Zenda Mahkumu alışveriş yaptığım kitap sitesinin armağanı olarak gelen -ki böyle durumlarda nerede uyduruk kitap var onu verirler doğruya doğru, hâl böyle olunca da bir müddettir kitaplığımda bekleyen fakat benim kendisinden hiç beklentim olmayarak başladığım ama beni yanıltan kitaptır kendisi. Sıkıcı ve zor okurum diye tahmin etmiştim ki, ters köşe olduğumu ilk sayfalarda anladım. Mizahi anlatım tarzının yanı sıra merak ettiren bir olay örgüsü var. Kendisinin akışını tahmin etsem de bir solukta okudum. Gerçekten bir solukta; sabah başladım akşama bitti. İyi geldi açıkçası, allak bullak bir kafayı kitaba bırakıp, günü kurtardık hesabı...
Kitabın konusuna gelirsek; 19. Yüzyıl kraliyet ailesi desem hemen dış hatlarını tahmin edersiniz. Tabii ki bol entrika, macera, aşk, kahramanlık, ayrılık... Peki sayfa aralarına dalınca, işte orası biraz daha olaylı.
Taç giyme törenine günler kalan ve kıskanç bir kardeşi olan kızıl saçlı bir kralımız var. Tabii ki işin içinde kıskanç bir kardeş olur da o boş durur mu? Hem tacı istiyor, hem de prensesi. Prenses onu istiyor mu peki? Elbette hayır. Hoş kralı da pek istemiyor. Sonuçta krala aşık oluyor ama hangi krala?
Böyle yazdığıma bakmayın aslında çok tanıdık ve basit bir kurgusu var. Birkaç tarihi roman okumuş ve film izlemişseniz çok kolay tahmin ediyorsunuz. Yine de eğlenceli bir kitap. Yazarın kalemi de gayet güzel. Arada anlam karmaşası yaşamadım değil o da büyük ihtimalle çeviri kaynaklı. Dediğim gibi beklentiyi düşük tutup okursanız masal tadında akıp gidiyor. Bir de bu arkadaşın 1952 yılında çekilen bir filmi var, klasik sevenlere duyurulur efenim.
Kitapla ve sevgiyle kalın.