En mutlu hayvanlar kabuklarını istediği gibi yapan salyangozlar olmalı.
Yazgımız nasıl olursa olsun, ona katlanmalıyız: varsayalım ki bu yazgının içinde aşağılayıcı davranışlar, zulüm, ateş, kılıç, acılar, hastalıklar ya da vahşi hayvanlar olsun; bütün bunlar için ölçülü olmaktan başka ne mücadele yöntemi ne de çare vardır.
Sayfa 104 - Kapra yayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Bu nedenle hayvanlar gibi sürünün peşinden gitmeyi bırakalım ve kendimizi misaller üzerinden yönlendirmektense akılla yönetelim.
Sayfa 36 - Kapra yayıncılıkKitabı okuyor
264 syf.
·
Puan vermedi
Yazarın Grenoulle'i anlatırken insan değil de bazen insanımsı bir şey bazen bir hayvanmış gibi söz etmesi boşuna değil. Grenoulle ağzı eli kulağı ile bir insandı elbette, ama içinde "insani" duyguların birçoğu yoktu. Mutlu olmak, bir şey için üzülmek, acımak, merhamet duymak, en önemlisi de sevmek ve sevilmek. Repertuarında bu duygular olmayan insan, ancak insanımsı bir şey olabilirdi evet. Yoktu bu duyguları çünkü hiç deneyimlememişti, hiç o daha bir bebek, bir çocukken bağ kurmamıştı kimse onunla. Ölmeyecek kadar bakılmıştı o kadar. Yine de o insan tarafı ile bir şeylere tutku duyup peşinden gidiyordu, hiçbir duyusu gelişmemişti, öylece nesnelerden bile yayılabilen kokudan başka, onu hayatta tutabilen bu duyusuydu, öldüren de. Yine bu insansı yan ile toplum içinde yaşaması gerekiyordu. Ancak toplum onu görmüyordu. Grenoulle nefret ediyordu onlardan, insan kokusu olmayan yerler ne rahatlatıcıydı onun için. Ta ki o da insan gibi kokmayı başarıp insanlar hatta hayvanlar tarafından görünür oluncaya dek. İşte o zaman hiç rahatsız olmadan gezinebildi insanların arasında. Ama bu insan kokusu, onun kokusu değildi. O öyle bir yaratıktı ki dışarıya kokusunu vermiyordu. Grenoulle belki yine mağarasına döner ölene kadar orada yaşardı, ama kokusuzluğu ona huzur vermiyordu. Bir insan nasıl koku vermezdi? Her bir şeyi koku hafızasında tutan bu dahi nasıl kendi kokusunu bilmezdi? Sahi yazar bununla ne kast etmişti? Grenoulle, kokmayan, kendi kokusunu bulmaya çalışan, yarattığı "başka" kokularla her istediğini yapabilecek kudrete sahip de olsa, kendi kokusu olmadığından en sonunda parçalanarak dünyadan yok olmayı seçen bir anti kahraman.
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201922,2bin okunma
Tanrılar tavernadan çıkıp King Caddesi boyunca batıya doğru yürüdüler. "Acaba," dedi Hermes, "hayvanlar insan zekâsına sahip olsaydı nasıl olurdu?" "İnsanlar kadar mutsuz olurlar mıydı?" diye karşılık verdi Apollo. "Kimi insanlar mutsuz; kimileri değil. Onlara bahsedilen zekâ yaman bir hediye doğrusu." "Bir yıllık köleliğine bahse girerim," diye atıldı Apollo, "eğer insan zekâsına sahip olsalar, hayvanlar-hangi hayvanı seçersen seç-insanlardan daha mutsuz olur." "Bir dünya yılı mı? Peki varım," dedi Hermes, "ama eğer ömrünün sonunda yaratıklardan biri bile mutlu olursa, ben kazanırım." "Tamamen şans meselesi," dedi Apollo. "Bazen en iyi hayatlar kötü, en kötüleriyse iyi biter." "Doğru," dedi Hermes, "ama bir hayatın nasıl olduğunu, bitene kadar bilemezsin." "Mutlu varlıklardan mı yoksa mutlu hayatlardan mı bahsediyoruz? Neyse, boş ver. Ne olursa olsun, şartlarını kabul ediyorum. İnsan zekâsı bir hediye değil, ara sıra faydalı olabilen bir vebadır. Hangi hayvanları seçiyorsun?"
110 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
UÇSUZ-BUCAKSIZ OK YANUSTA DÖRT KİŞİ ÜZERİNE
Cengiz Ayımatov'un son uzun öyküsünde neler anlatılıyor? İlk bakışta çalışma ve yaşam deneylerinin kuşaktan kuşağa aktarılışı anlatılır. İçinde Nivih oymağından üçü büyük, biri çocuk dört kişinin bulunduğu bir kayık, yetişme çağı gelmiş bulunan on bir on iki yaşlarındaki bu oğlan çocuğunun denize alışması ve zor bir meslek olan fok
Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
Deniz Kıyısında Koşan Ala KöpekCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 20183,970 okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.