Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
Demiri nasıl tavında dövmek gerekiyorsa, çekit darbelerini nasıl soğutmadan indirmek gerekiyorsa, her kelimeyi de öyle tam zamanında söylemek gerekiyordu. O anı geçirince söz soğuyor, katılaşıyor, insanın yüreğine taş gibi oturuyor ve bu ağırlığı kaldırıp atmak hiç de kolay olmuyordu.
Bu farklı düzenlemeler bir kez hayata geçirildiğinde yönetici devlet adamlarının içindeki bütün korku kayboldu ve korkuyla birlikte insanlık da kaybolup gitti.
Ölğm cezasını bu felaketin kendi başına gelmesini beklemeksizin halk için kaldırdıysanız, siyasi bir başyapıttan da öte toplumsal bir başyapıt ortaya koyacaksınız.
Kibir, dedi keşiş misafirlerine, iyilik için yaratılmış bir meleği yok etti. İnsanoğlunun kaderinin tosladığı engeldir o. Bütün kötülüklerin anası olan kibre hiçbir mantıkla karşı konulamaz; çünkü kibirli insan, tabiatı gereği, o mantıklı sözlere kulak tıkar...
İman ve alçakgönüllülük dogmaları, Zacharius Usta’nın ruhunda üstesinden gelinmez bir kibirle çatışmak zorundaydı, bu dogmalar, temel ilkelerin doğduğu sonsuz kaynağa ulaşamadan, her şeyi kendisiyle ilişkilendiren bilimin gururuna toslamaktaydı.