Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kim bir bardak soğuk su içerse beni hatırlasın. Hz. Hüseyin Kerbela, yeniden var olmak için atılmış ölümüne bir adımdır, ölümüne bin adımdır. Âşık olmanın adıdır ölüme en Yüce'nin hatırına. En Yüce'nin hatırına ölümle kıyılmış nikâhtır bu, Hüseyni bir nikâh. "Kerbela, bir feryattır. İkiyüzlülüğe, kaypaklığa ve arkadan vurma alçaklığına karşı bir feryat... Yüzüstü debelenen bir feryat değil, izzetle yükselen bir feryat…" Bizim imanımızın kısır kalmasının en asli sebebi, İslam'ı, Hz. Muhammed'i, Ali'nin yolunu ve Hüseyin'in direnişini tanımamamızdır. Onlara karşı bir "aşkımız" var ama "şuurumuz" yok. "Muhabbet" var ama "marifet" yok. Kerbela, yetmiş iki yiğidin ağlamasıdır. Sanmayın ağlayışları ölüm içindi. Kerbela, yetmiş iki yiğidin feryadıdır kulaklarda çınlayan. Sanmayın korkudur feryadın sebebi, feryat hak uğrunda ölmenin gür sesidir, inanan kalplerde. Feryat, mazluma umut, zalime korku salmanın çığlığıdır sindirilmiş duygularda. Hüseyin'in kesip koparılan bir kolu çakallar yesin diye Irak çöllerine atılmıştır. Başsız bedeni Fırat nehrinin suları altındadır. Bir gözü çıkarılmış kafası Suriye Şam'da bilinmedik bir yere gömülmüştür. Peki ya Hüseyin'in ruhu nerededir? Nerededir Hüseyin? Gecenin gelinciği kan içinde. Geleceğin umudu bir çığlığa hapsedilmiş. Sıyrıl ey sırrın sesi! Ses ver sessizliğimize. Neredesin ey Hüseyin?
Satanistler, İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi İlahi dinlerde emredilen sevgiye, şefkate, doğruluğa, dürüstlüğe, sevgiye dayanan; yalan söylemeyi, hırsızlığı, öldürmeyi, insanlara zarar vermeyi yasaklayan ahlaka tamamen karşıdırlar. Satanizm hak dinlerdeki tüm günahları işlemeyi sözde bir yücelik, bir tür üstünlük olarak görür, bu nedenle de taraftarlarını bu günahları işlemeye teşvik eder. Bu sapkın öğretiye göre asıl olan, kin, öfke, intikam gibi duygularda ve kötülükte sınır tanımaz olmaktır. Kuran'da şeytanın peşinden giden kişilerin durumu "... şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu." (Araf Suresi, 175) şeklinde bildirilir. Diğer bir deyişle bu kişiler, şeytanla birlik olmanın sonucunda nefislerinin esiri olmuşlardır ve yaşamları her türlü aşırılık ve azgınlıkla doludur. Ayetlerde şeytanla ilişki içine giren insanların özellikleri şu şekilde haber verilir: Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. (Şuara Suresi, 221-223)
Reklam
Ah ah... Nerde yanıldık biz? Miskinlik yok dedik; sonunda kapitalist olduk. Çalışmak, bu dünyayı imar etmek lazım dedik; ahireti unuttuk. İslam akıl mantık dinidir dedik; rasyonalist olduk. Hoşgörü dedik; sonunda liberal olduk. Hak hukuk dedik; neticede demokrat olduk. Nereye geldik biz?
Kadın diri diri gömülürken, onu oradan çıkarıp, ayaklarının altına cenneti seren dinin adıdır " İSLAM ". Necip Fazıl Kısakürek Hz. Peygamber'in getirdiği din ile kadın vakar, şeref ve sosyal statü kazanmıştır. İslam ile kadının medeni, sosyal, iktisadi ve hukuki hakları garanti altına alınmış, kadının evlat, eş ve anne olarak statüsü
İslam Dini, Kur'an ve hadislere dayanan, hak ve meşru mezhepleriyle bir buçuk milyar insanın inandığı istikrarlı bir dindir. Durum böyleyken " ille de ılımlı islam " dayatmasıyla ne yapılmak isteniyor? " Ilımlı İslam " kavramı aynı zamanda, Kuran'daki İslam'a da aykırı düşer. Süleyman Arif Emre'nin Milli Gazete'de yazdığına göre: " RTE, Bush tarafından ortaya atılmış olan BOP'u yürütmekle görevli bir EŞBAŞKANDIR. " Tercüman Gazetesi yazarlarından Ergun Göze, (6 KAsım 2005) köşesinde şunları yazmıştır: "Hele şu İbrahimi Dinler safsatasına ne demeli? Açın Allah'ın kitabını Ali-İmran suresinin 65-69.ayetlerini okuyun: " Ey Ehli Kitap! Niçin İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirlmiştir." İbrahim Yahudi de değildi, Hristiyan da değildi... Fakat o muhavvit bir Müslüman idi..." " Ne hikmetse bu hep böyle olur, işler önce ihlasla başlar, sonra finansla biter..."
