İlk sigaramı 13-14 yaşlarında anneannemlerde herkes balkonda püfür püfür sigaralarını içip neşeli sohbetlerini yaparken, gizlice oturma odasına giderek içmiştim. Daha ilk çekişte boğulacak gibi olmuş, bunu içenler bundan ne zevk alıyor diye düşünerek çabucak söndürmüştüm. Şanslıydım, kimse görmemişti.
Asıl sigaraya başlamam ise 18 yaşında kuzenimle beraber gittiğim dersanede ikimizinde sevdiği bir kız arkadaşımızın bize "için için çok zevkli oluyor. Tut bakalım eline yakışıyor mu, bir fırt çek, ha işte öyle, bak, ne kadar zevkli oluyor değil mi" diye özendirmesiyle oldu. Tam da yazarımızın kitapta dikkat çektiği duruma düşerek başlamış olduğumu kitabı okurken fark ettim. Arkadaşlarımızdan kaynaklanan sosyal baskı.
Bir zamanlar sigara içmek toplum tarafından hoş görülüyordu diyor yazarımız. Bugün ise sigara içenler tarafından bile anti sosyal bir davranış olarak görülüyor. Sigarayı içerken yalnız kendimize değil, çevremizdekilere de zarar veriyoruz.
24 yaşında evlendiğimde, eşimin sigara içmemesi sebebiyle sigarayı bırakmıştım. Arada bir iki kere kısa dönemlerde içmelerimi saymazsak yaklaşık 15 yıl boyunca sigarasız sağlıklı bir yaşam sürerken, geçen sene kendime göre bir sebepten tekrar içmeye başladım. Bıraktığım dönemlerde bile bana sigarasızlığa nasıl dayanıyorsun diye sorduklarında "sigara içmekten keyif alıyordum ama zararlarını düşündükçe içmediğime seviniyorum" diyordum. İşte bu da kitabı okurken uzun süreden sonra neden tekrar sigara içmeye başladığımı fark etmemi sağlayan ikinci unsurdu. Bilinçaltımıza sigaranın keyif veren bir şey olduğu aşılanmıştı. Sigara keyif veren bir şey olsaydı onu 13-14 yaşımda ilk içmeyi denediğim zamanlarda içmeye devam ederdim. Halbuki iğrenmiştim. Aslında sigaranın keyif verdiği kocaman bir yalandı. Televizyon, sokaklardaki afişler, tüm medya kurumu sigara içmeyi özendirecek şekilde hazırlanmıştı. Üstelik sigarayı başkasının hatırına bırakmak onun değerini arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Yazar kitapta bunu şöyle açıklıyor:
"Yaşamımızın %99 'u önceden belirlenmiştir. Biz içinde yaşadığımız toplumun ürünüyüz. Nasıl giyineceğimizi, ne tür evlerde oturacağımızı, yaşam tarzımızı, değişik olduğumuz yönleri bile toplum belirler. Reklamcılar, bilinçaltının yönlendirme gücünü çok iyi bilirler, bu yüzden yollar bizi adım adım takip eden büyük posterlerle doludurlar. O kadar para boşuna mı harcanıyor sanıyorsunuz? O reklamlar size sigara aldırtmıyor mu sanki?
Yanılıyorsunuz! Kendiniz deneyin! Soğuk bir günde bir bara yada restorana gittiğinizde yanınızdaki kişi ne içmek istediğinizi sorduğunda “bir viski” (yada herhangi başka bir şey) yerine “canım bugün ne istiyor biliyor musun? Bir viskinin o yumuşacık sıcaklığını.” deyin. Viski sevmeyen birinin bile size katıldığını göreceksiniz.
Çocukluğumuzdan beri her gün sigaranın bizi rahatlattığına, bize cesaret ve güven verdiğine ve dünyadaki en değerli şeyin sigara olduğuna dair mesajlar alırız.
Abarttığımı mı sanıyorsunuz? Filmlerdeki bütün idam sahnelerinde idam edilecek kişilerin en son arzuları bir sigaradır. Bunun bizde bıraktığı etki çok derindir. Bilincimiz fark etmese de “uyuyan partnerimiz” mesajı alacak zamanı bulur."
Sürekli canımızın sigara istemesinin nedenini vücudumuzdaki nikotin miktarının düşmesi olarak tanımlayan yazarımız, eğer bu ihtiyacı gidermezsek kendimizi bir şeylerden yoksun bırakılmış, çaresiz hissedeceğimizi ve bu duyguyu bastırmak için sigara içmeye devam edeceğimizi vurguluyor. Aslında o anda bu duyguyla başa çıkabilmenin çok kolay olduğunu çünkü nikotinsiz kalmanın acı verici bir durum olmadığını idrak edip, hayatımız boyunca sigaranın esiri olmaktansa ona hayır diyebilmeyi öğrenirsek sigaradan sonsuza kadar kurtulacağımızı söylüyor.
Sigara içmenin hiçbir avantajı yokken sigara içerek kaybettiklerimizi şöyle sıralayabiliriz. SAĞLIK, ENERJİ, PARA, ÖZ GÜVEN, ÖZ SAYGI, İÇ HUZUR, CESARET VE SAKİNLİK...
Beni kitapta en çok etkileyen şey yazarın sigaranın zararlarını anlatırken özellikle sigaranın yıllar geçtikçe sistemli bir şekilde enerjimizi ve cesaretimizi çaldığını anlattığı kısımlardı. Daha öncede belirttiğim gibi uzunca bir süre sigara içmeye ara verip tekrar başladığımda sigaranın enerjimden çaldığını bizzat fark ettim. Daha önce beni yormayan aktiviteleri yaparken kendimi güçsüz hissetmeye ve çabucak yorulmaya başladım.
Tiryakilerin sigaraya asla toz kondurmadıklarını sürekli duyarız. Neden öksürdüklerini sorsak üşüttüklerini söylerler. Bizi rahatlattığını sandığımız sigaranın aslında bizi diken üstünde tuttuğunu idrak edebilsek belki bırakmamız daha kolay olacak. Düşünsenize hayatınız boyunca gittiğiniz eğlencelerde herkes ortamın tadını çıkartırken sizi dürten sigara içme isteği size o ortamı bıraktırıp dışarı çıkıp sigara içmeye zorlar. Peki içtiğimizde rahatlamış mı oluyoruz? Hayır...Sadece içimizdeki nikotin canavarını beslemiş oluyoruz. Bizi strese sokan aslında sigara içme isteğinin ta kendisi, sigara içmeyenler bu stresi asla yaşamıyorlar..
Harcadığımız milyonlarca lira, yaşam boyu kurtulamadığımız uyuşukluk, öksürük, nefes darlığı vb.. Gözlerimizi açmanın artık vakti gelmedi mi?
Sigara içmenin insanı kendine ömür boyu esir eden zincirleme bir reaksiyon olduğunu daha ne kadar görmezlikten geleceğiz. O zinciri kırmazsak yaşamımız boyunca bir tiryaki olarak kalacağız. Ben artık sigaranın kölesi olmak istemiyorum ve size bu kitabın sigarayı bırakmada tabii ilk şart olarak istemeniz ve kendinize güvenmemiz koşuluyla yardımcı olabileceğini söylüyorum. Okursanız kaybedecek hiçbir şeyiniz yok. Sigarayı bırakmaktan korkmayın lütfen..Sigara içerek sadece kendimizi cezalandırıyoruz.