Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1200 syf.
·
Puan vermedi
Grossman’ın şaheseri geldi aklıma. Durduk yerde değildi elbette. Onunla ilgili bir belgeseli yeni izledim. Aslında sosyal medyada başlayan bir aşk novella-uzun hikayesi yazarken oldu her şey. Tıkanmıştım, bari kafamı açayım biraz demiştim ve bitmez tükenmek bilmez Sovyet ve Atatürk dönemi incelemelerime dönmüştüm tekrar. Çok çekmiş edebiyatçılar siyasilerden. En çok Sovyetlerde, ama bizde de az değil, mesela Nazım Usta ve Atatürk. Olay, KGB’nin başı Şelepin’in Kuruşçev’e yazdığı mektupla başlıyordu. Diyordu ki mektup, Grossman Jizn i Sudba-Yaşam ve Yazgı, diye bir roman yazmış. Roman ne Stalingrad ve II.Dünya Savaşını anlatıyor ne de Faşistleri adam gibi eleştiriyor. Derdi sanki Sovyet sistemini eleştirmek. Aynen böyle yazılmış bir mektup. Tüm politbüro elemanları da okumuş mektubu. Oysa bu dev roman o anlatmıyor denilen şeyleri öylesine çarpıcı anlatıyor ki, okuyunca siz de hak vereceksiniz eminim. Ama Sovyetlerdeki hayatı da anlatıyordu. Hem de hiçbir art niyetle değil, yaşadıklarını, gördüklerini ve elbette bunların onda bıraktığı duyguları aktarıyordu yazar kurgusunda. Ve karar veriliyor. Nasıl duydularsa basılmamış romanı (jurnalciliğin boyutuna bakın), tüm kopyalarıyla beraber ele geçirilip KGB arşivinde hapsine. Allahtan olacakları bilen yazar almış tedbirini. Kurşun kalemle iki kopya daha yapmış fazladan. Süreçte Grossman ve yetkililer arasında yazışmalar da oluyor, görüşmeler de. Ve o ünlü sözünü söylüyor yakınlarına Grossman, Ya ponyal, şto ya umer- Anladım ki ben öldüm. Ve 14 şubat 1961’de roman tutuklanıyor. Nasıl ama, özgürlüğünü sadece insanlar kaybetmiyor di mi? Bu yeni bir şey değildi aslında. 1926 yılında da, değerli okur kardeşlerim hatırlar, Bulgakov’un Sobaçe Sertse-Köpek Kalbi novellası var ya hani, işte o tutuklanmıştı. Bir dört yıl sonra da iade edilmişti. Ne acı değil mi, kitaptan çok sansürü konuşuyoruz. Çünkü biliyoruz ki, savaş biter, sansürcü zihinniyet hep vardır ama. Grossman ta I.Dünya Savaşı yıllarında girmiş halkın sıkıntılarının içine. Yasnaya Polyana'ya da düşmüş yolu. Çatıları yeşil, duvarları beyaz ahşap eve. Tolstoy’un yaşadığı, öldüğü yer olduğunu anlamışsınızdır. Öyle bir hale gelmiş ki savaşta oralar bile, insanın içi burkuluyor öğrenince. Sofiya Andreevna (Tolstoy’un torunu) ile bir vedalaşma sahnesi vardı ki, önce alnından sonra elini öpmüş Grossman’nın, ağlamış Grossman, ben de Nazım’ı, onun parçalanmış hayatını düşündüm. Ve Pasternak geçti bir yerlerinde. Onun da anasını ağlatmış siyasiler. Kitapsızlar. Ah, sevgili okurlar, ne alakası var diyeceksiniz ama, tutamam parmaklarımın yazmasını, uzun hikayemde