Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

520 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Tutkulu Aşk Nasıldır?
Ben hiçbir aşk romanında bir âşığın zihninin bu kadar maşukuyla dolu olduğunu, maşukunun duygularını ve zihnini anlama ve bilme iştahıyla dolu olduğunu, maşukuyla ilgili her şeye bu kadar çok değer biçtiğini görmedim. Nasıl bir aşkmış, okudukça katmanlandı zihnimde. Ben "Ha yok ya, cinsel arzu bu sadece." dedikçe sayfaları çevirdim ve hiç de ondan ibaret olmadığına daha çok ikna oldum gitgide. Yazar betimledikçe sanki bir okur olarak ben tattım o aşkı. Aşkla ilgili en iyi romanlardan biri oldu benim için Masumiyet Müzesi (bir diğer en iyi, elbette
Huzur
Huzur
). *Özellikle belirtme gereği duyuyorum. Kitapta cinsel betimlemeler çok fazla var ancak bunlar aşk ile beslenen betimlemeler olduğu için beni, örneğin
Anayurt Oteli
Anayurt Oteli
'nde olduğu kadar, aşırı rahatsız etmedi. Yine de kitapla ilgili beklentiniz buna göre oluşmalı. İÇ DÖKÜŞ: Kitabı anlatmadan önce konusuna ve kitabın baş karakteri Kemal'e ve Kemal gibi olan tüm erkeklere dair bir iç döküşte bulunmak istiyorum. Bir adam kendisini seven ve onun da sevdiği bir kadın olduğu halde neden bir başkasıyla ilişki yaşayabilir? Üstelik zorlanma gibi büyük nedenler yokken - ki bu durumda bile kişi kendi iradesinin sınırlarının aşılmasına izin vermeyip baskıları reddedebilmelidir. Yok ailesi, toplum öyle istiyormuş, baskıda hissetmiş; falan filan, bu bahaneler bu romana uymuyor efendim! Kemal, Füsun'u o kadar severken Sibel'i reddetmeyi aklından bile geçirmemiş. Bu tavrını asla ve asla anlamıyorum. Bir adam eğer sevdiği bir kadın olduğu halde bir başkasıyla nişanlanıyorsa, öylece bıraktığı kişi sevdiği kadın olamaz. Aşk bu değil! Israrla reddediyorum. Roman boyunca aşk aktarımı istediği kadar muhteşem ve edebî olsun, bunun edebiyat açısından değerini inkâr edecek değilim fakat böyle güzel bir duygu, iğrenç bir ahlakî problem içerisinde işlenirse ben buna gerçek aşk demem. Kemal madem Füsun'u çılgınlar gibi seviyordu, neden Sibel'le nişanlandı? Kemal ve Kemal gibi erkekler; hayvan mısınız, taş mısınız? Neden kendi duygu ve düşüncelerinize uygun kararlar almıyorsunuz? Ben bunun açıklamasını kitapta göremiyorum. Ve bu durum, beni okurken aşırı rahatsız etti. Bunu da geçtim, empati de mi yapamıyorlar? "Sevdiğim kadına nasıl ihanet ederim?" demiyorlar mı? Sevmediğim birini neden kandırıyorum, neden kötü davranıyorum?" demiyorlar mı? Ya da şu soruyu sormuyorlar mı kendilerine: Eğer sevdiğim kadını bir başka erkekle nişanlanırken/evlenirken birlikte görsem çok acı çekmez miyim? Öyleyse ben neden sevdiğim kadına bunu yapıyorum? Yok yani. Bu Kemal denen erkek müsveddesi yapmıyor bunu. Aptal aptal oradan oraya sürükleniyor, hiç de durup akledip sormuyor kendine bunları. Hatta Füsun'u başka erkeklerle görünce acıdan ve öfkeden kıvranıyor. Böyle de çelişkili bir erkek bozuntusu kendisi. Kabul etmiyorum. Böyle bir adama acımam. Çektiği aşk acısına üzülmem. Nasıl ahlak, nasıl vicdan bu? Babasına benzemiş, onu rol model almış. Psikolojik süreçlerin farkındayız, fakat bunlar sadece aldatmanın nedenlerini bir miktar açıklayan şeyler. Meşrulaştırılamaz. Fakat hikâye ilerledikçe Kemal belasını buluyor aslında. Füsun, ondan iyi bir intikam alıyor ve Kemal de kendine geliyor. Cinsel arzu sandığı basit bir aşktan derin bir aşka yolculuk yapıyor aslında kitap boyunca. Böylece de iyileşiyor. GENEL ANLAMDA KİTAP: Tutkulu bir aşk ne demek olduğunu tam olarak anlatan bir kitap oldu benim için. Çok etkileyici bir üslubu var yazarın, çok beğendim. Tıpkı
Marcel Proust
Marcel Proust
gibi anlatıyor, üslubunu çok benzettim (kitapta da Proust okuduğunu belli etti, önceden bildim :) ) ve onun gibi analizci, onun gibi yaşadığı aşkı derinleştirdikçe derinleştiriyor. Anlatanın yaşadıklarını iliklerimize kadar hissettiriyor. Muhteşem bir duygu aktarımı var. Proust'tan da katbekat akıcı bir dil. Sadece ele aldığı bağlam beni rahatsız etti. Biçeme kesinlikle laf etmiyorum. Bununla beraber çevresini aile-akraba ilişkileriyle ve kişisel tarihleriyle ele aldığı için
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar
