“Ömer Hayyam’ı bilen kötü biri olamaz zaten İbrahim ağa.”
“Habire Ömer Hayyam Rubaileri savurur alemlerde.”
Reklam
Makineyi icat eden insan, bir anda bende Tanrı olabilirim hevesine kapıldı. Bu o kadar hızlı gelişti ki sonunda evreni büyük bir makine zannetti ve makinenin merkezine kendisini konumlandırdı. Ürettiği bilginin büyüsüne kapıldı, makinenin gücü ayağını yerden kesti ve bir anda kendisini Tanrı'dan bağımsız gördü. Ve sonunda "Tanrı öldü" dedi. Zihninde öldürdüğü tanrının yerine bir şey koymalıydı. Kendisini koydu. Tıpkı Firavun ve Haman gibi.
İşte Menderes döneminde İstanbul'da yıktırılan cami ve mescitlerden bazıları: 1. Murat Paşa Camisi 2. Oruç Gazi Camisi 3. Çakır Ağa Camisi 4. Kazasker Abdurrahman Camisi 5. Süheyl Bey Camisi 6. Karaköy Camisi/Mescidi 7. Nusretiye Camisi 8. Alaca Mescidi 9. Karabaş Mustafa Ağa Camisi 10. Fatma Sultan Camisi 11. Mimar Ayas Camisi 12. Hatuniye Mescidi 13. Sirmet Çavuş Camisi 14. Haftani Camisi 15. Çivici Limanı Mescidi 16. Camcılar Camisi/ Mescidi 17. Baba Hasan Âlemi Camisi 18. Karagöz Mescidi 19. Şücaeddin Camisi 20. Şebsafa Kadın Camisi 21. Tüfenkhane Mescidi 22. Zeytinciler Mescidi İnönü Cami düşmanıydı ha!
Sayfa 338 - İnkılapKitabı okudu
O yılları anlatırken köpeklerden söz etmemek bir noksanlık olur. Payitahtın hem Avrupa, hem Asya yakasında, Kavaklar'a kadar bütün çarşıların ve semtlerin sokakları sayısız köpekle doluydu. Sokakların çoğu da kaldırımsız. Bütün bu sokakları boydan boya köpekler işgal etmişti. Yan yana, yavrularıyla beraber ya da yavrusuz muayyen yerleri sahiplenmişlerdi. Çarşılarda, dükkanların önlerinde veya mahallelerde evlerin eşiklerinde toplanarak. yatarlardı; gözleri yarı açık veya açık. Isırmak bilmezlerdi. Velev ki, dükkana, eve giriş çıkışta üzerinden geçerken kuyruğuna ya da başka bir tarafına basılsın, ayaklanır, ulurlar yine yatarlardı. Sınırları vardı. Bir köpek, başka bir köpeğin semtine sınırına giremez, oradan geçemezdi. Kılıçali mahallesinden bir köpek, Paşa mahallesinde bir görünse, mahallenin tüm köpekleri, hep birlikte ayağa kalkıp havlarlardı. Yavruları, küçük enikleri bile bir şey anlamış gibi incecik sesleriyle katılırlardı bu şamataya! Fakat, yabancı köpeğin üstüne gidip saldırmazlardı. Yabancı köpek de havlamadan koşar, uzaklaşırdı. Hasan Paşa Karakolu'nun meydanına gitse o sınırlardaki köpekler havlarlardı. Köybaşı'na gitse oradakiler ... Halkın kulakları bu seslerden, mahalleden mahalleye köpek havlayışlarından tıkanırdı. "Bre suss!" diye kızıp bağırırlardı. Yabancı köpek, Dolmabahçe'den Kabataş'a kadar koşar, bir köşe, bir kuytu bulur, oraya büzülür, ta ki o semtin yerlisi oluncaya değin.
Tarih Vakfı Yayınları, 4.Baskı 2002Kitabı okudu
Kabataş'tır Orası Kesin :D
Kayalıkların tepesinde de, birer sessizlik birikintisine benzeyen, sırtları kamçı izleriyle dolu, yarı çıplak adamlar varmış.
Reklam
848 öğeden 991 ile 848 arasındakiler gösteriliyor.