Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
8/10 puan verdi
Uzak İhtimal ve Yozgat Blues, her iki filmi de beğenmiştim. Yönetmen hakkında biraz bilgim vardı. Filmlerde gezinen hüznün kaynağının senaryodan kaynaklandığını elbette biliyordum. Her iki filmde de yoğun bir tevazu vardı. Hatta Uzak İhtimal bittiğinde, içimi yoğun bir Amor Fati duygusunun kapladığını hissetmiştim. Kitap incelerken nedir bu ihtiyar? E canım, T.T’nin filmlerle bağını bildiğim için, elbette böyle bir link oluştu. Sevgili
Osman Y.
Osman Y.
çok sever TT’yi. Hastasıdır. Eyüp’de buluştuğumuzda bir poşet kitabını hediye etti sağ olsun. Daha evvel okumadığım bir yazardı. Okudum, bu kitabına inceleme yazmaya karar verdim. Bitirdiğimde kitabı, ne okudum diye düşündüm. Öyle ya, insan tanımını yapmak ister muhatap olduğu şeylerin. Bir kurmaca mı? Değil. Yani ne bir roman ne de bir öykü. Anlatı olduğunu düşündüm. Fakat bir süreklilik ister anlatı da. Çamaşır ipi ve ipe dizili sarkan onlarca giysi gibi. Giysiler var evet, ya ip, işte süreklilik veren o ip ne? İpi buldum sonunda. Bir radyo programı yapmış TT kitap boyunca. Süreklilik buydu işte. İnsan incitmek istedikten sonra. Hey babam hey. Hatta, “Gri pantolonu ve lacivert ceketi iki beden büyük aldığımız saatlerdi…” Bu başlığı okuduğumda bedenine uyanı alanlarla bir kıyas var gibi hissettim. Anlamsız buldum nedense. Buradan sıkı bir arabesk parça bile çıkmaz be TT dedim. Bir on sene öncesinde anlattığının, yamalı pantolonlar moda olmadığı halde vardı. Yama yapmayanları döverdi örtmenler. Yeter ki ihtiyaç duy. Hele bir de nefret etmek istersen, ayıpsın, bir toplumda kimler yok ki, hangi soyutlama düzeyinden bakarsan bak çoktur onlardan. Cinsellikten mi baktın, var. İbneler var. Siyasi duruştan mı baktın, var. Dindar cahiller var. Ekonomik durumundan mı, var. Liberal kırçlar. İnanç durumundan mı, var. Allahsız tosbağalar var. İsterse insan, çok ama çok öteki yaratabilir. Ve nefret edebilir. Çünkü nefretin bedeli yoktur. Ama basit duygudur nefret be. Mide bulandırıcı. Sümük gibi. “Ben bir iç tehdidim doktor, dış ülke parmağıyım, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacınız olduğu dönemde ortaya çıkan belayım, fitneyim.“ Böyle yazmış TT. Sayın TT, böyle demişsiniz ya, çok güldüm. Aslında acı acı güldüm. Devlet tam da böyle yapardı. En çok da mütedeyyinlere. Aşağılık bir hileydi yaptığı. Ben bunun farkına erken varanlardanım. Belki de yaşımdan. Ve bu cümleler benim midemi bulandırırdı. Aynı şeyleri Tayyip söylemeye başladı ya, ah aklımdan ölümüm geçer. Moskova'dan selamlar Tarık bey. Bir an aklımdan bunlar geçti. Yazmak istedim yazara. Vurmak istedim. O kadar derim de, hala analojiden medet umarım ya, tü benim suratıma. Sanki Kemal Sayar psikolojik sınırları çizmiş, TT anlatmış. Çoğu yerinde böyle hissettim anekdotların. TT felsefe okumuş. Psikoloji yazmış ama. Senaryoları gibi değil kitapları. Çok şeye uzanmış, her uzandığının aşağı yukarı bir karşılığını bulmuş mahallesinde. Mahalle kifayetsiz kalınca radyodan bulmuş. Mütedeyyin, dindar demek. Ben ilk kelimeyi daha çok severim. Dinin benim içimdeki çağrışımıdır. Gördüğümden farklıdır biraz. Empresiyonistimdir bu konuda. Hoşuma gider benim. Camileri, hazireleri, ezan sesiyle uyanmayı çok severim. Çünkü ben bir muhafazakârım. Ateistim ama. Muhafazakarlık=dindarlık diye yazmazlar mı, çok sinirlenirim. Cahillik işte. Muhafazakarlık neden dindarlık olsun arkadaş? Alakası yok. Dinsiz bir insan muhafazakâr olamaz mı yani? Olur. Aha da benim örneği. Muhafazakarlık ve din, belki aynı mahallenin çocukları ama illa da kardeştir diyemeyiz. TT mütedeyyin ama pek de muhafazakâr