Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

184 syf.
2/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
KAPADOKYA BALONU DEGİL EDEBİYAT BALONU
YouTube kitap kanalımda Doğu'nun Limanları kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim : ytbe.one/Rclj5apawe4 Balon : İçi boş olan bir şeyin de yükselebileceğini kanıtlayan cisim. Doğu'nun Limanları = Balon Amin Maalouf'u ilk kez okuyorum ve tekrar okumam gerektiği konusunda şüpheye düştüm. Sanırım hayatımda okuduğum en detaysız, en psikolojileri yadsınmış ve en sığ karakterler bu kitaptaydı. Kitap hakkında hiçbir eleştiri görememem de dikkatimi çeken ayrı bir konu. Karakterler Doğu'nun Limanları'nda sanki şekillenmemiş taşlar gibi. Yazar, heykelini şekillendirmesi gereken bir heykeltraştır. Kitabı ise onun heykelidir. Karakterler o kadar savaş, acı, sefalet zamanlarından geçiyorlar fakat bu olaylar karakterleri psikolojik açıdan şekillendiremiyor. Ayrıca Salem karakterinin kötü olmasını şişmanlıkla paralel kurgulamasına çok güldüm doğrusu. Niye bir insan şişman oldu diye kötü olsun yahu? Doğu'nun Limanları okurken kendimi bazen şişmanlıktan zayıflığa evrilen ünlülerin fotoğraflarını tıklama tuzağıyla birlikte yayınlayan magazin sitelerinde hissettim desem yalan olmaz. Olaylar o kadar çabuk geçiyor ki inanamazsınız. Işınlanma icat edilseydi sanırım tam da böyle olurdu. Hatta bilim adamları Amin Maalouf'tan bu icat hakkında fikir alabilirler. Karakterler bir Paris'te, bir Beyrut'ta, bir Hayfa'da. Kitap içerisinde tarihte önemli yer kaplayan pek çok savaş geçiyor fakat Maalouf'un savaş psikolojisi, savaş toplumları ve savaş mimarisinin insan psikolojisine etkimesi hakkında Victor Hugo, Aleksandr Puşkin ya da Heinrich Böll gibi isimlerden ders alması gerek acilen. Karakterler şekillenmemiş taşlar gibi dedik ya, baş karakter babasına karşı bir hayat sürecekken kendisini birden direniş grupları içerisinde buluyor. Yaptığı iş de evlere A101 market tanıtım kağıdı dağıtmak gibi bildiri kağıdı dağıtmak sadece. Aslında Naziler de medya propagandasını çok kullanırdı, bu yüzden bu da değerli ve üstünde durulması gereken bir konu. Fakat esas sıkıntı, kitapta bu o kadar abartılmış ki sonra sanki çok bir şey yapmış gibi ülkesine dönünce burnu bile kanamadığı halde kral misali bir adam ilan ediliyor. Bu konuda Maalouf'un Sefiller romanında geçen direniş ve barikat tasvirleri kısmını okumadığını düşünüyorum. Eğer Maalouf, Sefiller'i okusaydı yazdıklarının ne kadar mesnetsiz ve detaysız olduğunu anlardı. Savaşın yıkımıyla birlikte devinen karakterlerin yıkımının edebiyatını ben bu kitapta hiç ama hiç göremedim maalesef. Kitabın diğer başrol karakteri olan ve arada Slender Man gibi karşınızda beliren Clara ile karşılaşmalarına bir kısımda "Sadece oradan geçiyormuş." diye sebep bulunmuş, ben bu kısımda gerçekten sesli güldüm. "Aşk Tesadüfleri Sever" senaryosu mu bu? Savaş dönemi gibi ağır ve pek çok topluma mâl olmuş bir konu anlatılırken sadece oradan geçen bir insanla bir insanı karşılaştırmak okurla dalga geçmek değil mi? İşte bu, bir yazarın kurgusunu oluştururken ne kadar aceleye getirdiğinin bir kanıtıdır. Savaş zamanında ve faşizm gibi ataerkillik ve güçlü