Çok güzel aynı zamanda buruk naif bir hikayeydi. Kitabın başlarında 6-7 yaşlarında olan bir kızın gözünden hayatı algılayışı, ailesi, mahallesi ile yaşadıkları anlatılırken Ankara'da o dönemdeki (1969 lar) günlük yaşantıyı hissettiriyor size. Ankara'da yaşayanlar sokak ve mekan isimlerine daha aşina olacaklardır. Hikayede yaşanan bir olay sonrası on yıl sonrasına gidiyoruz ve romandaki farklı kişilerin ağızlarından bazen de zihinlerinden geçenleri okuyarak aradaki zamanda olan olayları okuyoruz. Çocukluktan sonraki kısımda romanın bambaşka bir havası var. Yani 1979 lara geliniyor ve dönemin siyasi koşulları, olaylarına değinilmiş. Bu kısımlar bazen hızlı geçilmiş gibi geldi bana ve hikayede bazı kopukluklar hissettirdi. Bu kısımları daha uzun anlatmasını isterdim. Bir de kahramanların, dışında yan karakterlerin iç dünyalarını, duygularını biraz daha derinlikli anlatmasını beklerdim. Çünkü yan karakterlerin (Emel'in babası, annesi, Suna'nın annesi, babası, ) duygularına bir görünüp kaybolur gibi değinmiş; yani roman biraz daha uzun olabilirdi diye düşünüyorum. Yani Suna'nın dayısı Ömer 'in duyguları zihninden geçenler anlatılmış ama daha da derinlikli ve uzun anlatılmalıydı, bence. O naif aşk hikayesini daha fazla okumalıydık. Kitaba o yüzden 9 verdim.
Yazarın çok güzel bir dili var, gün içindeki herhangi bir anı, bir duyguyu anlattığı olağanüstü cümleleri var kesinlikle edebi yönü çok güçlü. Bittiğinde "keşke daha uzun uzun okuyabilseydim, romanda kalabilseydim" dedim. Romanın sonunda İnce bir sızı kalıyor içinizde, kesinlikle tavsiye ederim.