Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

A

A
@naperva_
89 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Tek hakikat: her düşünceye saygı. Kızıl şal görmüş İspanyol boğası gibi, her düşünceye ve her düşünene saldırmak. Bu canım memleket, bu yüzden bir cüzzamlılar ülkesidir. Ben herhangi bir tarikatın sözcüsü değilim. Yani ilan edecek hazır bir formülüm yok. Derslerimde de, konuşmalarımda da tekrarladığım ve darağacına kadar tekrarlayacağım tek hakikat: her düşünceye saygı.
Sayfa 53
Reklam
A
Bir kitabı okumayı düşünüyor
İsim Hariç
İsim HariçJacques Derrida
7.3/10 · 37 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
SÖZCÜK MAHPUSLARI III
Sözcükleri kullan­makla, çevremizdeki şeylere sahip oluruz. Sahip olunca da kendimizi güçlü, her şeyi denetleyen bir konumda hissede­riz. Aymazlığımızın doruğu da budur işte. Başını kuma gömen devekuşundan farksız bir durum. Birer ikame olan söz­cükler, kendimizi yaşama bırakmaktan alıkoyar, deneyimle­rimizin önüne geçer. Sözcükler bizi kör eder. Tüm duygu­larımızı ve düşüncelerimizi birer sözcüğün içine sıkıştırma yolundaki baskın faaliyet, duyularımız aracılığıyla ulaşaca­ğımız kavrayışı engeller, önünü keser. Böylece duyular, söz­cüklere bir yardımcı olarak kullanılır yalnızca.
SÖZCÜK MAHPUSLARI III
Oysa sessizlikte, sezinlediğimiz ama tanımadığımız dürtüle­rin, özgürlüğün ve gelişigüzelliğin son noktası saklıdır. Söz­cükleri kullanmakla, sessiz dünyaya kendi düzenimizi zor­la kabul ettirmiş oluruz. Kendimizi güvende hissederiz. Söz­cük kullanmamız, etrafı izleme, bilinmeyeni sorgulama, söz­lü tanıma haritası olmayan şeyleri sözcüklerle kodlama eği­limimizden doğan bir gücün işaretidir.
Reklam
Aynı dışsal olaylar ya da koşullar, herkesi bütünüyle başka başka etkiler ve herkes aynı ortamda yine de başka bir dünyada yaşar. Çünkü ancak kendi tasarımlarıyla, duygularıyla ve istenç devinimleriyle doğrudan bir ilişki içindedir; dışsal olaylar ancak içsel olayların izin verdiği ölçüde o kişiyi etkiler. Herkesin içinde yaşadığı dünya, öncelikle kendi kendisini kavrayışına bağlıdır; bu yüzden kafaların farklılığına göre yönlenir: Bu farklılığa göre yoksul, dar ve sığ ya da zengin, ilginç ve anlam dolu olabilir. Herkes tıpkı kendi derisinin içinde olduğu gibi, kendi bilincinin içinde yaşar: Bu yüzden dışarıdan pek de yardım edilemez ona. Sahnede biri prensi, bir başkası danışmanı, bir üçüncüsü hizmetçiyi ya da askeri ya da generali vb. oynar. Ama bu farklılıklar yalnızca dış görünüştedir. İç dünyada böyle bir görünüşün çekirdeğinde, herkeste aynı şey yatar: Eza ve cefa içinde yoksul bir komedyen. Kimse kendi bireyselliğinin dışına çıkamaz.
"Her şeyden evvel hiçbir insan mutlu değildir; bütün hayatı boyunca hayali bir mutluluk peşinde koşup durur, onu nadiren ele geçirir ve ele geçirse bile, geçirmesiyle birlikte bir yanılsamadan, bir düş kırıklığından başka bir şey kalmayacaktır geride; ve kural olarak sonunda bütün umutları suya düşecek ve limana bir enkaz halinde girecektir. O halde yalnızca her an değişip duran şimdiden ibaret olan ve şimdi sona eren bir hayatta mutluluk olmuş mutsuzluk olmuş hepsi birdir." "Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır ve bu da mutlu olmak için var olduğumuzdur. Bu bizde doğuştandır, çünkü bu bizim varoluşumuzla çakışır ve bütün varlığımız onun tefsirinden, hatta bedenimiz onun monogramında ibarettir. Biz yaşama iradesinden başka bir şey değiliz, ve bizim bütün istememizin ardışık tatmini mutluluk kavramıyla düşündüğümüz şeydir."