Sayfa 476Kitabı okudu
Cenâb-ı Hak, insanı, kendi kudret ve azametine delil olarak en güzel şekilde halketmiştir. Ona akıl, kalp, iz'an, idrak ve vicdan lütfetmekle birlikte, ebedî saadete nasıl istikâmetleneceği husûsunda bir de peygamberler ve kitaplarla yardımda bulunmuştur. Bunun yanında, dünyaya geliş ve ondan kabir âlemine gidişin sebebini, kimin mülkünde yaşadığını, bu cihânın -kimin daha güzel hareket edeceğini sınamak için- ilâhî imtihanlarla dolu bir dershane olduğunu ve son nefesle başlayan, ya saâdet ya da hüsrân olarak devam eden sonsuzluk yolcuğunu beyân etmiştir. İşte bu şekilde Cenâb-ı Hakk'ın, kulunun saâdeti için bildirdiği emir ve nehiylerin mecmuuna ''din'' adı verilir.
Reklam
İnsanlık fıtratında bulunan inanma meyli sebebiyle tarih boyunca hiçbir zaman dinden müstağni kalamamıştır. Vahiyden ve peygamberlerin irşâdından uzaklaştıkça hakikati kaybetmiş, ancak bu sefer de bâtıl inançlara yönelmiştir. Nitekim ilmî araştırmalar, her kabile ve toplumda muhakkak -doğru veya yanlış- bir Allah inancının ve hak din bakıyyelerinin bulunduğunu ortaya koymuştur.
Mü'minlerin her fırsatta İslam'ı insanlara tebliğ ve talim etmesi zaruridir. İslam'ı öğrendikten sonra onu kabul edip etmemek, herkesin kendi iradesine bırakılmıştır. Cenâb-ı Hak kullarının bu hususta hür olduğunu ve herhangi bir zorlamaya tâbî tutulamayacaklarını beyan buyurmuştur. Zira bu cihan, bütün ihtişamıyla bir ilâhi imtihan dershanesidir.
İnsan kalbinin derinliklerinde hak duygusu, şiddetli bir inanç ihtiyacı ile Allah'ı kalpte tanıma (mârifetullah) ve O'na kavuşabilme arzusu mevcuttur.
''İslâm'' kelimesi selâmet, kurtuluş, barış, huzur, emniyet, teslim olup rahata ermek gibi manalara gelir. Bu da İslâm dininin her yönüyle bütün âleme tam bir selâmet, kurtuluş ve huzur bahşettiğini gösterir. Yani İslâm sadece insanlara değil, hayvanlara, bitkilere ve hatta cansız varlıklara bile rahat ve huzur bahşeder. Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in 23 senelik nübüvvet hayatı terörün her çeşidi ile mücâdele ederek geçmiş ve nihayetinde bu âleme ebedi bir huzur ve emniyet kaynağı olan bir hak din lütfetmiştir.
Reklam
İslam, insanı her türlü zulüm, haksızlık ve şekavetten selamete çıkarır. İslam alimleri, dinin gayesinin ''zarurat-ı diniyye'' denilen şu beş temel esası yerleştirmek ve muhafaza etmek olduğunu ifade ederler: a)Dinin muhafazası b)Canın muhafazası c)Aklın muhafazası d)Namus ve haysiyetin, dolayısıyla neslin muhafazası e)Malın muhafazası Bu beş esas muhafaza edildiğinde insan tam bir huzur ve emniyete kavuşur.
İslâm, Müslümanlara hesap gününü düşünerek yaşamayı ve kimsenin hakkına tecavüz etmemeyi öğretir. Rasulullah (s.a.v) kâmil bir mü'mini şu veciz ifadelerle tarif etmiştir: ''Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir...'' Hakikaten bir Müslüman, İslâmî eğitimi ve ibadetleri boyunca devamlı ''zararsızlık'' talimi görür. Sonunda o hale gelir ki hiç kimse ondan bir zarar geleceğini düşünmez. Böyle bir mü'min etrafına daima huzur ve güven telkin eder.
Sayfa 21 - (Buhârî, Îmân, 4-5)Kitabı okudu
İstanbul fethedildiğinde civardaki hükümdarlardan tebrik için heyetler gelmektedir. Bunlar arasında Kudüs Rum Patriği Atnasyos da vardır. Fatih'in huzuruna çıkan patrik, Peygamber Efendimiz'in parmak basarak imzaladığı emannameyi ve Hazret-i Ömer zamanından kalma kûfî hatla yazılı belgeleri gösterir. Kudüs'teki ibadet mekanlarının eskiden olduğu gibi kalmasını rica eder. Efendimiz'in verdiği hakları aynen tasdik eden Fatih, bir ferman yazar ve ''Her kim hatt-ı humayun'u feshederse Allah'ın lanetine uğrasın!'' kaydını düşer. Bu ferman şu anda Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Kilise Defteri, no:8'de bulunmaktadır.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır. ''Bir kuşu (gıda ihtiyacı sebebiyle) keserken bile olsa kim merhamet ederse, Allah da ona Kıyamet Günü merhamet eder.''
Sayfa 26 - Taberani, Kebir, VIII, 234 / 7915 ; Beyhaki, Şuab, VII, 482Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.