Bir umut her şey düzelir diye geri dönülmez sözlerden özenle kaçınıyor. Tek kişilik hayal kırıklıklarım yetmezmiş gibi onu da peşim sıra yalnızlığa sürüklemenin vebalini, ağır suçluluk duygusunu taşıyorum.
Acılarım, kalp ağrılarım, yorgunluklarım ve çokça hayal kırıklıklarım var. Hepsi birer cam kırıklıklarıydı üstüne basarak geçmek zorunda kaldığım. Yaralarımı hiç sarmadım, üstlerini örttüm. Kendimden bile sakladım onları. Hak ettiğim veya hak etmediğim halde gördüğüm bütün muameleler canımı yakarken ben hâlâ dik ve güçlü durabilmenin peşindeyim. Çünkü her zaman güçlü olmak zorundayım, zayıf görünmek gibi bir lüksüm yok benim, olmamalı da. Ama öyle bir noktaya geldim ki hepsinin acısı üst üste bindi. Pişman değilim, üzgünüm sadece. Ben sanmıştım ki herkes benim gibi yakın arkadaşım dediği insanın kusurlarını görmez, görse dahi onları gözünde büyütmez, sanmıştım ki çok çok büyük hatalar olmadığı zaman hep affedilir, üstünde durulmaz; aynı benim yaptığım gibi. Karşımda bir ayna vardı ama aynadakiler ben değildi. Benim en büyük hatam ise aynadaki silüetleri kendim sanmamdı. Halbuki onlar birer oyuncudan ibaretlermiş. Hayatımdaki sahneleri bitti ve rollerini terk ettiler. Hayatımın merkezine koyduğum tüm o insanların hayatından sadece teğet geçebilmişim. Ben haklı veya haksız aramak istemiyorum; ben sevdiğim kadar sevilmek, affettiğim kadar affedilmek istiyorum. Her şeyin Rabb'imden geldiğini biliyorum. Aynı imtihanı ikinci kez yaşadım. İkincisinde ilkine göre daha az acıttı, kabul ediyorum. Acı aynı olsa da bu sefer şiddeti farklıydı.
29.09.2020