"Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu, ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: 'Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek fırtınayla sarılmış vaziyette yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse, o şekilde yaşamak, şu anda bir saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir…' Yeter ki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!.."
Aman Tanrım..! Bu nasıl gerçek böyle!
İnsan ne aşağılık bir yaratıkmış!
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Ve siz adil olmaya özenen yargıçlar; cismen namuslu ama ruhen hırsız olana ne hüküm verirsiniz? Cismen katleden ama ruhen maktul olana ne ceza kesersiniz?
Halil Cibran
Sofradan en fazla payı alanlar, bize kanaatkâr olmayı öğretiyor. Karnını doyuranlar açlara seslenip, gelecek güzel günlerden bahsediyor.
Bertolt Brecht