Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fakat bunların kafaları da boş. Düşünme gibi bir alışkanlıkları olmadığı gibi ne yaptıklarını, ne için yaptıklarını da bilmiyorlar.
Sayfa 15 - Oda Yayınları
Nefret, bir çıkar ortaklığının ürünüdür.
Cellatlar çoğu zaman, Cezayir sorunuyla hiç ilgilenmeden ömrünün yirmi yılını Fransa'da geçiren gençlerdir. Fakat nefret, bir çıkar ortaklığının ürünüdür. Bunun için onlara da bulaşmış onları da tutsak etmiştir.
Sayfa 14 - Oda Yayınları
Reklam
Önce işkence edenlere bakalım, kim bunlar? Sadist mi? Yeryüzüne inmiş azrail mi? Korkunç amaçları olan savaş tanrısı mı? Kendilerine kalırsa bütün bunların karışımıdırlar. Fakat Alleg bu sözlere inanmıyor. Anlattığı olaylardan çıkartılabilen sonuca göre bunlar kendilerini ve kurbanlarını üstün güçlerine inandırmak istiyorlar. Kimi zaman üstün insanı oynuyorlar. Kimi zaman da insanın evcilleştirilmesi görevinin verildiği güçlü ve sert kişiler olarak görüyorlar kendilerini. Her şeyden önce tutsaklara kendileri ile aynı cinsten olmadıklarını duyurmak istiyorlar. Bunun için de onları soyuyor, dövüyor, küçümsüyorlar.
Sayfa 11 - Oda Yayınları
Bazen kuşkulu sorular yöneltiyorlardı. "Neden bu kadar çok kitabın var?"
“Ba­zı­la­rı­nın iğ­renç çı­kar­la­rı, pa­zar­la­rın ve stra­te­jik he­def­le­rin fet­he­dil­me­si için sa­vaş, yüz bin­ler­ce kur­ban al­ma­ya ve ko­ca kı­ta­la­rı ­ka­na bu­la­ma­ya, kat­li­am­lar, iş­ken­ce, ce­za­evi ve sür­gün­ler halk­la­rın gün­lük ka­de­ri ol­ma­ya de­vam edi­yor. Aç­lık, yoksul­luk, iş­siz­lik ta­ra­fın­dan kıs­ka­ca alı­nan milyon­lar­ca ka­dın ve er­kek, ço­cuk­la­rı­nın ek­me­ğini ken­di va­tan­la­rı dı­şın­da baş­ka yer­ler­de ara­mak için gö­çe zor­la­nı­yor­lar. Dün ol­du­ğu gi­bi bu­gün de bu tra­jik du­ru­mun so­rum­lu­la­rı ay­nı iki­yüz­lü maske­nin ar­dı­na giz­le­ni­yor­lar. İn­san hak­la­rı, özgür­lük, de­mok­ra­si, iler­le­me, in­san­lı­ğın ge­le­ce­ği adı­na ha­re­ket et­tik­le­ri­ni id­dia edi­yor­lar. Hal­bu­ki tek ve esas he­def, kü­çük bir azın­lı­ğın ka­rar­la­rı­nın ga­ran­ti­ye alın­ma­sı, in­san­lı­ğa acı ve yı­kım­dan başka bir şey ge­tir­me­yen bir sis­te­min ayak­ta tutul­ma­sı­dır.”
Kurban ve cellat da tek bir kişidir: kendimiz. Gerçekten de açık seçik söylemek istersek şu çıkıyor ortaya; bu rollerin birinden kaçınmak için ötekini benimsemek gereklidir.
Sayfa 8 - Oda Yayınları-1979-ÖnsözKitabı okudu
Reklam
Şafakla birlikte kapılarının açılacağı düşüncesi hem onları, hem bizi yataklarımızda uykusuz beklemeye zorluyor. Şafakta hiçbir şey olmamasını tüm gücüyle dilemeden ya da şafağın ışıklarını görmeden kim varabilir uykuya. İşte bu bekleme saatlerinde türküler işitiliyor her gün. Özgürlüğü için savaşan halkın ta yüreğinden fışkıran o güzelim türküler.