'a da biraz benziyor tarzı. Kitapta 1980 darbesinin izleri de var. Radikal sağ, sol kavgalarının ülkeyi soktuğu hal çok üzücü; buna yer yer değinilmiş. Kemal Bey de ılımlı halk gibi bu kavgalardan usanmış, bu kavgalara destek olmuyor. 1980lerde geçmesi dolayısıyla romanda nostaljik bir hava var. Pamuk, özellikle de Türk sineması üzerinde fazlaca durmuş; analizler yapmış, ülkedeki tabulara, yasaklara, sansürlere değiniyor; bunları eleştiriyor da aslında. Arka planda en çok da halkın cinsel tabular ve yasaklarla beraber bastırılmış altbenliklerinin nasıl da gün gelip patladığı, yozlaştıkları ele alınmış. Ailelerin ve toplumun baskıcı ve tabucu tavrının, yol açtığı ahlakî çöküş gözler önüne serilmiş (Bunu en çok da Kemal'in annesinin, kocasının başka bir kadınla ilişkisi olmasına çevreden gizli tuttuğu sürece laf etmemesi ve gizli tutmasıyla, çevreye açık etmemesiyle ne kadar doğru yaptığını oğlu Kemal'e anlatmasıyla gördüm. Alçak bir kocaya güzelleme yapıyordu. Kemal'e de Füsun'la evlenmemesini, ilişkisini açık etmemesini teşvik ediyor.). Tabi toplumdaki kültürel değişimler ve Avrupalılaşan Türk insanının manzarası da çok iyi verilmiş. Daha doğrusu Türk insanının Avrupa özentiliği :) KEMAL'İN RUH DÜNYASI: İç döküşümden bağımsız olarak Kemal'den bahsedeyim. Kemal, tam olarak saplantılı bir âşık. Füsun'a aşkını öyle derin betimliyor, duygularını öyle içten aktarıyor ki bu adam gerçekten deli gibi âşık diyorsunuz. Proust için Albertine neyse Kemal için de Füsun o, hatta daha fazlası. Füsun ve Füsun'a dair her şey, Füsun'un kullandığı nesneler, Füsun'un bulunduğu odalar, Füsun'un yaşadığı mahalle, Füsun'un temas ettiği en küçük şey; Kemal için aşk nesnesi, onu saatlerce haz dolu hayallere sürükleyecek kutsal bir aracı gibi. Bunları okudukça da Kemal'in ruhsal sıkıntılarını kademe kademe daha çok fark ediyorsunuz. Kendisinin Füsun'a ne kadar delicesine âşık olduğunu anlatmak için kitaptaki şu örneği vermek isterim: Füsun'un her sigara izmariti bırakışında farklı bir duyguya büründüğünü düşünerek bu duygulara ve aynı zamanda Füsun'a sahip olma arzusuyla 4213 izmariti biriktirmiş. Füsun'la ilgili diğer eşyalarla birlikte bir müze kurmuş kendisine. Bu nasıl bir aşktır, çıtayı çok yükseltmiş. Fakat her aşırı duygu da bir çılgınlığı doğuruyor, biriktiricilik bozukluğuna işaret eden bir hal almış Kemal'in takıntısı. Kemal, biriktirdiği bu eşyalarla bir müze kuruyor. Sonlarda, müzelerin öneminden ve müzecilikten bahsediliyor daha çok. Kitabın tamamını okuduğumda karakterlerin gerçek olduğunu düşündüm fakat roman kurmacaymış ve kurulan Masumiyet Müzesi de kurmaca bir romandan yola çıkarak oluşturulan ilk müzeymiş. Kurgusal bir eser için müze oluşturulması çok hoşuma gitti. Romanın sonunda Pamuk, romanın dışına çıkmayı tercih etmiş. Kendi çevresinden biri olan Kemal Bey'le konuşuyor, güya Kemal Bey kendi hikayesini Pamuk'a yazdırmış da bu hikâye ortaya çıkmış :D (Yazar belki de hikâye daha gerçekçi görünsün diye böyle yapmıştır ancak hikaye o kadar gerçekçi ki buna hiç mi hiç gerek yoktu bence.) Yazarın romanın kurgusunun dışına çıkıp okuyucuyla irtibat kurduğu yerler de çok var, ben bu tavrı gereksiz buluyorum, yine de roman o kadar güzel ki bu durum pek rahatsız edici değil. İlginç bir kurgu var. Fakat kurgusever bir okur olarak romandaki dünyanın dışında çıkılmasa daha çok etkilenirdim sanırım. En yakın zamanda bu kitabı okumuş birisi olarak Masumiyet Müzesi'ni de ziyaret etmem gerekiyor.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,1bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
433 görüntüleme
Flanús okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık çok açıklayıcı bir inceleme olmuş. 🌱
Monsilya okurunun profil resmi
Çok teşekkürler ilginiz için🪻
mithrandir21 okurunun profil resmi
Anayurt Oteli, ne kadar güzel bir roman, ne kadar da rahatsız edici bir romandı. Okuduğum romanlarda o kadar çok kötü karakter tanıdım ki Zebercet gibisini göremedim, göreceğimi de pek sanmıyorum ya. Kötü derken de sanki "kötü" tanımı uygun değil gibi de geliyor. İnceleme de çok güzeldi, uzun zamandır efsane 2016 yılındaki güzelliğini kaybeden burada ilk kez inceleme okudum ve çok beğendiğim bir romanı, kendi tabirimle saplantılı Kemal'i tekrardan anımsamış oldum.
