Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kelime,cümle,harf,işaret ve dil kendini tekrar ediyor hiç bıkmadan hiç usanmadan,yılmıyor ve de yıkılmıyor.Başlangıç ve bitiş noktalarını eşitliyor,bir yapıyor,dönüyor.Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyor.Aynı iklime aynı koşullara aynı duygulara ve aynı düşüncelere... Duyuru : Çare aranıyor,can aranıyor,canan aranıyor ama hep aranıyor.Öyle ki
HATRA SAYILIR INSANDAN İLGİ GÖRÜR AMA
İçinde dünya var, Bilmem ne renginde, Saat diliminde, İçinde dünya var, Karış karış hâlinde. Herkes bir kimlik,
Reklam
Hiçlik acı çekememenin acısı değil midir
"İçini acıtan birşeyler var fakat sen bunun sebebini bilmiyorsun. Bu dinlediğin şarkıda, yediğin yemekte, dolandığın sokakta. Aniden kafanı kurcalayan o koca boşluğun acısını bir türlü bulamıyor olmak. Sonu gelmeyen bir hiçlik acısı bu. Güvensizlik, güvenememek. Bu hep böyle."
"İçini acıtan birşeyler var fakat sen bunun sebebini bilmiyorsun. Bu dinlediğin şarkıda, yediğin yemekte, dolandığın sokakta. Aniden kafanı kurcalayan o koca boşluğun acısını bir türlü bulamıyor olmak. Sonu gelmeyen bir hiçlik acısı bu. Güvensizlik, güvenememek. Bu hep böyle."
Küller Küllere
Toprağa gömülen yeşerir ya, mezar değildir o, diriliş için gömüldüğümüz bir çeşit saksı. Mumyalanmış gibi düşün; kan, yürüyecek damar bulsun diye yapıyı ve görüntüyü olabildiğince koruma gayreti. Bu metaforun anlamlı kıldığı bu dünya için reenkarnasyon inancı ya da öteki dünya miti ölülerini yakarak kül edenlerin inancı yanında bana hep zayıf gelmiştir. Yani, canı çıkmış ama hatırladığımız son haliyle bir bütün’ü gömeriz, çürüme göz önünde gerçekleşmez. İstisnai, beden harabiyetiyle ölüme yürüyüşleri göz ardı edin ama. Aslında yanarak, parçalanarak ölümlerde ya da otopsi sonrasında bile bedeni olabildiğince bütünleme çabası gösterilir, kopan uzuvlar dikilir falan. On yıl sonra bile, ziyaretimizde, orada uyuduğu algısıyla hareket etmek için bir anlamda buna muhtacız. Akıbet krematoryum olunca peki?! Bir saksıda bir avuç küle dönmek, salonun bir köşesinde saklanıyor olmak ya da ne bileyim rüzgârla birlikte etrafa savrulmak!.. Bunun bendeki tam karşılığı hep hiçlik algısı olmuştur (hep hiç, bu da güzeldi). Bedensel varlığını, ölümünün acısı henüz çok tazeyken, küle çevirip toz gibi yele verenler... Bu yok oluşla hiçleşmeyi gözetip yeniden dirilişe inanmak, bence bu daha takdire şayan bir inanç. Yaşıyoruz, hiçliğe bir koşu bu. Einstein’le beni varlık ve değer anlamında eşitleyecek bir son.
Geri113
206 öğeden 196 ile 206 arasındakiler gösteriliyor.