Verdiği sözü tutmuyor hayat, tutsa bile, özlediğimiz şeyin özlenilmeye değer olmaktan ne kadar uzakta bulunduğunu göstermek için yapıyor bunu. Kimi zaman umut, kimi zaman da umulan şey aldatıyor bizi. Bir eliyle verdiğini öteki eliyle alıyor. Uzaklığın büyüsü, cennetler gösteriyor bize. Ama büyülenir büyülenmez, bu cennetlerin uçup gittiğini görüyoruz. Demek ki, mutluluk ya gelecekte yada geçmişteki şimdiki an, güneşli ovanın üzerinde dolaşan bir küçük buluta benziyor önü arkası pırıl pırıl bu bulutun, ovaya yalnız onun gölgesi düşüyor.
Ayrıca nasıl ki hiçbir ülke sadece birkaç kalem ithalata ihtiyaç duyan ya da hiç duymayan bir ülke kadar müreffeh değilse, en mutlu insan da içindeki zenginliği kendisine yeterli olan ve varlığını idame ettirmek için dışarıdan ya çok az ya da hiçbir şeye ihtiyaç duymayan insandır. Çünkü ithal mallar pahalı şeylerdir, bağımlılığı açığa vururlar, tehlikeye sebebiyet verirler, sıkıntı meydana getirirler ve sözün kısası yerli imalat için sefil birer ikamedirler. Hiç kimse başkalarından ya da genel bir ifadeyle, dış dünyadan çok fazla bir beklenti içerisinde olmamalıdır. Bir insan tekinin bir başkası için ifade edebileceği şey öyle çok büyük değildir: Neticede herkes yalnız kalır ve önemli olan şey yalnız kalanın kim olduğudur.
"Mesele duvarlar değil, hatıralar, geçmişe ait hatıralar içimi sıkıyor... Hem de işin tuhafı, bunlar daha çok tatlı hatıralar olduğu halde üzülüyordum. O zamanlar fena gözüken, insanı kızdıran olaylar bile hatıra olunca bütün kötülüğünü kaybediyor, hayalde cazibe kazanıyor."
Reklam
Parerga ve Paralipamena'nın birinci bölümünde insanın başına gelen her şeyin doğum anından ölüm anına kadar, kendisi tarafından belirlenmiş olduğunu bir kere daha okudum. Bu bakımdan, her ihtimal kasıtlı, her rastlantısal karşılaşma bir randevu, başa gelen her rezillik bir tövbe, her başarısızlık esrarengiz bir zafer, her ölüm bir intihardır. Kendi bahtsızlıklarımızı kendimiz seçtiğimiz fikri kurnazca bir avuntudur; bu bireysel ereklilik gizli bir düzeni varsayar ve o bizi cömertçe, tanrısallık atfederek lanetler.
Kadınsız, dostsuz, yapayalnız yaşadı; her şeyi seviyordu, her şeyi vardı ama belli bir uzaklıkta, aynanın öbür yüzündeymiş gibi; sonunda 'öldü' ve soluk gölgesi kayıplara karıştı, suya damlayan su gibi.
Şeyhim Beni Işınla
Şeyhim beni 70'lere ışınla, 3 milyar saniyem bitmeden önce Sonsuzluğu bükeyim, kalan ömrümce Tasavvuf strese iyi geliyor bence. Bir fırt ab-ı hayat versene şeyhim Dindirsin faniliğin hararetini. Bitsin mutat prova, deney, tatbikat; Ecel formalitesi, azap rutini. Şeyhim nedir bütün bu illüzyonlar seraplar? Aşk üçgeni, meşk dairesi, kudret karesi, Zeval kulvarındaki zırhlı araçlar? Şimdi yani tam şu an kaderde ne var? Şeyhim adım kara listede, aha! Görünmüyor hicret rotasındaki vaha Açamam, açamazsın, açılmaz şeyhim, Sıfırın ortasına bir delik daha. Şeyhim 14 milyar yıl ne çabuk geçti Yaş kırk oldu kırklara karışamadım Ben defterden sildim ölümsüzlüğü Şeyhim kainata alışamadım.
Sayfa 68 - Alfa Yayınları
Aynaların içi insanlarla dolu. Görünmez insanlar bizi görür. Unutulmuşlar bizi hatırlar. Biz aslında onları görürüz görürken kendimizi. Peki, biz gidince, onlarda mı gider?
1.081 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.