İnsanoğlu güvenilmezdir. Aksi olsaydı hiç yaptığımız her şeyde sözleşme imzalamamız gerekir miydi? Evlenirken bile bir sözleşme imzalıyoruz. Hâl böyle iken neden güvenilmez bir varlık olduğumuzu kabul etmiyoruz? Neden birinin bize güvensiz hitapları, söylemleri, bizi o kişiye karşı öfkelendiriyor? Doğamız bu kadar güvensizlik vermeye müsaitken, bir başkasının bize güvenmemesi, temkinli yaklaşması çok doğal olabilir.
Bu noktada insan kendisine bakmalı. Davranışlarını bir teraziye koymalı. Ben gerçekten güvenilir biriyim, sorusuna samimiyetle cevap vermeli. İnsan içine baktığında görecektir ki, gerçekten de hep acı çeken taraf da olsa hep mağdur olan taraf da olsa, kendisinin güvenilmez olduğunu anlayacaktır. Çünkü nefis çok güçlüdür. Hayatı boyunca çok kez yenilmiştir. Bu yüzden kendisine güvenmeyen insanları anlayışla karşılayıp, olayı içselleştirip benliğini koymazlar. En güvenilir insanlarda, nefsini bilen tanıyan insanlar değiller midir zaten? Bu insanlar bana illa güven diye ortaya dökülmezler, güvenilmez nefsine ne zaman uyacağını bilmedikleri için ki, uymama gücünü de her zamanda kendilerinde bulamaz ki, bulmamaları da gerekir. Çünkü Hz. Aişe r.a şöyle dua etmemiş miydi; Rabbim beni nefsimle göz açıp kapayıncaya kadar baş başa bırakma. Demek ki, insanın kendi nefsine galip gelmesi de, büsbütün insanın tekelinde değil. Özet olarak, birinin bize güvenmemesi, bizi kendi içimizde kendimizi sorgulamaya yönetmeli, başkasını sorgulamaya değil.