yazmışım, paylaşmazsam anlamazsınız neden buralara savrulduğumu, <<<<<aşk yarım kalmazsa niye romanı yazılıp, filmi çekilsin ki, diye düşündüm. Dr. Jivago'da hem Yuriy hem Lara hem de Tonya filmin kaybedenleridir, diye düşündüm. Aslında tüm kahramanlar kaybeder. Sırf bu nedenle Lara'ya sarkıntılık eden, annesinin metresi olan itici herifin ölümüne de sevinemez okur, diye bir de. Çarpıcı, iç parçalayıcı müziğiyle film, ne kadar sevsem de, kitabından fersah fersah geridedir, diye düşündüm.>>>>> Ben kitapları daha çok sevdim hep. Öyle de öleceğim. <<<<<‎"Mutlu aşk yoktur" Aragon'un çarpıcı mısrası olsa da tespit yeni değildir. Nasıl yeni olabilir ki? Cinselliğe üremenin dışa vurumu dense de, sanatın, sanatsal yaratıcılığın altın anahtarı onun içindedir. Aşkla, cinselliğin arasındaki mesafe azaldıkça, aşk sanki bir yanılgı adeta bir misnomer gibi algılanmaya başlıyor. İşte o zaman -geçmiş ola, sanat ve sanatsal yaratıcılığın çok önemli bir ilham kaynağını daha kaybedeceğiz.- Çok değil, bir süredir tanrı sevgisinin kaybıyla beraber bir ilham kaynağını (İlahi ve dünyevi aşkı birbirinden ayırana aşk olsun) zaten ölüme uğurlamıştık. Yeni ilham kaynakları elbette yaratılacak ama ben aşkı yeğlerim. Bir de ölümü. >>>>> Böyle oldu işte. Grossman’ı izlerken. Aklımda Yaşam ve Yazgı, vardı. Şimdi kitaptan bahsetmenin zamanı dedim. "Şimdi onlara kahraman diyorlar, elbette bu doğruydu. Ama o zamanlar ne siviller ne de askerler kendilerini kahraman görmemişlerdi ve bundan dolayı bizim hikayemizde baş kahraman bulamazsınız. Çünkü hepsi baştı hepsi kahramandı," diye başlıyordu. Bir cephede bir cephe gerisindeki sivil hayatta devam ediyordu roman. Bir yandan savaşın zorlukları diğer yandan sivil hayatın savaşta yaşanılan zorlukları. Bu yetmiyormuş gibi kocaman devlet mekanizmasının hayatlar üstünde kurduğu iğrenç baskı. Sovyet insanının yaşadığı dramı anlamadan insanlığın geçtiği aşamalar asla bilinmiş olamaz. Romanda bir yer var. Tolstoy'un Savaş ve Barış'ına gönderme yaptığı. Napolyon'la savaş olduğu zaman Tolstoy'un daha henüz doğmadığını aktarıyordu bir konuşma esnasında. Kurmaca yazmak böyle bir şeydi işte. Şaşırmıştım. Oysa ben Tolstoy'u yazdığı savaşta bulundu diye düşünmüştüm hep. Tıpkı bu romandaki bir subay gibi. O da, Grossman da öyle sanıyormuş. Aslında yıllar tutmuyordu elbette. Ama o kadar inandırıcıydı ki romanın gerçekliği, öyle sanmışız. Bir savaş muhabirinin peşine düşüyoruz romanda. Hemingway'i hatırlarsanız şaşırmayın. Bir sahne vardı kitapta. Ananın (Lyudmila) evladını savaşa uğurladığı. Tonya, dedi ana, evladının son bir veda için yanına geldiği istasyonda. İkisi de cesaret yüklüydü ikisi de hüzün. “Tanrı seni korusun