Hasbihâl
Feryadına âsüman müsait! Gönder bana sen de neyse derdin... Yâdında mı bir zaman ne derdin? Müstakbeli almayıp hayale! Gel biz dalalım bu Hasbihâle! Edvar-ı hayât perde perde... Allah bilir ne var ilerde.
Sayfa 41 - Ema KlasikKitabı okudu
Hasbihâl
"Mâ medâ fâte ; ve'l-müemmelü gaybun , Feleke's-sâatü'lleti ente fîhâ." "Geçen zaman uçup gitti ; gelecek ise belli değil. Sen ancak içinde bulunduğun hâlin sahibisin."
Reklam
HASBİHÂL (2)
Büyük bir şâirin düstûr-i hikmettir şu ihtârı; Velev duymuş da olsan yolsuz olmaz şimdi tekrârı: “Geçen geçmiştir artık; ân-ı müstakbelse mübhemdir; Hayâtından nasîbin: Bir şu geçmek isteyen demdir.” Evet, mâzîye ric’at eylemek bir kerre imkânsız; Ümîdin sonra istikbâl için sağlam mı? Pek cansız!
Hasbihâl
Yâdında mı bir zaman ne derdin? Müstakbeli almayıp hayâle! Gel biz dalalım bu hasbihâle! Edvâr-ı hayât perde perde... Allah bilir ne var ilerde. (Hatırlıyor musun bir zaman ne derdin? Geleceği hiç hayal etmeyelim! Gel sohbete dalıp dertleşelim! Hayatın devirleri perde perde... Allah bilir ne var ilerde.)
Yâ Nebi... Şu halime bak Nasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahranın, Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın. Hârimi Pâkine can atmak istedim durdum, Gerildi karşıma yıllarca ailem yurdum. Tahammül et dediler, hangi bir zamana kadar, Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var. Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak, Önümde durmadı
Hasbihâl
Ey yâr-i vefâ-güzîn-i cânım, Verdiyse melâl dâstânım, Mu’tâdın olan inâyetinle Susturma bu rûh-i zârı, dinle! Hep velvele-i hayât dinse, Düşmez bu zavallı rûh, ye’se. Olmazsa zemîn, zaman müsâid; Feryâdına âsûmân müsâid! Gönder bana sen de neyse derdin? Yâdında mı bir zaman ne derdin? Müstakbeli almayıp hayâle! Gel biz dalalım bu hasbihâle! Edvâr-ı hayât perde perde… Allah bilir ne var ilerde.
Reklam
55 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.