Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

92 syf.
9/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Kambur - Ş. GÜRBÜZ /Neyi anlatsam, onu kaybediyorum!
Şule Gürbüz
Şule Gürbüz
Sanat tarihçisi, saat tamircisi, şair, felsefeci, tiyatrocu, hikayeci... cercisanat.com/dergi/1/sule-gu... dergisindeki söyleşisinde der ki: "İyi yazan herkes biraz şair, biraz felsefeci, biraz mistik, biraz hikâyeci… olabilmek, bunların kamil bir karışımı olmak zorundadır." Kendisi de öyle bir isim. Zaman onun için hepimize ettiğinden farklı bir anlam ifade ediyor. Yalnızca saatler değil günlük hayatın akışı içinde de... Koleksiyon bir tutkudur, insanı ayakta tutar, der
Mustafa Kutlu
Mustafa Kutlu
Saat koleksiyonu yapıyor Şule Gürbüz. Klasik saatlere meraklı. Bir köstekli saat delisi olarak oldukça hoşuma gitti bu durum. Ne çok severim. Özellikle Serkisof'ları... Ve yine öğrendim ki bilgisayar ile arası hiç iyi değilmiş, al bir ortak nokta daha!
Kambur
Kambur
'da henüz 18 yaşında yaşadığı duyguları görünce içimden konuşmadan edemedim, "Sen ben misin be kadın!" Neden bu kadar geç tanıdım seni! "Elektronik hiçbir şey beni ilgilendirmiyor. Bilgisayar kullanmayı bile bilmiyorum. Hiç ilgimi çekmiyor böyle aletler. Dokunasım gelmiyor. Bir tek arabaları seviyorum, onlar da mekanik zaten." Sarayın Saat Ustası Eser yazarın bir cümlelik tanıtımı ile başlıyor: "Şule Gürbüz halen mekanik saat ustası olarak çalışmaktadır." Oldukça farklı bir üslubu, farklı bir kurgusu var. Bilinç akışı tekniği kullanarak kaleme alınmış. Yazarın felsefi dünyası ve zamana bakışı daha o yaşta kendini gösteriyor, olaydan ziyade düşünce, ironi, metaforlar ön planda. Çoğu sayfada yalnızca birkaç satır, birkaç cümle var ama yoğun bir sayfanın verebileceklerinden çok daha fazlasına gebe... Neden saklanır insanlar? "Çocuklar bu­lunmak için saklanır, yakalanmak için kaçarlar. Aranmayanlar ve bulunmayanlar da büyüyünce benim gibi olurlar," der
Nermin Yıldırım
Nermin Yıldırım
Ne kadar acı değil mi aranmamak? Yokluğunun kimsenin umurunda olmaması... Daha da acısı Kambur'da saklı: "Beni aramaya kimse çıkmadı. Kendi başıma, yorgun ayaklarım, koca ahmaklığım ve bulutlar gibi yükselen hayal kırıklığımla eve dönebildiğimde, akşam yemeği bitmişti. Aç kal­dım." (s. 12) Kambur deyince kim geliyor aklınıza? Kuşkusuz
Victor Hugo
Victor Hugo
'nun Quasimodo'sunu hatırlarım ben. Bir de sendromu vardır: "Kişinin psikolojik takıntılar oluşturarak bedeninde var olmayan fakat bireyin var olduğunu sandığı kusurlar aradığı ve kusurlar hakkında endişelenerek çok fazla zaman harcadığı bir zihinsel sağlık durumu." dunyadanismanlikmerkezi.com/quasimodo-sendr... "Bana sorulsa bir gün "Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa tüm insanların kambur olmasını mı?" diye, herkesi kambur görmek olurdu dileğim." (s. 21) Uzağa gitmeye hiç gerek yok, hepiniz birer kambursunuz aslında! Günlük hayatta sırtınızda o kadar ağır yükler taşıyorsunuz ki bir kamburdan hiç farkınız yok! Eve geliyor okulu, iş hayatını düşünüyor, işe gidiyor evi düşünüyorsunuz. Kafanızı yastığa koyduğunuzda dahi zihninizde günlük hayatın telaşı, söylenmemiş sözlerin yükü, küslükler, gelecek kaygısı, unutamayışlar. Fiili bir kambura göre çok daha fazlasını taşıyorsunuz! Sizi içten içe kemiren, hasta eden, gelecekte kutu kutu ilaçlar kullandıracak yükler. Belki de çoktan başladınız bile! "Güzelce bir piyanosu vardı; ama kafasındaki müzikle parmakları arasındaki fark tüyler ürperticiydi." (s. 31) Can evimden vurulduğum bir cümle. Üzerinde uzun uzun düşündüğüm, hayatımı sorguladığım... "Biraz daha oturup, kalktım. Tuhaf bir müzik geliyor­du; dönüp yürümeye başladığımda, filmlerin finalle­rinde olduğu gibi, sırtımda sanki THE END, yazacaktı. Dönüp baktım; yazmıyordu. Yaşama devam etmek zo­rundaydım." En çok da bu zorunluluk yoruyor bizi. Hiçbir film bitsin istendiği yerde bitmiyor, hepsi en olmadık yerde... "Yorgundur... herkes yorgundur bunca sözden sonra." Hele kamburlar... Onlardan yorgunu yok. Yaşam Jim Carrey'nin Aman Tanrım'ında olduğu gibi bir şov sanki: "Hiç­bir şeye inanmıyor, yine de yaşıyorsam, bu oyun değil de nedir?" Bir soruyla sona eriyor eser: "Deli olduğumu mu sanıyorsunuz? Nereden anladınız?" Sahi, nereden? Her şeyiyle farklı bir eserdi. Yeri geldi
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'ı getirdi aklıma yeri geldi
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
Ama aklıma getirmekle kaldı, hepsinden çokça başkaydı. Değişik bir ruh yolculuğuna çıkmak, bolca sorgulamak isterdiniz durağınız Kambur olsun!
Kambur
KamburŞule Gürbüz · İletişim Yayıncılık · 20196,1bin okunma
·
469 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.