gibi gelmedi bana. Eric Clapton’dan “Tears in Haven” çalıyor programında. You see what I mean? Gerçi bu şarkının hikayesi çok yıkıcıdır. Türkçeye çevirecek vaktim olmadı. Aslında gücüm de. Belki bir hayır sahibi çevirir bilmeyenler için. Şöyle karar vermiş E.Clapton şarkıyı yapmaya. Clapton said to me, 'I want to write a song about my boy.' Eric had the first verse of the song written, which, to me, is all the song, but he wanted me to write the rest of the verse lines and the release ('Time can bring you down, time can bend your knees...'), even though I told him that it was so personal he should write everything himself. He told me that he had admired the work I did with Steve Winwood and finally there was nothing else but to do as he requested, despite the sensitivity of the subject. This is a song so personal and so sad that it is unique in my experience of writing songs. Yıkıcı dediğim bu işte. Gözleri kızarıyor insanın. :((( Bir anekdotundan sonra Üstü Kalsın, demiş. Bunu Cemil Kavukçu’ya bir gönderme aldım ben. Hoştu. Kazım Kartal üstünden Yeşilçam göndermesine eyvallah dedim. Üçüncü sayfa haberleri he mi? Olsun bari. Üçüncü sayfa haberleri o memleketin en hakikatli resmidir. Bende de. TT bu eserinde insancıkların yüreğine dokunmayı denemiş. Bir kurmaca tadı almazsanız da, yüreğinize dokunan antagonist bir yazarın kalemini kesin hissedersiniz. Ama anlamaya çalışmanız lazım illaki. Siyaseti yelek yapmanız, yeleği de çıkarmanız gerek. Çünkü TT buna gayret etmiş çok. Bilge Karasu epigrafisini okurken bunu hissediyorsunuz. Sıfır ön yargıya ulaşmalıyız okur dostlarım. Sıfır. Sizin gibi düşünmeyenler, eğer ellerinde silah yoksa, asla düşman değildir. Anlamaya çalışın söylediklerini. İnanın daha zengin olacaksınız. Paranız artmayacak ama :))))
Kekeme Çocuklar Korosu
Kekeme Çocuklar KorosuTarık Tufan · Profil Yayınları · 20196,6bin okunma
··
473 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Hatalı yerler vardır çeviride belki hocam, kusura bakma. Osman mutlu olmuştur bu incelemede- antagonist olayını bilemem ama:) Önyargısız yaklaşım sayende oldukça geliştirdiğimiz bir şey, şu anda en önemli ihtiyaç belki. Ama sürekli yüzünün öteki yanını çevirip tokat yemekten bıkmış insanlar da var. Bazı şeyleri söylemek yapmaktan daha kolay oluyor gerçekten. Ben, fazla zarar görmedim çoğu şeyden, yani kolaylıkla uyum sağlayabiliyorum yazdıklarına. Ama yapamayanlara da hoş görüyle bakmak lazım diye düşünüyorum. Çok yıprandı insanlar yıllarca. Her zamanki gibi çok güzel bir inceleme olmuş, üzerinde düşünülecek yanları bolca olan. Eline sağlık hocam.
Metin T. okurunun profil resmi
Erhanım yine güzelliğini konuşturdun. Hani, Ön yargısız yaklaşım sayende oldukça geliştirdiğimiz bir şey, dedin ya, boş avuçlarıma baktım da, kırık leblebi doldurdun, ki çok severim. Var ol.
3 sonraki yanıtı göster
Erhan okurunun profil resmi
"Clapton, 'Oğlum hakkında bir şarkı yazmak istiyorum' dedi. İlk kısmını yazmıştı, ki bu bana şarkının tamamı gibi gelmişti. Kalan kısımda, bunun çok kişisel olduğunu, hepsini kendisinin yazması gerektiğini söylememe rağmen, mısraları - "zaman sizi çökertip dizlerinizini bükebilir" kısmı- benim yazmamı ve yayınlamamı istedi. Steve Winwood'la birlikte yaptığım işe hayran olduğunu söylediğinde , olayın hassasiyetine rağmen, dediğini yapmaktan başka çarem kalmamıştı. Bu şarkı o kadar acıklı ve özel ki, şu ana kadar yazdığım şarkılar içinde ayrı bir yeri var" Will Jennings
1 önceki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
Canım benim ya, hemen de çevirmiş. Emeği çok onun be Şimal, çünkü kalbi kocaman, dolayısıyla biz onu çok seviyoruz.