olanın kayırılmasının görüldüğü çağlarda, yani sevginin en az görüldüğü bir çağda derin bir aşka yöneltebileceğin iki karakteri "Sadece oradan geçiyormuş" diye bir nedenle karşılaştırmak nasıl bir derinliksizliktir Amin Maalouf? Bir ara yobaz ve el kol işaretleriyle secde eden bir adam diye nitelendirilip sonrasında Stefan Amca ile kadeh kaldıran karakter olan Mahmut diye biri var sonra, vallahi ben bu karakterin gerekliliğini hiç algılayamadım. Kitabın gidişatına hiçbir etkisi yok, ana karakterlerle olan bağı çok zayıf, neden böyle iki uçta bir hareket yapmış bir sebebi yok... Yok ulan yok. Delirdim. Bir kısımda savaştan dolayı ülkeler arası sınırlar kapanıyor ama sanırım PTT savaşlarda ek mesai yapıyor olacak ki bütün mektuplar, mesajlar hiçbir sıkıntı olmadan yerine gidip cevapları da tekrar yerine gönderebiliyor. Sanırım kargo şirketlerinin insanı evlerde bulabildiği ve ne hikmetse savaş olmasına rağmen aradaki sınırların bir silüetten ibaret olduğu bir çağda geçiyor bu kitap. Mekan tasvirlerinden hiç bahsetmeyeceğim, çünkü bu konuya girersem iyice çıldırırım. Bir yazar düşünün ve hiçbir mekandan bahsetmeyip dünyadaki her mekanı görmeye çalışan karakterler kurgulamış. İşte böyle bir kitap. Mahalleler, şehirler, ülkeler değişiyor ama hiçbir şekilde detay, tasvir, mahalle mimarisi, toplum düzeni, sosyolojik tespitler yapılmamış. Bir kısımda Osmanlı döneminden kalma geniş ve şahane bir ev var fakat bu ev sanki Osmanlılar uzaydan bir arazi satın almış da oraya yerleşmiş gibi bir algıda anlatılmış. Edebi kurguda mimari bir detay ve dönemden bahsedeceksek bu uzaydan bir araziye ev projesi çizilmiş gibi bahsedilmemeli. Osmanlı dönemi mimari tarzlarından bahsedeceksek o dönemde kullanılan detayların insan psikolojisine etkilerinden ve Osmanlı mimarisindeki hiçbir detayın boşuna olmadığından bahsetmeli. "Geniş ve şahane bir ev" Osmanlı mimarisini özetleyen bir betimlemedense mütevazı olmayan ve maske mimarlığını çağrıştıran bir mimariyi getiriyor akıllara. Rokoko ya da Ampir tarzı seçilebilirdi Osmanlı yerine. Kitabın iyi yönleri, insanın içindeki hastaya hasta gözüyle bakan ve bir gün onun iyileşmesi gerektiğini düşünen öteki ben ile güzel bir sorgulama yakalandığını düşündüm ama devamını getirmemiş. Getirseydi vereceğim puanı yükseltebilirdim. Başka bir iyi yön ise, insanın aşık olduğunda "Tanrım, o gün gökyüzü ne kadar maviydi!" diye bir farkındalığa ulaşması. Bu gerçekten hoşuma gitti. Zaten bunlardan dolayı kitaba 2 puan verdim. Fazlasını da hak etmiyor kanaatindeyim. Çocuklara kitap hediye etmek isterseniz kitap okuma alışkanlıklarını kazandırabilmek için ideal bir kitap olabilir. Bir kitabın akıcı olması o kitabı iyi yapmaz, edebi derinlik, betimleme ustalığı, üslup farklılığı, edebi dünyaya getirdiği yeni bir teknik, dönem hakkında önemli bilgiler verme gibi katkılar olmadan böyle kitapların iç boşluklarını, edebi eksikliklerini eleştirmeyip salt yüceltmekle kalırsak edebiyat geleceğine de bir eleştiri kültürü bırakmamış oluruz. Fakat tabii ki de benim en sevdiğim kitabı birisi hiç sevmeyebilir ya da benim en sevmediğim kitabı da birisi aşırı sevebilir, olur öyle şeyler. Edebiyatın güzelliği de burada zaten.
