YAKARSA BU DÜNYAYI ROMANTİKLER YAKAR!
İncelemeye kitabın isminden başlamak istiyorum. Kitabı okuduktan sonra “İklimler” kelimesinin insanın duygu değişimlerine ne kadar uygun bir tabir olduğunu farkettim. İnsan kimi zaman ilkbahar kadar coşkun, kış kadar soğuk, sonbahar kadar hüzünlü, yaz mevsimi kadar kaygısız olabiliyor. Kitabın temasıyla, isminin uygunluğunu çok yerinde buldum.
Konumuz “Aşk” kimileri masadan kalkmak ister mevzu bahis açıldığında, kimileriyse ufaktan dökülmek ister kendini dinleyecek birilerini bulduğu için. Hemen hepimizin başına gelmiştir, bir şehirde bırakmışızdır kalbimizin bir kısmını, söyleyemeden boğazımıza boncuk yapıp dizmişizdir platonik bir sevdayı, kimimizse tam yakalamışken ipin ucunu tam da mutluluğa bir kaç adım kaldığını düşünürken zemine çakılıp dönüp arkamızı küsmüşüzdür dünyaya, evrene o an çevrede bulunan her şeye(!)
Ne diyordu Masumiyet Müzesinin ilk satırlarında Kemal Füsun’a olan aşkı için ; “Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum.” Ya da Çalıkuşu Feride çok sevdiği Kamran’ı terkettiğinde; “Sen yine bir parça benimdim, bense bütün ruhumla senin..” hayır, olayı dramatik hale getirmek için değil bu alıntılar. Aşk dediğimiz ve belli bir mantığa oturtamadığımız bu karmaşık ruh hali her bünyeye farklı tesir ediyor. Ben mesela bir miktar salaklaşıyorum :) İşte bu kitap insan bünyesinde aşkın tesirlerini irdelemiş genel olarak.
Andre Maurois’in bu kitabı iki bölümden oluşuyor, birbirine sırtı dönük iki farklı yüz gibi bu bölümler. İlk bölümde karakterimiz Philippe’nin aşık olduğu uçarı, ele avuca sığmaz, dışa dönük, gezmekten, eğlenmekten, insanları etkilemekten hoşlanan özgüveni yüksek bir karakter olan sevgili Odile ile yaptığı bir miktar ızdırap dolu ama bu ızdıraptan beslenen saplantılı bir evlilik konu ediliyor.
İkinci bölümdeyse, tamamen içe dönük Odile’in taban tabana zıttı, daha muhafazakar, daha özgüvensiz, evde vakit geçirmekten hoşlanan, kalabalıktan gürültüden nefret eden, fedakar ve sadık, sevgili Isabelle’in Philippe’e olan büyük aşkı ve evlilik birliklerinin devam etmesi için elinde olan bütün tavizleri sevdiği adama veren bir kadının hayatı konu ediliyor.
Kitap 1920’lerin Paris’inde geçiyor, dönemin şuh kadınları, kokteyller, davetler, ihtişam, lüks merakı, ikili çarpık ilişkiler, Paris’in o bohem havası epey göze çarpıyor.
Kitabı çok beğendim, çok hüzünlü buldum, bende ki basım Güven Yayınları-1969 tarihinde yayımlanmış çeviride Samih Tiryakioğlu çevirisiydi gayet başarılı buldum. Kitabın sayfaları o kadar eski olduğu için muazzam kokuyor, bütün bir hafta kitabı kokladım diyebilirim :)) Bana bu kitabı hediye ettiği için de canıms 
Li-3’ye çok teşekkür ederim. Okuyacak arkadaşlara keyifli okumalar dilerim.
915.jpg){kind=small}
Ayşe, ben de askerde Pessoa'yı ve Huzursuzluğun Kitabı'nı okurken kendime ondan duygu iklimi söz öbeğini katmıştım ve bu kelimelerin insanı çok çeşitli bir şekilde açıkladığını düşünmemin de heyecanıyla asker arkadaşlarıma böyle bir durumdan bahsetmiştim. Pek takan olmamıştı orada. :)
Sanırım benim bu duygular gökkuşağı düşünceme de uygun bir kitap anlattığın zıtlıklar itibariyle, bir bakabilirim ben de fırsatım olursa. Eline sağlık bizi bu kitapla tanıştırdığın için.
Oğuz @Kolektif hanım Proust okurken çok anmış bu kitabı benzeştiği noktalar bulmuş :) Proust’un biyografisini de yazmış yazarımız. Ortak noktalar bulabilirsin okuduğunda :) teşekkür ederim, hüzünlü ve birazda psikolojik bir kitap.
