''Beni anlamanı istemiyorum. Bu sana fazladan bir mesai gerektirir ki, kimsenin hayatında ağırlık yapmamayı epey önce öğrendim. Biraz düşünmeni isteyebilirim, nasıl olduğumu. Belki de nasıl olduğumu anlatmak için tüm çabam. Bu boktan, beş para etmez dünyada hala iyi kalabilmenin ve iyi yaşamanın mücadelesini verdiğim için beni kutlamanı istiyor da
bugün babalar günüymüş.
Nasıl bir baba olurdun kim bilir?.. Kızıyla evcilik oğluyla askercilik oynayan bir baba. Gözyaşlarına dayanamayıp bağrına basan bir baba. Evin gerçekten de çatısı olan bir baba. Sessiz hükümdar ama dünyanın en iyi niyetli hükümdarı olan bir baba. Okuldan gelirken pembe çanta taşıyan bir baba. Onlarla kitap okuyan ve güldürmeye çalışan bir baba. Sınavlarında okula girmeden en son sarılınılan bir baba. Şakalaşan bir baba. Destekçilerin alâsı. Şefkat dolu bir baba. Damat olurken kıvanç dolu gözlerle bakan Kırmızı kuşak bağlarken için için ağlayan bir baba. Sen Mela ne güzel baba olurdun. Hem bana bile baba olurdun. Ah baba! Seni hiçbir zaman anlamak istemedim ben. Çünkü anlayınca kendi üzüntümü hep unuturdum. Ama ciğerim yanıyor şefkatle sarılmayan bir baba olmayinca. Benim öpülecek elim kalmadı Mela. Ben seni çok özledim. Umarım senin kızın hiçbir zaman bu eksikliği hissetmez..
Reklam
Ey...Jeh'Ra -Sen- Dünyanın ışıltısı... Suyun şırıltısı. Ruhumun kımıltısı... Sana yazmak istediklerim duygularıma sadece bir fragman niteliğinde kalır... Sen şehri harap da edersin saray da... Sen de kuşlar göklere uçar da...konur kafese de Sen aşkı konuştursun da...lal edersin de... Sen kitaplar yazdıran...Sen kitaplar
Çarıkçı Kambur’un Hikayesi..
Eski YUNANİSTAN’ın TEB şehrinde bir sabah insanları isyan ettiren bir cinayet işlenmiş … Şehrin soylu ailelerinden birinin yakışıklı iyi eğitim almış genç oğlu, AVAM SINIF'tan çirkin yaşlı bir KAMBUR tarafından şehir meydanında nedensizce ve vahşice kafasına çekiçle vurularak öldürülmüş. Maktul, şehirde çok sevilen, geleceği parlak, yakışıklı
BİR KADININ SOL YANI Rosida, kendisini ay ışığının aydınlattığı bir gecenin karanlığında yürürken görüyordu.Sokak lambasının yansıttığı bir gölge aniden gözlerinde belirip kayboldu .Hızlı bir refleksle etrafını gözleri ile korku içinde ve uzun uzun süzdü.Kalp atışlarının yükseldiğini göğüsünde hissetti.Sokağın dökük ,çatlak duvarında
Her defasında hayran kalıyorum üzerindeki sanata... Rabbimin kader kalemiyle yazdığı satırlara... Onları dakikalarca ve dakikalarca; ibretle ve hikmetle temaşa ediyorum... Bir nakışta, bin nakşı nakşeden kudret, kendini her vesileyle ve her bir eseriyle tanıtıyor, gözlere gösteriyor... Bir tablodaki resmin ressamını arayıp soranlar... Ve onun hakkında saatlerce kafa yoranlar... Niye bunlara bigâne kalıyorlar? Bu gerçek tabloların ressamını niye merak etmezler acaba? Baksalar bulacaklar aradıklarını... Bir yaprak götürecek onları Allah’a... Bir kar tanesi... Bir su damlası... Hele şu mevsimde bir nar tanesi... Götürecek onları belki de Hakk’a ve Allah’a... Bu kadar yakınken Onu bulmak... Bu kadar kolayken Onu tanımak... Niye uzaklardadır hâlâ bu insan, niye? Anlamak zor… Kendi işini, kendi zorlaştırıyor insan... Belli ki inanmak da bir nasip işiymiş... Diyelim ve geçelim şimdilik…
Selim Gündüzalp
Selim Gündüzalp
Reklam
395 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.