Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sizi bırakıp gidiyorum.Güzel , büyük gözlü , sırasıyla benden kaçan idealimi , bu kadar uzun senelerden beri hayatımla ruhumla arkasından koştuğum halde benden kaçan idealimi bırakıp gidiyorum, Handan Meğer hepsi bir komedi, hepsi kırık , bozuk, kokmuş bir hıyanet! Gidiyorum Handan, gidiyorum,seni bırakıp gidiyorum, Handan.
Nazım ' da hiç işitmediğim bir cinstendi: Herhalde Hüsnü Paşa sizin bu gözlerinizi sevmesini bilmemiştir.Ben onları pek , pek çok sevdim,anlıyormusunuz? Pek çok maksattan da çok Handan.
Reklam
Nazım gittikten sonra üç günden ziyade uyku uyumadım . Gündüzleri, geceleri, bahçeyi, ders odamızı , kitaplarımı, hatta yıldızları bile yadırgadım.
Aklınca Handan ' ı alıp da bize içgüveysi mi olacak? O hiç de o fikirde görünmüyor.Hemde bilmez misin ki Handan ' ın cinsiyetini kimse pek çok düşünmez , erkek gibi kız.
Ben ona hislerimi anlatamayacağımı hissettim, sustum..
"İnsanların en etkili silahı, samimiyet ve zekâdır."
Reklam
...Benim Anadolu’ya gelişim ve bu harekete katılışım, mukaddes bir gaye için ateşte yanmaya razı olanların zihniyetine uyuyordu. Benim için, içinde bulunduğumuz tehlikeler ve çektiğimiz zahmetler acınacak değil, şeref verecek bir vaziyetti. Fakat samimiyetlerine inandığım için hislerimi belli etmeden: — Lütfen bana acımayınız, bu hayatı kendim seçtim, dedim.
"Niçin ruhumun bu ateş gömleği sırtımdan canıma geçiyor? Gözümden, dilimden kızıl, yakıcı yenlerini gösteriyor..."
Refet, başıbozukların imhasına taraftardı. Kendisine Miralay İzzeddin (sonra Paşa) ve Miralay Arif de taraftardılar. Miralay Kâzım Köprülü bir delegasyon başında olmak üzere Ethem’le konuşmak için gönderildi. Bütün bu karışık durum esnasında İstanbul Hükûmeti de Ankara ile anlaşmak için teşebbüse geçti. Bu, Tevfik Paşa’nın ikinci kabinesi
Reklam
Arif Bey (Mehmed Arif Bey, Miralay, Ayıcı): 1919’da Mustafa Kemal’le Samsun’a çıkanlardan biridir. İzmir Suikastı davasında yargılanarak idam edilmiştir.
İngiliz Ajanı bir Hintli Mustafa Sagir
Kaymakam Kemaleddin Sami, yemekten sonra, İstanbul’dan Mustafa Sagir adında Hindistan’dan gelme bir Hintlinin geldiğini söyledi. Mustafa Sagir, Ankara’da bir ay kaldıktan sonra, İngilizlerin hafiyesi olduğu anlaşıldı ve idam edildi. Ölmeden önce, son arzusu, bir Müslüman olarak Müslüman ordusuna hiyânetinin vatandaşlarına duyurulmaması oldu ve adı ilân olunmadı.
"Çünkü yeni Türk genci daha saldırgan, daha dalgalı, daha istediği çok olan bir yaratıktır."
Şehid Binbaşı Mehmet Nazım..
Binbaşı Nazım (...) orijinal bir adamdı. Askerler içinde, askerliğin en çok aleyhinde olan oydu. Onu biraz başıbozuklara taraftar olduğundan dolayı tenkit ederlerdi. Topçu alayına mensuptu. Kendisinde yaşlı bir adam olgunluğu vardı. Aynı zamanda eski dünyanın işe yaramaz taraflarını da iyi biliyordu. Gelir gelmez, en dikkati çeken sima o oldu. Bilhassa, maceralarını anlattığı zaman, büyük bir ilgiyle dinleniyordu. Yeni bir Türkiye’nin, hatta dünyanın şekli için bir formül edinmişti. O da şuydu: Evvelâ bütün zabitleri öldürmek, sonra da zabitleri öldürenleri öldürmek, nihayet Türkiye’yi mesut ve yeni bir hayata kavuşturmak. Arkadaşlar arasında, söylediklerinin bir şaka olduğunu söyleyenler olduğu zaman: — Vallahi değil, derdi. Ona göre, dünyayı altüst eden iktisadî faktörler değil, ordulardı. Halbuki kendisi ordunun en cesur ve muktedir fertlerinden biriydi. Çok zaman öğleden sonra Karargâh’ta çalışırken Nâzım’ın bir neferi, elinde bir tavşanla gelir, onu Nâzım’a vurmuş olduğunu söylerdi.
Ali Fuad Paşa’nın babası İsmail Fazıl Paşa’yla çok dosttuk. Bana canlı bir tarih gibi gelirdi. Fakat Ali Fuad Paşa’yı tanımıyordum. Ali Fuad Paşa bu mevkii kabul ettikten bir hafta sonra, Moskova elçiliğine beraberinde gidecek adamları seçme işini kendisine havale etmişlerdi. Bir gün bizim eve gelerek benimle uzun konuşmaya başladı. Rus ihtilâlinin göründüğünden daha derin bir manâsı olduğunu, bizim bunu yalnız Rus ajanlarından dinlediğimizi veyahut da Marx’ın nazariyelerinden öğrendiğimizi söylüyordu. Bundan dolayı, emniyete değer, kafası olgun bir insanın Moskova’ya gönderilmesi gerektiğini söylüyordu. Ali Fuad fevkalâde bir kumandandı. Başka meziyetleri de olduğu için, onun seçilmesini doğru buldum. Her hâlde, Şark ve Garp mefkûrelerinin hususiyetlerini anlamıştı. Ben, o günlerde, Karargâh’taki işlerim, hayvanlarla köylüler arasında kaldığım için dünya ile ilgim âdeta kesilmiş gibiydi.Ali Fuad Paşa, benim kendileriyle birlikte Rusya’ya gitmemi teklif ve rica etti. Aynı zamanda, bana orada çok iyi bakılacağımı da söylüyordu. Bu teklifler üzerine iki gün düşünmek için müsaade istedim. İki gün sonra gidemeyeceğimi söyledim. Miralay İsmet’in Karargâh’tan ayrılması herkesin üzerinde fena tesir yaptı. Bilhassa yemeklerde onu çok arıyorduk. Çünkü konuşması, tavır ve hareketiyle, hatta bilgisiyle akşam yemeklerine hayat veriyordu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.