2 sonraki yanıtı göster
NigRa okurunun profil resmi
Metin abi bu yorumu yazmaya çekincelerim var aslında çünkü şimdi yine aslında öyle değil de böyleydi de bir sürü üşüşüp haftasonumu zehir edecekler ama söylemeden de rahat edemeyeceğim. :) Herhangi birini yargılamak değil maksadım, seveni var bayılanı var ama sevmiyorum bu tarz sosyal medya ağzını, boş acıtasyon yapılıyor hissediyorum okurken. Sanki belli başlı gündem başlıklarına değinip bonus toplamaya uğraşmış yazarken. Biraz din biraz siyaset biraz aile bağlarında bir aksaklık, kopukluk yazayım; biraz mahalle kültürüne.. Azar azar hepsinden ortaya karışık. (Osman buraya gelip bilmem ne videosu, bilmem ne kitabı dersen bu kez engellerim.) Tamam bunu da yapsın ama kelimeler dokunmuyor bana ya da kelimelerle güzel bir örgü çıkartamıyor yavan kalıyor yazdıkları. TT iyi bir okuyucu olabilir ama sen de iyi bir okursun örneğin, bir metin yazsan o bu yazara gönderme yapabilirsin. Bu iyi yazar olmak için yeterli midir, sen daha iyi bilirsin Metin abi sen söyle. Belki 6 7 yıl önce okusam severdim, o zamanlar pek çok güzel kitapla tanışmamıştım, ya da yeterli olgunlukta değildim. Belki bi 10 yıl sonra okusam bu kadar kızmazdım da yazara. Ama bu günümde, kendi incelememde yazdığım sebepleri hoş görüp geçemiyorum. Sudan sebeplerle kadın cinayetleri almış başını gitmişken, ülkemin delikanlı ERKEKleri yemeği beğenmeyip eşini dövüyorken falan kalkıp da bu kadar kişiye ulaşan yazar nasıl eli titremeden erkeğinden bağımsız habersiz bunu bunu yapmayan, erkeğine muhtaç kadınları severim gibi bir cümle yazabiliyor. Çok uzattım. :) Bir yanlış bir kusur varsa yazdığımda affola.
Metin T. okurunun profil resmi
At yada deve değil, nihayetinde bir kitap var ve bunu değerlendiren dimağlar. Sonuç ne olursa olsun, o dimağlardan çıkanlara hep razı geldik biz. Razı gelmek gerekir zaten. Mesela Böll'e övgüler dizilirken, Borchert'in esamesi okunmaz. Ne gelir elimden? İnceleme. Ne Böll sevenlere ne de Borchert eleştirenlere kızabilirim. Tek silahımız kalemimiz zira. Dolayısıyla, yeter ki fikir olsun, muhalif bile olsa, biliriz ki yol gösterir bize. Yol gösterenler sağ olsun.
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Selman Ç. okurunun profil resmi
Bir incelememde Tarık Tufan için "Duyguları kelimelere ustaca dökebilen bir yazar olarak her daim okunmaya değer" demiştim. Siz de duyguları yansıtış şekline vurgu yapmışsınız ne güzel. Her seferinde yazarların görüşleri, duruşları, tercihleri gündeme gelirse okunacak bir şey bulmak baya zor olur. Dikte ederek yazmadıkları sürece sorun yok.
Metin T. okurunun profil resmi
Değil mi ama! Beni onlara verme çok hoşuma gitti. Başlamamla bitirmem bir oldu. Asla dikte yok.
1 sonraki yanıtı göster
Osman Y. okurunun profil resmi
Metin abi her şeyden önce dostluğumuz için teşekkürler ve eline sağlık :) Bu kitap yazarın ilk kitabı, yirmilerin başında yazmış ve 90lı yılların yasaklı şartlarında ve üzerine "islamcılık" eklenince böyle bir kitap çıkmış ortaya. 20 yaşında radyoda konuşmaya başlamış gece sabahlara kadar,ara ara kesintilerle 15 sene kadar sürmüş radyo.Deli dolu zamanlarına ait özetle.Sonraki kitaplarından bir hayli farklıdır fakat bir ruh benzerliği yine de var, yakasına yapışan karakteri nedeniyle belki de. Dığer kitaplarını da okudun,okuyorsun biliyorsun zaten. Ingilizceye cahilce bir eklemede bulunayım,bilirsin,you know işte :) Sinemada dediğin gibi iki filmin senaristi, bence de güzel ve orjinal filmlerdir, yazara yakınlığımdan da büsbütün bağımsız değil fikrim ama sinemaya bakışıma da uyuyor yani. Diğer kitaplarına da bir şeyler karalarsan okuruz yani azizim :) Sağ ol var ol ağabey :)
Metin T. okurunun profil resmi
Çocuk sen avukatı mısın TT'nın? Latife tabii dediğim. İnsan dostlarını, eğer inanıyorsa onlara, savunmalı dostlarını. Ve tarık Tufan, kitaplarını okuduğum için söyleyebiliyorum savunmaya değer.
