2008 yılının o Mayıs günü, tam öğle vakti, otobüs Şanlıurfa Belediyesi'nin önünde park etmiş, hoparlörler yerleştirilmiş ve genç bir tiyatro sanatçısı, televizyon dizilerindeki rolleriyle tüm ülkede tanınan Memet Ali Alabora bize animatörlük yapıyor. Biri Alman, diğeri Avusturyalı iki yazar ve ben otobüsün etrafında toplaşan halkın sorularına cevap vermeye hazırlanıyoruz.
Artık âdetten olduğu üzere, bana Kıbrıs üzerine iki soru geliyor, ama okulunun renklerini taşıyan klasik ekose eteğiyle (her okulun kendine göre seçtiği klasik kareli motifin Fransızca karşılığı olan pötikare kelimesini kullananlar var hâlâ) on dört yaşında bir kız öğrenci kararlılıkla söz alıyor; "Memet Ali, siyasetten değil, edebiyattan konuşmak için buradayız. Bu sabah okuluma geldiniz ve hâlâ bazı sorularım var. Yazar olmak istiyorum ve hanımefendiye nasıl yazar olduğunu sormak istiyorum. Benim yaşımdayken ne kadar kitap okuyordu, her gün biraz yazmamı tavsiye eder mi, memleketine döndüğünde benim kentim hakkında yazacak mı, anılarına dayanarak mı, yoksa hayal gücünü kullanarak mı yazıyor..." Aktör-animatör ve katılımcılar bu girişken zekâ ve özellikle de böylesine açık bir ifade biçimi karşısında şaşırıyorlar. Türk okullarında hâkim olan neredeyse askeri disiplin ve hiyerarşi anlayışı düşünüldüğünde böyle bir tavır insanı iyice hayrete düşürüyor. Kendisine olanak tanındığında her şeyi hayal etmeye hazır Türk gençliğine güvenmek için iyi bir sebep bu.
Marc Pierini