En beğendiğim kitaplardan birisidir. Kurgusu olsun, çevirisi ve verdiği hissiyat olsun. Bu kitabı okuduktan sonra Tahsin Yücel’in tüm çevirdiği kitapları okuyasım gelmişti. Kaleminize sağlık.
Vay cınıms okumuş bitirmiş bilem. Sevmene sevindim afiyet olsun. Zaten görüyorsunuz fazla lafa gerek yok. Güzel paylaşım için teşekkürler 😍🐍🐍
Canıms çok güzel kitaptı çok beğendim bide çok güzel kokuyordu :))
3 sonraki yanıtı göster
Hemen su gibi aktı inceleme, elinize sağlık. İsmini de hiç düşünmemiştim. İklimler çok uygun gerçekten.
Önce kopyalayım bir önceki yorumumu :) Proust okurken o kadar andım ki bu kitabı. Duygusal tahlillerinde psikolojik çıkarımlarında çok benzer bir tarzı ikisinin de. Sonra yazarın biyografisini incelediğimde The world of Marcel Proust diye bir kitabı olduğunu görüp benzeşmesinin nedenini biraz anladım.
Bir arkadaşım çok güzel oku diye vermişti ve ben açıkçası pek beğenmemiştim, klasik bir konu, bilinen etkiler diye, ama yıllar sonra başka bir kitapla aklımın köşesine düştü işte :) Dilinin güzelliğinden sanırım.
Bir de Helikopter Yayınları genelde çok güzel kitaplar basıyor nadide cinsten, gerçi sizinki daha iyi tabi 69 tarihli.
İlk sanırım 67’de Varlık yayınları basmış Helikopter yayınlarının basımı onun birebir aynısı Tahsin Yücel çevirisi. Bende ki çeviri biraz saha farklıydı :) beğendim yerine beyendim diye çevrilmiş hatta bazı satırlar :D bana çok romantik geldi, ben severim böyle duyguların ön planda olduğu kitapları. Pruost okumadım henüz ama okuduğumda sizin söyledikleriniz aklıma gelecek :))) benzeşiyorsa muhtemel Pruost’u da çok severim. Çok teşekkür ederim Nesrin hanımcım :)
3 sonraki yanıtı göster
Yakarsa romantikler kendi başını yakar :) Yahu şu Masumiyet Müzesi'ni ben de okusam artık meraklardayım :) Eline sağlık, eski baskı kitaplar da ayrı bir lezzetli oluyor ve ah evet kokusuyla :) Buradaki muhabbetim olan arkadaşlarla, ne kadar aynı ya da farklı düşünsek de yazı üslubumuzda acayip bir benzerlik buluyorum, metafizik bir şey benim için bu ilginç :)
:) Aynı şeyleri okuduk benzeşiyoruzdur Osman :D hepimiz biriz işte kafamızın içindekiler hariç :)) Teşekkür ettim.
1 sonraki yanıtı göster
Ellerine sağlık, benim mevsimimde güzdür... Akıcı anlatımın ise Göktan diye bir sanatçının Mevsimler adlı parçasını aklıma getirdi. Varolasın.
Aşkın mevsimi olur mu diye düşündüm de, olabilir belki de. İlkbahar aşkın mevsimi olabilir mesela, ağaçlar yeşerirken, çiçekler açarken, doğa bir uyanış haline geçerken duyguların coşması da muhtemeldir gibi geliyor bana.
Sen de çok güzel anlatmışsın kitabı, okunacaklara ekliyorum. Eline sağlık Ayşe. :)
:) çok hoş bir kitaptı, beğenmene sevindim Sezen, çok teşekkür ediyorum 🌸🌸
Begüm hanımın YouTube kanalında görmüştüm bu kitabı kendisi de bayağı bir tavsiye etmişti. Yayınevinden bile o zaman haberim olmuştu. Nedense pahalı gelmişti bana da, kağıt kalitesinide pek beğenmediğini söylemişti.
Çok şanslısın kokulu ve eski basım :) dediğin gibi bu güzel kitabı daha da güzelleştirmiş. Tahmin ettiğim gibi. İnceleme için teşekkürler.
Evet Helikopter Yayınları piyasadaki kitaplara göre biraz daha pahalıymış, ben pek dikkat etmemiştim ama bazı özel kitapları basan bir yayıncıymış burda öğrendim onu da. Bende ki basım epey eski, epey güzeldi :) kitapta güzel olunca tadından yenmez hale geldi. Teşekkür ediyorum, okuduğun yorumladığın için :)
Yhaaa ne güzel olmuş, şöyle başka başka kitaplardan da yer hissettiren incelemeleri çok sevorum. Li arkadaşım bana da hediye et 😍
😂😂 Eliif çok güzel kokuyor anlatamam.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.