Sayfa 19 - Oda Yayınları
İktidarı açık açık eleştiren tüm sözde "muhalif" ve "demokrat”lar, gerçekte ancak onu güçlendirmek için vardır.
Sayfa 177Kitabı okudu
Bilirsiniz ki, bir Müslüman, çölde yapayalnızken ve kumda ya da taşların üzerinde bile, yani her yerde ibadet edebilir. Tanrı, mümini her yerde duyar. Bunun için şatafatlı camilere gerek yoktur. Sovyet rejimi ateizmi yüceltiyordu, ama hiçbir zaman kimse bizim dinimize göre hareket etmemizi yasaklamadı. Dilimizi konuşmayı ve öğrenmeyi, kendi kültürümüzü geliştirmeyi de öyle. Gerçekte, dine karşı kampanyalar zamanında bile, Sovyet Hükümeti İslama karşı hep büyük bir hoşgörü gösterdi.
Sayfa 115Kitabı okudu
Almaları gereken şeyler konusunda birtakım kuşkuları olduğu göze çarpıyordu. Spanos, her kalın kitaba el konması için genel bir emir verdi. Çünkü her kalın kitap Komünist kitaptı. Kocaman bir yemek kitabı kurtulamayanlar arasındaydı. Neyse; telefon rehberi kurtulabildi.
Reklam
"Zaten yerli halk Fransızlarla eşit haklara sahip olsaydı, onları böylesine sömürebilir miydik? Uyguladığımız sistem aç, çıplak ve cahil halkı insanoğlunun yaşayamayacağı çöllere yönelmek zorunda bıraktı. Ve de efendilerin gün geçtikçe artan baskılarıyla günden güne daha beter oldular, dayanılmaz duruma düştüler. Umutsuzluk içinde başkaldırmaya zorladığımız bu insanlar ya mahvolacak ya da bizim gibi insan olduklarını dünyaya kanıtlayacaklar."
Sunuş, Jean-Paul Sartre
Son savaşta İngiliz radyolarından ve gizlice çıkan gazetelerden Oradour'daki katliamı öğrenir, sonra da yolda kendi halinde giden Alman askerlerine bakar: “Aynı bize benziyorlar, bu işleri nasıl yapabiliyorlar acaba?” derdik. Bir de nasıl yaptıklarını anlayamadığımız için gururlanırdık. Bugün anlaşılamayacak bir şeyin olmadığını biliyoruz artık. Çünkü Fransızlar şu gerçeği kavradılar: Eğer bir ulusu, kendi öz benliğine karşı koruyacak gelenekleri ve yasaları yoksa ve eğer 15 yıl, dünün kurbanlarını bugünün cellatları haline getirebiliyorsa, o ulusun olaylar karşısındaki tutumu ve davranışı yalnızca fırsat ve rastlantılara bağlıdır.
Sayfa 8 - Oda Yayınları
Lüks bir "Mercedes" sokağın ortasında patlıyor. Sahibi enkazdan çıkarılıyor, bir eli kopmuş. Adam, "Yepyeni Mercedes’im gitti!" diye inliyor. Kaza tanıklarından biri bağırıyor: "Ama siz sol elinizi kaybetmişsiniz!" Yeni zengin dövünüyor: "Tüh be tüh tüh, altın Rollex’im de gitmiş!"
Sayfa 125Kitabı okudu
özbek bir müslümanın dedikleri...
"....Size, birtakım yeni camiler -bazen Suudi Arabistan'ın verdigi paralarla- yapıldığını soyleyecekler. Bunu SSCB zamanında yapamazdık. Bize bir okul ya da hastane yapmanın daha iyi oldugunu soyleyip hevesimizi kırarlardı. Evet, dogrudur bu, ama bazılarının dedikleri gibi, dine karşı baskı ve zulümden soz edilemez. Bilirsiniz ki, bir
İstedikleri yüreklilik, istenç, bağlılık, zekâ gibi insanca yanlarıyla birlikte kurbanı yok etmekti. Çünkü bu nitelikleri sömürücüler yalnız kendilerine yakıştırıyorlardı.
Sayfa 14 - Oda Yayınları
194 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.