Doğu'nun Limanları
Doğu'nun LimanlarıAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202132,3bin okunma
··
19,1bin görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Oğuz Bey kimse neden beğenmediğinizi sorgulamıyor, gayet saygılı bir şekilde eleştiriler almışsınız. Şu incelemeyi Oğuz Aktürk değil başka birisi yapsa insanların tepkileri çok farklı olurdu eminim. Eleştiri adı altında yazar ve kitabıyla dalga geçmişsiniz. Bilim adamları Maalouf'tan fikir alsın, yok Maalouf gidip başka yazarları okuyup ders alsın gibi laflar etmişsiniz. Işınlanma, balon daha bir sürü şey. Kusura bakmayın ama bunlar eleştiri değil. Ayrıca bir yazarın ödüller alması onu büyük yazar yapmaz , kitabın akıcı olması onu iyi kitap yapmaz gibi sözler kullanmışsınız. Beğenilmesini de balon olarak nitelemişsiniz. Bunlar da çok iddialı sözler.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Mustafa Bey, dün inceleme o kadar yorum almamışken en aşağıdaki yorumun altına cevap olarak yazmıştınız şimdi yorumlar almaya başlayınca buraya yazmayı tercih ettiniz. Neden böyle oldu ki? Neyse, eleştiri adı altında bence yapılabilecek pek çok seçenek vardır. Şu incelemelerime bakabilirseniz ne kadar yorumlandığını da görebilirsiniz. #39627392 #38282872 #36892039 Yani, ben burada ne kadar teknik ve ne kadar üst bir dille, eleştiri kuramına uygun bir inceleme yapsam o her halükarda değer görmeyecek zaten. O yüzden öyle yazmamayı tercih ettim. Beni eğer biraz tanımışsanız dalga geçmeden yazma kapasitesine sahip biri olduğumu da anlamışsınızdır diye tahmin ediyorum. Kitapta ışınlanmanın icadı var ama evet, olaylara hiç değinilmeden karakterler birden başka şehirlere ışınlanıyorlar. Gerçekten. Ne ödül alan kitaplar gördüm, Goodreads'de yerden yere vuruyorlar. Bence ödül almak o kadar büyük bir kıstas değil bu çağda, herkes kendi tanıdığına, kendi siyasi akrabasına ödül verebiliyor nitekim. Eurovision siyasi bir yarışmadan başka neye benzedi mesela artık? Evet, kitabın salt akıcı olması o kitabı iyi yapmaz bence. Böyle yanlış bir görüş var sanki. Kitap akıcıysa o kitap güzeldir, diye. Ben böyle düşünmüyorum. Akıcılığın altında bana bir şey katmasını ve beni bir üst seviyeye çıkarmasını bekliyorum. Görüşlerinizi belirttiğiniz için teşekkür ederim hocam.
4 sonraki yanıtı göster
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Bugüne kadar çok boş kitapla karşılaştım ama bunun kadar kendisini derin gibi sunan ama bomboş olan bir kitapla karşılaştığımı hatırlamıyorum, Doğu’nun Limanları pişmanlıktır. Okumayın. :(
Şeyda okurunun profil resmi
Bu kitabı okuduğumda ben çok beğenmiştim hatta kitabı bitirdikten sonra hayal dünyamda kurgulamaya devam etmiştim, fazlasıyla içine girmiştim kitabın o yüzden bittiğinde bitmedi benim için. O an ki ruh halimin bu kitaba ihtiyacı varmış. Ne aradım ne buldum meselesi.. Yazdıklarınızla kendinizi o kadar iyi ifade etmişsiniz ki ne açıdan baktığınızı görebiliyorum ve sizi çok iyi anlayabildiğimi düşünüyorum. İnsan ne kadar çok kitap okursa o kadar değişiyor algıları, bakış açısı, seçiciliği.. Mesela siz burada bir kitap yazmanın, kurgunun, akışın, mekanın yani yazarlığın matematikselliğini masaya yatırmışsınız. Ben tamamiyle hissiyatı aldığım için sizin baktığınız açıdan hiç değerlendirmemiştim. Farklı bir pencere açtığınız için teşekkür ederim.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Görüşlerinizi belirttiğiniz için teşekkür ederim Şeyda Hanım. Benim çok sevdiğim bir kitabı da siz beğenmeyebilirsiniz, bence bunlar edebiyat dünyasında olağan şeyler. Neden olmasın ki? Kitabı çok sevmenize rağmen böyle bir yorum yapmanız da ne kadar objektif değerlendirdiğinizin bir kanıtı mutlaka. Benim de amacım retorik yapmak değildi zaten. Kendi içimden ne geliyorsa onu yazdım, keza bu platformda ne saçma incelemeler görüyoruz her gün... Umarım daha güzel kitaplarla ve bakış açımızı renklendirecek edebiyat çeşitleriyle karşılaşırız. Sevgilerim benden size!
