Therese onu bu gerçeklikten kurtulmak için ise bir hamle yapar. Kafasız Bir Dünya: Bu ikinci bölümde insanlar ile iletişim kuramayan Kein, kendi evinden kapı dışarı edildikten sonra Kien dış dünya ile tanışmaya başlar. Küçümseyip dalga geçtiği insanlar onunla alay etmeye başlar. Kien dış dünya tarafından küçümsenir. Kafadaki Dünya: Son bölümde kardeşi onun yanına geldikten sonra sanki bir şey olmamış gibi hareket eder lakin artık deliliğin sınırlarına gelmişti... Körleşme'yi okumak onu kavramak benim için zor oldu. Belki yaşlandım artık. O anki gerçeklik ile hayali bağlamı kurmak önemli.
Körleşme
KörleşmeElias Canetti · Sel Yayıncılık · 20213,541 okunma
·
1 artı 1'leme
·
84 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.