Kendi imkânlarımızla harika bir düğünle evlendik. Ama evimizde ne yerde bir halı ne de duvarda perde vardı. Bu konuda kimseye yorum yapma hakkı tanımadık. Zamanla her şeyimizi tamamladık. Salonumuza halı aldığımızda bütün gün mutluluktan yerde oturduğumuzu hatırlıyorum da iyi ki dayalı döşeli bir gelin evine girmemişiz diyorum.
İlk yılın sonunda bana, "Bu iş böyle olmayacak, sen işi bırak eğitimine devam et," dedi. Yarım bıraktığım yüksek lisansa devam ettim. Cebime harçlık koyup beni okuttu. Geç saatlere kadar kütüphanede olduğumdan, o çorba ve makarna yapmış beni bekliyor olurdu. İnanın o makarnanın tadını hiçbir şeye değişmem. Benim ve hayallerim için fedakârlıkta bulunması öyle müthiş bir his ki. Ne zaman bir sınavda başarısız olsam veya bir kadro başvurusunda elensem bana her seferinde "Merak etme, seni amfide ders verirken görür gibi oluyorum," derdi. Şimdi doktoramı yapıyorum. Hâlâ her sınav günü erkenden kalkıp bana yumurta kaynatıyor. Kafam çalışsın diye:)