K. okurunun profil resmi
İncelemeleri devlet meselesi görmüyorum, bu yüzden seni taşlamayacağım Oğuz, üzgünüm. :) Sadece takıldığım tek bir şey var, Sefiller konusu. Onunla bu kitabı kıyaslamaman gerekir. Çünkü altında kalmayacak kitap sayısı dünya çapında sayılıdır. Bence biraz ondan sonra okuduğun için de sana bu kitap yüzeysel ve basit gelmiş olabilir. Adını çok fazla duyduğum yazarlar ve hatta şairler, bana bir süre itici geliyor. Bu yüzden okumuyorum. Sonra ortalıktaki popi ateşi sönünce denk gelirsem o zaman okuyorum. Amin Maalouf da öyle benim için. Hiç okumadım, uzun bir zaman da okumayı düşünmüyorum. Genelde nitelikli incelemeler yazmanın da bir bedeli vardır Oğuz. :) Arada istediğin gibi sallayıvermene izin verilmez. Sanki her daim üst dille yazman gerekir gibi. Ki üst dille yazdığın incelemeleri de açık söyleyim ben her daim sevmiyorum, arada böyle de yazıver yani ne olmuş¿ İsteyen beğenerek okur istemeyen gömerek okur. Demek ki bu kitap tarzın değilmiş. Vaktine sağlık olsun.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Aslında incelemeleri devlet meselesi olarak görmek lazım Kübra çünkü kitapları salt beğenip kenara atmaktansa biraz üzerlerinde düşünmemiz gerek. Yazarlar belki de bir kitaba hayatını adıyor fakat biz onu en fazla 10-15 günde okuyup, beğenip, kenara atıyoruz. Esas bu hareketimiz bana düşüncesizlik olarak geliyor. Hani devlet meselesi kadar da değil tabii ama sen anladın beni. Fakat sitede ne kadar üst dille ve siyasi araştırmalar yapılarak dönem hakkında da bilgi verilen incelemeler yazılsa o incelemeler zaten okunmuyor ki. Sen beni tanıyorsun zaten. Swann'ların Tarafı'na etnobotanik, Gotik mimari, sinestezi gibi belki de kimsenin duymadığı konularda bilgiler verdim, kaç kişi okudu? https://1000kitap.com/etimolojisever'in bambaşka konulardan yazdığı üst düzey incelemeleri kaç kişi okuyor? Henüz yeni keşfettiğim ve kitapları pek çok yönden değerlendiren
Emin K.
Emin K.
'nın incelemelerini kaç kişi keşfetmiş? Bir aralar Mahmut Çayır diye bir arkadaş vardı sitede, o şimdi nerede? Okuduğu kitaplarla ve yaptığı incelemelerle benim yolumu çizen öğretmenim https://1000kitap.com/HakanS Abi incelemelerini neden sildi? Örnekler artırılabilir. Olay beğeni değil, keşke incelemeler daha çok okunsa ve kaliteli yazan, emeğini bu konuda veren arkadaşlar daha çok bilinse. Ben ise bu siteye kaydolduğum ilk andan beri bunun için uğraşıyorum, mütevazı olamayacağım. Çünkü böyle bir site benim için Türkiye ütopyasıydı. Bu kitabı okumazsan bir şey kaybetmezsin, bunu söylemem gerek. Sefiller'den sonra okumam talihsizlik, senin de dediğin gibi. Ama İzmit Buluşması kitabı bu da, 2 gün sonra buluşmada konuşacağız yapabileceğim bir şey yoktu maalesef.
2 sonraki yanıtı göster
CEYLAN okurunun profil resmi
Yani Oğuz kitabın yarısına geldim. İncelemeni tekrar okuyayım dedim. Gerçekten okuduğum yerler ile ilgili yorumlarında haklısın. Çok basit, çok yavan, çok hızlı bir anlatım var. Amin Maalouf'un Semerkant ve Yüzüncü Ad kitapları çok güzeldi. Bunu onun yazdığına inanamıyorum.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Ben de kendisinin Afrikalı Leo kitabında senin gibi düşünmüştüm, hatta incelemem de kitabın sayfasında mevcut. O kitabı gayet beğendim ve hak ettiği yorumları yaptım. Fakat bu kitabın kendi açımdan hak ettiği puan 2'den fazla değil, sebeplerini de zaten açıkça yazdığım için artık üzerine bir şey yazma gereği duymuyorum. Karakterlerin hiçbirinin aklımda yer etmemesi de zaten buna işaret olsa gerek.
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Eleştiri videosu yakında buralarda olacak. Takipte kal sevgili okur.
Bu yorum görüntülenemiyor
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.