Çağdaş eğitim kurumlarımıza sahip çıkmazsak dünya ile buluşamayız çünkü dünyanın batısından doğusuna ancak doğru yöntemlerle eğitilmiş insanlara yer var. Aklımızı başımıza toplayalım!
Neredeyse gün aşırı bir kadının öldürüldüğü ve durumun kanıksandığı bir ülkede yaşıyorduk. Belli bir yöne giden trenin içinde ters yöne dahi koşmuyorduk artık. Geçmişe rotalanmış trenimizde itiraz etmeden ve uygun adım naftalin kokulu Ortaçağ’a koşar adımla ilerliyorduk. Oysa biz, onlarca yıl süren savaşların ardından yanmış yıkılmış topraklarda bin bir bulaşıcı hastalıkla mücadele etmiş, yüzde doksanı zır cahil halkın çocuklarını yeni harflerle on yıl içinde ilkokuldan üniversite sona kadar bedelsiz eğitmeyi başarmış, mucizeler yaratmış kuşağın torunları ve torun çocuklarıydık.
Bilmediği tek şey,gurbeti illa bir insanın yurdundan uzakta yaşadığını sanmasıydı. Oysa gurbetlerin en ağırı, gurbet acısını sıla da çekmektedir. Vatanı vatan yapan değerlerin her gün biraz daha yıpranmasına seyirci kalmaktır. İnsanın kendini vatanında öteki hissetmesidir.
"Kadere direnecekti bu defa... Güz rüzgârlarında savrulan bir hazan yaprağı gibi olmayacaktı. Kendi yarınlarını başkalarının belirlemesine müsaade etmeyecekti. Nerede ve kiminle yaşayacağının kararını kadere bırakmayacaktı."
Karşımda duruyordu, veda etmek için elini bana uzattı. Farkında olmadan yüzüne baktım, hem sevecen hem de hafif utangaç halde karşımda duran bu yaşlı kadının çehresi, insanı etkileyecek kadar güzeldi. Geçmişte yaşadığı heyecanın yansıması mı, yoksa yanaklarından kır düşmüş saçlarına kadar birden tırmanan kızarıklığın verdiği huzursuz heyecandan gelen şaşkınlık mıydı bu; ama tam bir genç kız gibiydi, hatıraların bir geline yakışır şekilde mahcup kıldığı, kendi itirafından utanmış halde karşımda duruyordu. İstemeden duygulandığımdan ona olan saygımı bir sözle belirtmek icin kendimi zorladım. Ancak sözler boğazımda düğümlendi. Öne doğru eğilip hazan yaprağı gibi hafifçe titreyen solgun elini saygıyla öptüm.
Sayfa 70 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Kalbim yine üzgün seni andım da derinden, geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden..."
" Hepsinin bestekarlarını nasıl tanıyorsunuz?" diye sorardım.
" Bilmeme gerek yok" demişti bir keresinde. "Mesela Selahattin Pınar'ı hüznündeki zerafetten tanırım ben."