" .. her şey bir anlaşılmazlıktır, çünkü artık hiçbir şey anlaşılır kılınamaz, her şey bir çözülme halinde, kavranamıyor, beni uyku tutmamasının sebebi de bu. "diyor Ungenach'ta Thomas Bernhard.
Basitliğiyle, mutsuz haliyle olduğu gibi kalsın hikayeniz Erhan Bey. Ailesel devinimde, yapmış olduğum gözlem ve tanıklık ettiğim evliliklerde özgürlük kavramı "meşru bi' tür kısıtlanım" yeni tanımını yarattı bende. Dolayısıyla Tolstoy'un geniş, mutlulukla dolu olması "gereken" ailelerin hüzünlü, delilikleriyle parlayan, Dostoyevski karakterilerini anıştıran çocukları oldu. Bi' karar veriyoruz, en "kendi" olan halimizin hiçliğe sürüklenmesini onaylamış oluyoruz, tüm bu birbirinin kolunu bacağını kırmadan birbirini sakatlama durumunda, eğer ki çocuk varsa hastalıklı fikirlerin normalize edilmiş halinde doğuştan uzuvsuz gibi oluyor, doğuştan hürriyetsiz gibi...
Tüm bu yazınızı Bernhard'ın alıntısına bağlayacak olursam bazen cidden tüm bu içinde yaşanan ortama rağmen, en ince ayrıntısına kadar bilmemize rağmen bazı durumların kesinlikle anlaşılamıyor olduğudur. Parçalandığında, çözüldüğünde anlam kazanması beklenen hayat parçaları(yaşanmış,yaşanmakta olan), ufak halleriyle bütün hallerinden daha karmaşık görünebiliyor. Oysa sorunun ipucunu veren zaten bütündeki ulaşılamayan mutsuzluk, yutkunamama, (artık)katlanamama hali değil miydi?
Sorgulayan yazıların acı ama tatlı halini çok iyi yansıtmışsınız, ellerinize sağlık. Yazılarınızla ben de düşünmediğim yönlerden bakıp farklı fikirlerle tanışıyorum.