Ağustos Şiiri
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
Beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
Hep böyle havalar besler fırtınaları
Korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek
Duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
Alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim
Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
Bir rüzgar kulaklarımdan hiç
Kendimi varisi sanırdım şiir imparatorluğunun
Belki de bu yüzden ömrüm boyunca sürgünlerde gezdim.
İçimdeki altın yeleli arslanı görmeseydi kanun
Bir canavar gibi gurbet gurbet böyle sürülmezdim.
Güzel bir Türkiye hayali ve mutlu insanlar
Oturdu yazamadığım şiirlerime boydan boya.
Katakomplardan kalkan düşüncelerin döktüğü kanlar
Çaldı en uysal düşünceme bir kanlı boya.
Dikildi karşıma demirden yumruğuyla felek
Yol verdi birer birer geçsin diye cücelere
Sürdü beni taşından altın yapılmayan gecelere.
Beni demir kazıklara bağlarken sürgünler
Ve geçip giderken kaplumbağa gibi günler
Böğürüp dururdu danalar gibi salhanede gerçek!
Mehmet Mustafa Üftadeoğlu
4 saat ·
RÜYA KAYITLARI
Mustafa Uysal Kardeşim, son kitabı “Rüya Kayıtları”nı bana imzaladı. Okurken kendimi rüyada gibi hissettim. Tatlı bir rüya ahengiyle kitabı okudum. Onun kelimeleri ne kadar titiz seçtiğini anlamak güç değil. Kelime seçimleri, cümle kuruluşlarındaki özen kitabı okurken hiçbir yerde takılmadan
Kaderim kaderleri demişim güzelim
Sen olmasan ben böyle değildim
Böyle uysal ve kırılmış değildi şiirlerim
Bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
Yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek.
Zaman mi ? Değil zaman
Akan zaman değil mesafelerdir.
Güneşin çekici yukarıda
Suyun bıçağı aşağıda
Krom alcakgonullu, bakır utangaç
Agac; bir damla iki kıvılcım arasında
Rüzgar bilmiyor nerden eseceğini
Seçilen kurban, yani vezir, emir veya ulema çevresinde görkemli bir muhafız ordusuyla birlikte gelirdi. Kalabalık, bu gösteriden etkilenip uysal ve hayran bakışlarla izlerdi geleni. Alamut' tan gönderilen fedai de orada bir yerlerde, en beklenmedik kılığa girmiş halde bulunurdu. Muhafızlardan biri olurdu mesela. Tüm bakışlar gelen önemli şahsa
Tadı damağımda kalan bir dergi oldu yine. Kapak konusu Hasan Ali Toptaş'ın hayatını anlatan yazıda yaşadığı zorluklara rağmen nasıl bir yazar olduğunu heyecanla okuyacağınıza eminim. Dilek Atlı gerçekten çok iyi yansıtmış. Yazıların hepsi birbirinden güzeldi ama en beğendiklerimin arasında Safderun Kaan Murat Yanığın denemesi Platon ve Soktares'i anlatıyor. Ezgi Ayvalı'nın Açık Mektup'u gerçekten içinizdeki gel-gitleri harekete geçirecek kadar heyecan verici ve güçlüydü. Orta sayfada Berger, Ayhan, Tolstoy ve Camus'un sözleri vardı. Büşra Biçer'in Yeraltı filminin incelemesi sizi bir anda hayatın içinden koparıp alacak kadar iyiydi. Ve Nazlı Başaran'ın Ayla Algan röportajını büyük keyifle okudum ve güzel tecrübeler edindim. Mustafa Silici'nin İçselleştirimediklerim anlatısı gerçekten çarkların arasına sıkışmış insanı çok güzel tarif ediyordu. Son olarak Nurdan Uysal'ın Kitaplardan Filmlere bölümünde Distopik Filmleri (1984-Dava-Otomatik Portakal) konu alan yazısı oldukça doyurucuydu. Sonuç olarak dolu dolu bir sayıyı daha geride bıraktık. Daha ismini sayamadığım bir çok yazarın yazısı/şiirleri/anlatısı takdire şayandı. Ve çok keyif aldım. Tavsiye ediyorum okuyun.