yavrum. Korkma sakın. Düşmandan korkma. Ölümden korkma. Ben seninleyim,” ve ağzından öptü evladını. Çaresizliğin nasıl baş edilmesi güç bir duygu olduğunu çok güzel vermiş Grossman. Çünkü anlıyorsunuz ki, ananın uğurlarken sarf ettiği sözler sadece dilinde ve ananın oğlunu yolcu ettiğini o an öldüğünü hissediyorsunuz. Tolik o, Anatoly ve Tonya, anası, onların ardına düşüyoruz bir ara romanda. Cephe gerisini onun ailesinin içinde yaşıyoruz. Çatışma yok, ama daha beter. Snaypırlarla ilgili bir bölüm vardı. Kendi kayıplarında kederlenen askerler karşı kayıplarda zevkten delirmiş gibi gülüyorlardı. Savaşın ne menem bir şey olduğunu unutmuşlar gibi. Kadınlar en çok konuşulanı cephelerin. Terk eden, bırakıp giden kadınlar. Ölüm onca yakınken, bir de o. Ve öyle büyük bir bürokratik canavar var ki sivillerin uğraştığı, yeminle savaş daha kolay diye düşündüm. Ve savaşta kadınlar var. Cehennem de aşk hiç olmaz mı allasen, nerede ölüm orada aşk. Galina, karım demişti ki bana bir gün, ben kurmacaları okurken ardında hep bir müzik olur. Tıpkı filmlerde olduğu gibi, siz de kendi müziğinizi duyun, bilin ki müzik ve kurmaca ayrılmaz bir bütündür. Pust budet, kak budet- Nasıl olacaksa olsun, leitmotif imidir acaba bu romanın? Belki de ölümdü. Sonra bir de baktım ki #24112436 bu işi çoktan halletmiş. Çok etkileyici, çok güzel aktarmış Mehmet Temiz dostum romanı. Evet biraz uzun ama, inanın okuduğunuza değer bir şaheser bu. youtube.com/watch?v=9yJd-yn... bu kumlu animasyon çok hüzünlüydü. İzlemeyenlere.
Yaşam ve Yazgı
Yaşam ve YazgıVasili Grossman · Can Yayınları · 2015220 okunma
··
527 görüntüleme
Serpil Ağ okurunun profil resmi
Bu harika incelemelerden sonra okumak şart oldu. En çok ta yazarın eşinin isteği ve arzusu doğrultusunda hareket ederek, annesini ardında bırakması ve akabinde annesinin katledilmesi neticesinde vicdan azabı çekmesine çok üzüldüm. Nasıl bir insan sırf eşi istemedi diye annesini gözden çıkarabilir, doğrusu anlamak kabil değil! Siz siz olun arkadaşlar, ne ebeveynleriniz için eşinizi gözden çıkarın, ne de eşiniz istedi diye ebeveynlerinizi silin. Elbette ki, fıtratımız gereği arada pürüzler olacaktır. Olmazsa zaten ters giden bir durum söz konusu var demektir. Lâkin gelişen süreçte olaylara doğru ve yanlış nazarıyla bakarsanız, bütün pürüzler hallolur. Selâm ve sevgilerimle...
Metin T. okurunun profil resmi
Önce bir ham çekirdek yazarım. Sonra döner döner ilaveler yaparım. Garip iş yazmak ve okumak. Belki bir daha döner de okursunuz diyeydi tüm bu lakırdı. Hiç bir ayrıntıyı atlamamışsınız maşallah. Mehmet Temiz dostumu da okumuşsunuz ince ince. Detaylar yadıklarınızda baki ya, ondan. Ömrünüze bereket. İyi ki varsınız.
