Ve hatta yarın üçüncü kitabına başlamayı düşünüyorum :) Kobo Abe, farklı bir kafa yapısına sahip. Tümüyle beğenmiyorsunuz belki ama dikkate değer yanları olduğu için kolay vazgeçemiyorsunuz da. Kumların Kadını, kuşatıcı atmosferiyle bence pişman etmeyecektir. Bu kitapta kurgu daha dağınık ve daha yoğun bir anlatım vardı. O yüzden toparlaması da o kadar kolay değil. Ancak kutu içinde gezen ve etrafı küçük bir aralıktan izleyen adamlar ve buradan yürüyen bir izleme-izlenme anlatısı... İşte bu ilginç oluyor.
Gözlerin üzerine dikilmesi, kendine dikkatli bakılması durumları bunun için daha geçerli. Bir de herkes o kadar dikkatli bakılmaya alışık olmadığı için bu konuda ayrışanlar yani gösteri sanatında yer alıp görünmekten, seyredilmekten rahatsız olmayanlar bu özellikleriyle hayatlarını kazanabiliyorlar, orada daha çok bunu söylemeye çalışıyor bence. Buradan yola çıkarak genel izleme ve izlenme, bazen yüz yüze gelmeler üzerine düşündüğünüzde farklı düşünceler geliyor aklınıza. Dikizlenmek ve teşhircilik konularına da ufak hikâyeciklerle değiniyor Abe. Burada da eleştirel bir bakış açısıyla düşünmeye yönelik adımlar atıyor.
Vakit ayırdığınız için ben teşekkür ediyorum Nesrin Hanım. Eğer fırsatınız olur da Kumların Kadını'nı okuyabilirseniz sizdeki karşılığını da duymak isterim elbette :)