Çocuktum,
Daha on yaşında ya vardım ya yoktum.
Hayal meyal hatırımda o gün halâ,
Başka bir pazar gecesiydi, bambaşka.
Evimizin duvarlarına sinmişti kederli bir hüzün.
Anladım çok sonra, hiç bitmeyecek bir gurbet arifesiymiş o gün.
Ve başladı yolculuk ertesi sabah,
Tozlu, rutubetli bir minibüs koltuğunda.
Omuzumda asılı kendi ağırlığımca bir çanta,
Ne katlamasını bilirim daha ne de yerleştirmesini dolaba.
Sekiz çocuk, hepsi bir yurt odasında,
En büyüğü daha on iki on üç yaşında.
Ağlar için için özlemle, yoklukla yoğrulmuş hayatlarına.
Sabah yorgan katlanacak, çarşaf gerdirilecek,
Hani para atsan üstüne zıp zıp edecek.
Akşam uzunca kuyruk ankesörlünün başında,
Duyunca ananın babanın sesini
Yerinden çıkacakmış gibi olur minicik yürekleri.
Çocuktum, çocuktuk.
On yaşımızda ya vardık ya yoktuk
Daha o yaşımızda koca adam olmuştuk.