Metin T. okurunun profil resmi
Önyargısız kalplere selam olsun. Kalpler dedim ya, biri https://1000kitap.com/HakanS/Duvar/ diğeri
Muzaffer Akar
Muzaffer Akar
, paylaşmışlar, tıpkı hayatı paylaşır gibi. Önyargısız, sorgulamasız. Demek ki artık birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Ama anahtarları kitabın hep kendi ellerinde. Tıpkı
Mathmazel
Mathmazel
gibi ve elbette
Serpil Ağ
Serpil Ağ
gibi. Benim onlara saygım çok büyük. Ve söylemezsem olmaz, onların ellerinde fener var. Önümü aydınlatıyorlar. Ben önümü daha iyi görüyorum artık.
yusuf ADMIŞ okurunun profil resmi
Metin Abi kalemine sağlık.. Öyle güzel anlatmışsın ki, kitabı hemen alıp okuyasım geliyor.. Ama işte hangi birinden başlayayım bilmiyorum.. Sırada bekleyen o kadar çok kitap ve yazar var ki!.. Ve benim de gücüm o kadar az ve sınırlı ki... İşte bu durumda acizliğimi her zerremde hissediyorum.. Ne olurdu sanki birkaç yıl daha erken başlasaydım kitap okumaya... :(
6 önceki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
Çok haklısın dostum. Hani sırada çok kitap var, demişsin ya. Ama dostum, inan bana hiçbir şey için geç değildir. Unutma, bak yaz bir kenera bunu, babambenim şimdiki yaşımdan bir altı yıl daha fazla yaşadı. Ve ben sıkı tutuyorum hayatı. Sıkı tutunmaya çalışıyorum. Okuyorum çok, izliyorum çok. Her şeyi beraber götüreceğim gidersem. En çok ona yanıyorum. Keşke miras olsaydı okuduklarım izlediklerim. Yok ama, çaresiz insancıklar. Senin yerinde olsam sıkı bir Mardin yazısı kaleme alırdım. Sonunu "//Ne Meleğim ne de Şeytan/ /Ne İyi biriyim ne de Kötü/ /Ne Türk'üm ne Kürt ne de Çerkez/ /Ne Müslüman'ım ne Hristiyan ne de Yahudi/ /Ne Alevi'yim ne de Sünni/ /Sadece bir İnsan müsveddesi../ /O kadar!!!//" diye bitirirdim. Okur hüzünlenirdik biz de. İnsan kendine yazar önce.
1 sonraki yanıtı göster
mehmet temiz okurunun profil resmi
Metin Bey kaleminize sağlık.Kitapla ilgili açıklamalarınız çok güzel. İnanın bana böyle muhteşem bir kitaptan çoğu kimsenin haberinin olmaması beni çok üzüyordu. Ben kitabın 2013 baskısını ,2017 de alıp okudum.Bu baskısında, sadece 1000 adet basılan böylesine muhteşem bir kitabı,4 yılda bin kişi bile satın almamıştı, başka bir deyişle 4 yılda bin kişi bile okumamıştı. Ben de, ''Berlin'in Düşüşü'' adlı kitabı okurken tesadüfen varlığından haberdar olduğum yazar ve eserini, hiç olmazsa 1K okurlarına tanıtmak istemiştim. Şimdi sizin bu yazınızla ve paylaşımınızla daha çok okur arkadaşın bilgisi olacak ve kitap daha fazla kişi tarafından okunacak. Bu değerli kitabın tanıtımını sağladığınız ve ayrıca bu güzel inceleme yazınız için de çok çok teşekkür ederim. Selamlar.
Metin T. okurunun profil resmi
Sizin incelemeydi aslında romanı asıl yüklenen. Sizin de kaleminize sağlık. Var olun, sağ olun Mehmet Bey.
İpek Demirer okurunun profil resmi
Sadece incelemeden bu kadar çok şey öğrendiysem kitabı okuyunca ne olacak bilmiyorum :) kaleminize sağlık hocam.. Sizinde değiminizle ömrünüze bereket :)
Metin T. okurunun profil resmi
Bilmukabele, teşekkür ederim.
Ebru Ince okurunun profil resmi
Ben daha almadım kitabı ..2018 e artık :(
Bu yorum görüntülenemiyor
Özlem Akaydın okurunun profil resmi
Enfes bir yorum olmuş emeğinize sağlık ve muhteşem bir kitap Yaşam ve Yazgı
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.