Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Guernica
Sadece Guernica'nın önünde bir gün, bir gece, ertesi gün kalabilir insan... Bir tablonun beni bu kadar etkileyeceğini tahmin ede­mezdim... Hele bu tablo o güne kadar yüzlerce fotoğrafını gördüğüm Guernica ise... (...) 1937 Paris Fuarı hazırlanırken Avrupa'nın önde gelen sanatçıları, aydınları, Picasso'nun evine kadar gelerek on­dan
... En çok sevilen, en önce gelir ... "Benim her şeyimsin," kolay laftır, herkes söyleyebilir. Eğer sizi her şeye tercih ediyorsa, ancak o zaman, her şe­yisiniz demektir, gerçekten. Birisiyle ilgili duygularınızdan ya da onun duyguların­dan şüpheniz varsa, derhal bir 'öncelik' testi yapın, her günkü yaşantınızdan örnekleri hatırlayarak. Şaşmaz gerçek hemen ortaya çıkacaktır. Sevgi, bir bakıma, önceliktir...
Reklam
Köşe yazarının dört beklentisi.. Bir köşe yazarı olarak, okurlarımın yazılarıma şu dört tepkiden birini göstermelerini beklerim. Her okur göstermeli.. Birinci tepki, bir köşeyi okuduktan sonra "Aaa.. Bunu bilmiyordum" demeleri. Öğretmen olmak keyifli birşeydir. İkinci tepki, yazıyı okuduktan sonra "İnanır mısınız, ben olaya hiç
Güzel
Bu tür durumlarda nasıl düşünmek gerektiğine dair güçlü bir örneği Hıncal Uluç köşesinde yazmıştı: "Wimbledon'ın ilk zenci şampiyonu efsanevi tenisçi Arthur Ashe, kan naklinden kaptığı AIDS'ten ölüm döşeğindeydi. Hayranlarından biri sordu: "Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?" Arthur Ashe cevap verdi: "Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmaları girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50'si Wimbledon'a kadar gelir, 4'ü yarı finale, 2'si finale kalır Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya Neden ben?' diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'Niye ben?' derim? Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Zorluklar ise güçlü. Hüzün insanı insan yapar, yenilgi mütevazi. Tanrı'ya asla 'Neden ben' diye sormayın. Ne olacaksa olur."
Sayfa 169Kitabı okudu
Tanrıya asla neden ben! diye sormayın
Hıncal Uluç köşesinde yazmıştı: " Wimble­don' in ilk zenci şampiyonu efsanevi tenisçi Arthur Ashe, kan naklinden kaptığı AIDS'ten ölüm döşeğindeydi. Hayranlarından biri sordu: "Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seç­ti?" Arthur Ashe cevap verdi: "Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir, 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini bü­yük turnuvalara erişir, 50'si Wimbledon'a kadar gelir, 4'ü yarı finale, 2'si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya 'Neden ben?' diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'Niye ben?' derim? Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Zorluklar ise güçlü. Hüzün insanı insan yapar, yenilgi mütevazı. Tanrı'ya asla 'Neden ben' diye sormayın. Ne olacaksa olur."
Gülümseme, ruhu besler. Gülümsersen, sana da gü­lümserler. Senin gülümsemen, insanların sana gülümse­mesi, hayattır, moraldir, ruhun canlanmasıdır. (...) Niye yalnızken gülümsemek kızlarımız? Çünkü korkarlar... Çünkü kendilerine güvenleri yok­tur. "Siz bu ülkenin erkeklerini bilmiyor musunuz Hıncal Bey? O gülümsemeye ne manalar verirler. İnsana nasıl as­kıntı olurlar?" Sen gülümsemeyi bu kadar kıskanırsan, kırk yılda bir gülümsersen eğer, oğlan böyle düşünmekte haksız mı olur peki?
Reklam
Murat Demirel soygunundan sonra Süleyman Demirel'in doktoru açıklama yaptı: "Beyefendi çok sıhhatli, maşallahı var, çok rahat, akşamları kafasını yastığa koydu mu, deliksiz uykusunu alıyor!" Aynı günlerde, Hıncal Uluç da bir yazı yazdı, banka soygununa karışan gazete patronları için. Köşesinde patronunu bir güzel savunduktan sonra, "yani benim vicdanım rahat, akşam kafamı yastığa koyunca mışıl mışıl uyuyorum!"... Kendi kendime: ".mma koduğum memlekette, bir uyuyamayan biz kaldık!" Bir fıkra da Eşber Yağmurdnreli'den, güvenlik kameraları bankanın sabahın dördüne kadar aralıksız soyulduğunu tüm Türkiye'ye gösterince, Eşber ağbi: "Sabahın dördüne kadar insan soymaktan yorulur. Ben olsaydım, gecenin ikisinde, hadi arkadaşlar bir işkembe çorbası içelim, sonra devam ederiz!"
Si tu savais combien... Seni ne kadar sevdiğimi biliyor musun? Bilemez. Kimse kimsenin ne kadar sevdiğini bi­lemez ki...
Îsa'ya doğduğu zaman hediye getiren Mecûsîler akıllı insanlardı. Noel'de hediye vermek adetini onlar keşfetti. Akıllı oldukları için daima uygun hediyeler getirirler ve çift olanları değiştirirlerdi.
...Askerlik yapmayanlar bilemezler, anlayamazlar, hisse­demezler. Orada nasıl bir yalnızlık hissi çöker geceleri yorgun, bitkin yatağa uzandığınızda. Sıla nasıl buram buram tütmeye başlar burnunuzda. Gözlerinizi kapadığınız­da eviniz, sevdikleriniz gelir hayalinize bu defa. Özlem öyle sıcak bastırır ki. Çok ama çok uzaklardaki sevgili ye­rine yastığa sarılır, her gece bir eksilttiğiniz kalan günleri sayıklayarak uyursunuz.
162 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.