3 sonraki yanıtı göster
Hatice okurunun profil resmi
Metin bey akşam yemeği yerken sizin incelemeyi okumak ne keyifliydi yahu :) sağolun.. sohbet ediyormuşum gibi geldi sizinle :) tam ayranımdan içiyordum ki 'Allahsız tosbağalar' kısmında zor topladım kendimi :))) Samimiyetinize herkes gibi ben de hayranım sağolun varolun.. Yazdığınız çoğu şey tam isabet.. bu kitabı zaten radyo prg lerinden derleme gibi..diğerleri öyle değil.. Vee lütfen lütfen bi hayırsever şu ingilişceyi çevirsinn :)) çok merak ettim açıkçası :)
Metin T. okurunun profil resmi
Afiyet şeker olsun ayranın. Ben çok severim ayranı. Ayran... Top çeviriyorum evet. Dostlarımı çok seviyorum. Çünkü onlar okuyor. Onlar paylaşmaya hazırlar.
Hatice okurunun profil resmi
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim iki filmi de izlemiştim. .ve uzak ihtimal neden yakın ihtimal olmadı ki demiştim..hep o uyuz imam yüzünden :)) insan bi adım atar yahu :) değil mi? Yozgat blues de ise Ercan Kesal olmasa bişeye benzemezdi :)
Metin T. okurunun profil resmi
Dedim ya Amor Fati. Aşkta tevazu vardır ama tevazu aşkı öldürür. Lanet bir kısır döngü işte. :(((
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Lightmorelight okurunun profil resmi
Hocam elinize sağlık. Bende tam bilemediğim :), kullandığınız kavramlara bulduğum iyi açıklamalari ekleyim. Incelemeniz düşündürücü, geliştirici. Teşekkür ederim. Ellerinize sağlık. Bi önceki sorumu gereksiz bulup sildim. antagonist felsefik anlamda antagonist; hayatta düşünerek bulamayacağımız doğruları, elde edemediğimzi tecrübeleri bize gösteren karşıt kişiymiş, yani eğer siz belirli bir olgunluğa kendi mantığınızla ulaşamıyorsanız karşınıza illa ki bir karşıt kişi, bir gıcıklık, belki ne biliym bir orospu çocuğu, bir hıyar çıkıp size doğruyu gösteriyor. yani her gün her gün aynı şeyleri yaşıyor, aynı kötü olayalrla karşılaşıyorsanız bu sizin hala yaşadığınız bu şeyden ders çıkartmayıp aynen devam ettiğiniz için olabiliyormuş (öyle dediler) yani böyle insanlarla karşılaşmaktan kaçınmak yerine onları sizin bir eksiğinizi gösteren kişi olarak kullanmak, üzerine basıp gelişmek için olduğunu düşünmek gibi.. mesela araba kullanırken bir yayaya yol vermediniz.. evet iki gün sonra siz yayasınız ve karşıya geçerken yol vermeyen, hatta daha da gaza basan bir taksiciye arkadan el kol harektleriyle küfür ediyorsanız aha işte o herif antagonist oluyor, siz geçen gün yol vermeyen kendinize küfür ediyorsunuz aslında, kendinize kızıyorsunuz. ve bir sonraki yayaya yol vermediğinizde ve bir sonraki karşıya geçişinizde yine bir araba üstünüze sürüyorsa işte yine ders almadığınız için. ya da istanbul'da yaşıyor olabilirisiniz ikisinden biri.. empresyonist doğa resimlerini yapıldığı yerde bitirilmesini savunan görüş yeni teknik yöntemlerin de ortaya çıkmasını gerektirdi. güneş, bulut, ışık, gölge, yansıma sürekli değişeceği ve aynı hızla tuvale geçirilemeyeceği için ressam burda ayrıntılara değil resmin genel etkisine dikkat etmeye başladı. resimlerde bu durum bir bitmemişlik ve baştan savma görüntü yarattığından eleştirmenlerin çileden çikmasına neden oldu. bu kural dışı resimleri salona (akademi ressamları`ndan oluşturulan juri tarafından seçilen resimlerin sergilendiği, resmi bir sergi) kabul ettirmek imkansızdı. bu sanatçılar 1874'te bir araya gelip, bir fotoğrafçının atölyesinde sergi düzenlediler. bu sergide adı "impression: soleil levant" (izlenim; gün doğumu) olan monetnin bir tablosu vardı. bu tablonun ismini gülünç bulan bir eleştirmen, tüm bu ressamlara "empresyonistler" adını verdi. böylece, bu ressamların tablolarını sağlam bir bilgiye dayandırmadıklarını ve geçici bir anın izlenimini yeterli bulduklarını belirtmek istiyordu. Her ikisinin kaynağida eksi sözlük.
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.