Monsilya okurunun profil resmi
Çok teşekkürler. Evet, Zebercet kötü ya da iyi olmasından önce tuhaf bir karakterdi ve daha çok, ruhsal sıkıntılı bir karakterdi bence. O yüzden üzücü ama biraz da tiksindirici bir his bıraktı sanırım bende. Romanın genel havasını da çiğ cinsellikle bağdaştırmıştım. O yüzden çok rahatsız olduğumu hatırlıyorum.
E. okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş emeğinize sağlık 🌼 Özellikle iç döküşünüzün her cümlesine tamamen katılıyorum, okurken ben de Kemal'e hep kızgın olduğumu hatırlıyorum. Fakat kurguyu geçiyorum, bu kitabı özellikle edebi dil olarak hiç ama hiç sevememiştim, çok sığ gelmişti🥲 Aslında Orhan Pamuk'un çoğu kitabını sevmedim. Okuma kalitesine güvendiğim bir okuyucu olduğunuz için kendimi sorguladım şu an, neden sevmedim diye.. O kadar sevmedim ki defalarca İstanbul'da müzesine gitme fırsatım varken gitmeyi erteledim. Benim eksikliğim, belki ben o edebi dili bilmiyorumdur anlamıyorumdur ama giriş cümlesi dışında beni yakalayan pek bir şey yoktu sanırım 🥲 Bu kitaba dair sadece sıkılmışlık ve kızgınlık hatırlıyorum. Ve bir daha Orhan Pamuk okumama kararı aldığımı..
Monsilya okurunun profil resmi
Aslında çok betimlemeli, ağdalı bir dili yoktu evet. Ancak ben Kemal'in Füsun'a olan aşkının derinliğinden çok etkilendim. Her an onun nabzını yoklaması, neredeyse tıpkı o gibi yaşaması. Füsun'un içinde kayboluyor sanki. Onu bana çok hissettirdi roman. Bu nedenle anlatış şeklini de çok sevmiştim. Fakat bir yanımla sizi çok çok iyi anlıyorum. Kemal'e çok kızıyorum. Neden Sibel'le birlikte oluyor, hiçç anlamıyorum. Roman da anlatmıyor zaten, bu yüzden rahatsızım. Ama roman ilerledikçe Kemal'in cezasını biraz olsun bulduğunu düşünüyorum, hele ki sonuyla 🥲. Hem de Sibel'i sonradan da olsa bırakıyor olması en azından Füsun'a ne kadar âşık olduğunu sonralarda anladığını gösteriyor. Aşkı çok güçlenip derinleşiyor bence. Ve o kadar yıl geçmesine rağmen hiç unutmuyor. Büyük bir vefa da var. Bir de aşkı üzerine analiz yapıyor ya, o çok hoşuma gitti. Aşkı inanılmaz detaylı anlatmasını çok beğendim. Romanı sevmemin temel nedeni bu.
Alev okurunun profil resmi
Yorumunuz o kadar yerindeki benim bitirmeme az kaldı bir ara bırakmış gibi oldum vaktim olmadığımdan ama devam ediyorum hâlâ. İnanır mısınız bana ilk cinsel betimlemesi çok diye eleştirilip anlatılmıştı kitap. Anladım ki herkes neyi görmek istiyorsa onu görüyor. Ben de sizinle aynı fikirdeyim aşk ile beslenen cinsellik insanı rahatsız bile etmiyor. 👌
Monsilya okurunun profil resmi
Çok teşekkürler. Bence de😁 Size de iyi okumalar 🪻
Alev okurunun profil resmi
Kemal konusundaki serzenişiniz o kadar yerinde ve haklı ki avaz avaz bağırıp sorgulanası bir problemi bu. Bir kadına deli divane aşıkken nasıl aynı anda başkası var? Gerçi adım adım onun bu aşka karşı olan duygusun ehemmiyeti anlıyoruz. Ama yine de kabullenilesi değil!
Monsilya okurunun profil resmi
Harfi harfine katılıyorum. Kabullenemiyorum.🥲
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.