Güzel düşlerdi gerçi,ama yakınmak gibi olmasın; bir yerde düşten başka birşey değildi işte ; bütün düşler gibi bi de, insanın gönlünü gerçekten doyurmuyorlardı...
"Yerçekimi dünyanın en içlerinden gelen bir güç olarak onu bir arada tutmakla kalmıyor, ister büyük ister küçücük olsun her şeyi, karşı konulmaz bir zorbalıkla kendine doğru çekiyor; öyle ki, ancak ana karnında yatarken ya da dalgıç olarak su altında süzülürken onun boyunduruğundan sözümona kurtulmuş oluyoruz. "
"Bay Sommer'dan yalnızca bir kez bütün bir cümle, açık-seçil, anlaşılır, yanlış anlaşılması olanaksız biçimde söylenmiş bir cümle duymuşumdur; bir daha hiç unutmadığım, bugün bile kulaklarımda çınlayan bir cümledir bu. Söylenişi temmuz sonunda bir pazar ikindisine rastlar, korkunç bir fırtınanın çıktığı güne. Oysa gün öyle güzel başlamıştı ki, pırıl pırıl güzel bir gündü, havada tek bir bulutçuk bile yoktu; öğleyin hava öylesine sıcaktı ki, insanın canı durmadan limonlu soğuk çay içmek istiyordu."
Sürekli, bir şeyler yapmak zorundaydı insan, yapmalı mıydı, yapmamalı mıydı, keşke yapsaydı ya... kendisinden hep bir şeyler bekleniyor, isteniyor, alınıyordu: Onu yap! Bunu yap! Ama şunu unutma! Ötekini halletin mi? Neredeydin şimdiye kadar?...